COVID-19 pandemisi ile birlikte yaşlı nüfusun yaşamın içindeki durumu yeniden gözden geçirilmeye başlandı. Virüsün olumsuz etkisinden korunmak için birbirine mesafe yaratılan insanoğlu içinde, bu durumdan en çok etkilenen gerçekten de yaşlı nüfus oldu. Bu etkilenme hem çocuklarına olan özlem ile beraber, bazı koşullar nedeniyle daha önceden aldıkları yardım sağlayıcılarına ulaşamama şeklindeydi. Bu durum sadece yalnız veya eşleri ile birlikte yaşayan yaşlıları etkilemedi, huzur evleri ve bakım evleri de virüs bulaşma riski nedeniyle endişe ile izlenen yerler oldu ve olmaya devam ediyor.
Dünya nüfusu ile ilgili 2020 yılı istatistiksel verilerine göre, 65 yaş üstü kişiler tüm popülasyonun %16.2sini oluşturmaktadır. Yaklaşık 8 milyar nüfus barındıran gezegenimiz için bu sayı, 1.3 milyar civarındadır. Ülkemiz için baktığımızda 2019 TUİK verilerine göre bu sayı 8 milyonu aşmış görünmektedir. Bu oran özellikle yaşlı nüfus ve onlara bakan kişi ve kurumlar adına bazı hastalıklar için önem taşımaktadır.
Bu hastalıklardan en ünlüsü Alzheimer hastalığıdır. 65 yaş üstü nüfusun %5 ile 8 ini etkileyen ve artan her 5 yıl ile oranı 2 katına çıkan Alzheimer hastalığı yaşlı nüfusun korkulan sorunu haline gelmiştir. Sayısal verilere yeniden dönecek olursak, dünya için bu sayı 50 milyon civarındadır. Her yıl 10 milyon yeni vaka bu sayıya eklenmektedir. Ülkemiz her ne kadar genç nüfusun egemenliğinde gibi görünse 1 milyona yakın benzer hasta olduğu tahmin edilmektedir.
Alzheimer hastalığı, bunama (demans) adı verilen, beynin bellek, kişilik, konuşma, okuma, yazma, karar verme, iç görü, beceri, tanıma gibi fonksiyonlarından bir veya birden fazlasının bozulması ile giden bir grup hastalığının en sık görülen şeklidir. Alzheimer dışında tedavi edilebilen ya da edilemeyen, çocukluktan yaşlılığa kadar tüm yaşlarda görülebilen çok sayıda demans hastalığı vardır. Felçlerden sonra görülen damarsal demanslar, tiroit bezi bozuklukları, vitamin eksiklikleri, sıklıkla alınan bazı ilaçların uzun vadedeki yan etkileri de demans yapabilir. Ancak eskiden sanıldığı gibi yaşlanmanın doğal bir nedeni asla değildir.
Alzheimer hastalığı ilk olarak Alman nörolog Dr. Alois Alzheimer tarafından tanımlanmıştır. Alzheimer hastalığı beynin fiziksel bir hastalığıdır. Bu hastalığın seyri sırasında beyinde, beyin hücrelerinin ölümüne neden olan plaklar ve yumaklar gelişir.
Aynı zamanda Alzheimer hastalığı olan kişilerde beyin içindeki mesajların iletimini sağlayan bazı önemli kimyasalların eksikliğinin görüldüğünü biliyoruz. Alzheimer hastalığı ilerleyen bir durumdur ve belirtiler zamanla daha da kötü hale gelir. Bu hastalık, beynin pek çok bölümüne kademeli olarak yayılır.
Alzheimer hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir, bir kanser hastalığı da değildir. Çok nadir (yaklaşık 100 hastanın 5'inde) olmakla birlikte irsi formları da mevcuttur ama bunlara nadir rastlanmaktadır. Hastalığın nedeni tam olarak bilinmese de bir takım risk yaratan durumları günümüzde tanımlanmıştır. Bunlar; yaş, geçmişte depresyon, damar hastalıkları (Kalp krizi, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği...) , geçmişte ki ciddi kafa yaralanmaları, düşük eğitim düzeyi ve APOE4 adı verilen bir genetik taşıyıcılık olarak sıralanabilir.
Hastalığın en başlarında herkesin başına gelebilecek kadar basitmiş gibi görünen ancak sonralarında ciddi bir şekil alan bellek problemleri ilk ve en önemli bulgudur. Örneklendirmek gerekirse, anahtarın yeri, kişinin ismi gibi başlayan basit unutkanlıklar, yakınlarının yüzü ve evinin adresi gibi ciddi boyutlara ulaşır. Bellek problemleri artarken, kişilik ve davranış bozuklukları da eklenir ve hasta olan kişiler daha önceden yapıyor oldukları günlük işlerini yapamaz duruma gelirler. Davranış bozuklukları, ağlama, bağırma, uyku sorunları, gezinme, çok yeme ya da yememe, ayna ile konuşma, şüphe, eşya saklama, gibi sıralanabilir. Hastalığın ilerlemesi ile yemek yeme, banyo yapmak gibi basit günlük işlevler artık mümkün olmaz bunlar bakım verenler tarafından sağlanır.
Alzheimer hastalığı öldüren bir hastalık değildir, ölüm nedenleri, ortopedik tedavi gerektiren kırıklar, enfeksiyonlar olabilir. Hastalık oluştuktan sonraki sağ kalım süresi bakım şartlarına göre 7-15 yıl arasında değişebilir. Tanı hekimlerce bazı testler ile konur, tedavisi yoktur ancak bazı ilaçlar ile ilerlemesi geciktirilebilir.
Salgın süreci içinde hasta yakınlarını en çok zorlayan durum, hastaların yaş dolayısı ile risk taşımasının ötesinde korunma ile ilgili önlemleri almasındaki zorluk olmaktadır. Hastalar kimi zaman sosyal mesafeyi, el yıkama ve maske kullanmayı reddetmektedirler. Hastaların normal rutin yaşamları bozulmuş olup, kendilerini yalnız ve terk edilmiş hissetmekte, korku ve endişe durumu yaşamakta bu ise davranış bozukluklarını çok daha arttırmaktadır. Diğer taraftan, hastalar, aynı zamanda, dış uyaranlardan da uzak kalmakta ve bellek problemleri kötüleşmektedir. Kısaca hastalık evre atlamaktadır. Çevresindeki insanların endişeleri ve medyanın stres ve kargaşa haberleri bu grup hastada sanılandan daha büyük bir iz bırakmaktadır.
Huzurevleri ve bakım evlerinde ise virüs bulaştırma nedenli azalan akraba ve tanıdık ziyaretleri terk edilmişlik duygularını arttırabilmektedir. Destek bakımı yapan personelin hastalık ve bulaştırma riskinin varlığı işin en trajik boyutunu oluşturmaktadır. İspanya örneğinden hatırlanacağı gibi toplu ölümlerin en çok olduğu yerlerden biri bakım evleri olmuştur. Buradaki hastaların yaşı ve toplu yaşam alanı olması üst üste eklenen bir risk profilidir. Pek çok gündüzlü bakım evi geçici olarak kapanmış ya da hasta alımlarını bırakmışlardır. Bu durum hastaların evde kapalı kalması ve hasta yakınlarını zorlayan bir bakım oluşturması nedeniyle işin farklı bir boyutunu yaratır. Bakım verenler normal rutinlerini bozarak, ek sorumluluk almakta, hastasıyla birlikte yaşadığı artan zaman ve destek eksikliği ile tükenmişlik duygusuna girmektedir. Bunu fark eden ilgili dernek ve kurumlar çok yakınlarda, internet üzerinden destek hizmetlerine başlamıştır. Ancak şunu söylemek gerekir ki; bu hizmetleri alabilmek için eğitim ve farkındalık gerekir.
Sonuç olarak daha çok yaşlıları etkileyen bir salgın döneminden geçerken, yaşlılarda daha sık görülen bir hastalığın Alzheimer hastalığının ve bu hastalık ile ilgili bakım veren kişi ve kurumların da sınavdan geçtiğini söyleyebiliriz. Bu hastalığın bu döneme ait bilgilerini ilerleyen dönemlerde alacağız gibi görünüyor.