Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılan Arap abecesi, dinsel anlamlar yüklenmiş bir dizgeydi. Okur-yazar olmayan halk, bu abeceyle yazılmış tüm kitaplara, gördüğü her basılı kâğıda inanç penceresinden bakmakta, kutsal kitap yazısıyla yazılmış her şeyi âdeta kutsallaştırmakta; bu nedenle salt okuma yazma bilmek bile dinle ilişkilendirilmekteydi.
Harf Devrimi ve Dil Devrimi, “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen ve Türkçe üzerindeki yabancı dillerin boyunduruğunu kaldıran devrimlerdir.
NEDEN TARİH VE DİL?
Yaşamının her döneminde “Tam bağımsızlık” ilkesini benimseyen Mustafa Kemal Atatürk, bağımsızlığın yalnız askeri ve siyasal alanda değil, ekonomi ve kültür alanında da sağlanması gerektiğine inanıyordu. Mustafa Kemal Atatürk’e göre, dil ve tarih, bilimsel akılla irdelenmesi gereken iki alandı. Bu inançla önce 15 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin (Türk Tarih Kurumu) kurulmasını sağladı. Bir yıl sonra 12 Temmuz 1932’de de Türk Dili Tetkik Cemiyeti’ni (Türk Dil Kurumu) kurdu.
Türk Dil Kurumu (TDK), yüzyıllarca Arapça ve Farsçanın boyunduruğu altına giren Türkçenin bilim, sanat dili olması, tüm teknik terimleri karşılaması için çalışacaktı. Bu çalışmaları başlatmak için Atatürk’ün yönlendirmesiyle 26 Eylül 1932’de ilk Türk Dili Kurultayı Dolmabahçe Sarayında toplandı.
Türk Dil Kurumu, dünyadan ve Türkiye'den çok sayıda bilim adamı, gazeteci, yazar, devlet adamı ve sanatçı gibi önemli meslek grupları ile halk temsilcilerinin katıldığı Türk Dili Kurultayı’ndaki çalışmaların yanı sıra Türkçenin önemini vurgulamak için 26 Eylül gününü "Dil Bayramı" olarak ilan etti.
Türk dilinin gelişmesi, özleşmesi, zenginleşmesinde Türk Dili Kurultayları’nın önemli katkıları olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, özellikle bilim dilinin Türkçeleşmesi, öğretimde Türkçe terimler kullanılması amacıyla bir Geometri kitabı yazarak Türk diline büyük katkıda bulunmuştur.
Dil Devrimi’nin kazanımları kısaca şöyle özetlenebilir:
- Dil Devrimi ile ulusal dil kazanılmış; bilime ve akla dayanan çağdaş eğitim sağlanmıştır. Böylece, bağımsızlığın, laikliğin, ulusal birliğin, çağdaş eğitimin temel koşullarından birisi gerçekleştirilmiştir.
- Yönetenler ve yönetilenler arasında oluşan dil uçurumu giderilmiş, konuşma ve yazı dili arasındaki ayrımın kalkması, uzun dönemde demokrasinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
-Dilin özleşmesiyle düşüncede açıklık, anlamda, anlatımda, bilgiyi iletmede, bilgiye ulaşmada kolaylık sağlanmış böylece yurttaşların özgür düşünebilmesinin önü açılmıştır.
- Dilin öğretim ve anlatım kolaylığı kazanması, eğitim ve öğretimin yaygınlaşarak halka kolaylıkla ulaşmasını sağlamıştır.
- Türk dili, bilim ve sanat dili olarak kullanılabilecek düzeye ulaşmıştır.
NE ZAMAN KAPATILDILAR ?
İleri görüşlü bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nu siyasal baskıdan uzak tutmak için tüzel kişilikli bir yapıyla oluşturmuş ve mal varlığını bu iki kuruma bırakmıştı.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından, 1982'de kabul edilen Anayasa ile Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun kurumsal yapıları değiştirildi. İki kurum da, o dönem Başbakanlığa bağlı olarak yeni oluşturulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alındı.
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanan Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı bünyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.
DİL DEVRİMİ SÜRÜYOR..
Dil Devrimi, 90 yıllık uygulama sürecinin ortaya koyduğu dalgalanmalara rağmen, genellikle başarılı olmuştur. Ancak, uzun bir süreçten geçen yoğun çabalarla bu düzeye gelmiş olan Türkçemiz, son yıllarda yeniden bir kirlenme ve yozlaşma eğilimine girmiştir.
Günlük yaşamımızda, çarşıda, pazarda, kitle iletişim araçlarında, hatta okullarda yabancı kaynaklı söz ve terimlerin yeniden hızla çoğalıp yaygınlaşmasına baktığımızda, 90 yıl önce başlatılan Dil Devrimi’nin önemi ve hala sürdürülmesi gerektiği çok daha iyi anlaşılıyor. Çünkü, Başöğretmenimizin dediği gibi;
“Ulus demek dil demektir”.