İlk çağdan günümüze kadar bu topraklarda yaşamış uygarlıkların süzgecinden gelip geçmiş çok zengin bir mutfağa sahibiz.
Türk kültürü içerisinde bulunan eserleri incelediğimizde; cami, medrese ve külliyelerde daima bir mutfağın bulunduğunu görüyoruz.
Odunpazarı ilçesinde, Osmanlı Devleti vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından 1517’de yaptırılan Kurşunlu Külliyesinde cami, kütüphane ve hanın yanında ‘aşevi’ olarak tanımlanan mutfak da yer almıştır. Aynı biçimde Seyit Battal Gazi türbesindeki külliye içinde muhtaç olanların yemek ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla büyük ocakların kurulduğu geniş bir mutfak bulunmaktadır.
“Kültüre mutfaktan girilir” sözü, Anadolu insanının mutfağa çok değer verdiklerini gösterir. Mutfağımız gerçekten çok renkli, zengin bir mutfaktır. Üstelik yemeklerinin Lezzet ve besleyiciliği ile uluslar arası mutfaklar içinde hakkıyla yerini almıştır.
Eskişehir’de birçok farklı kültürün kesiştiği, bir araya geldiği bir yöre olarak yemek kültürü bakımından da bu zenginlikten nasibini almıştır.
Eskişehir mutfağı denildiğinde; Eskişehir yerlisi olarak tanımlanan “manavların” mutfağından oluşan “Odunpazarı Mutfağı” ilk olarak akla gelir. Daha sonra göçmen olarak Eskişehir’e gelen muhacirlerin yemek kültürü de bu yörenin mutfağına önemli bir katma değer katmış.
Kafkasya’dan göçenlerin beraberinde getirdikleri “Çerkes Mutfağı”, Kırım’dan gelenlerin “Tatar Mutfağı” ve Balkan bölgesinden gelen “Rumeli & Muhacir Mutfağı” olarak sıralayabiliriz.
Kuşkusuz Odunpazarı veya Manav mutfağı, gelen göçlerden ve farklı diğer mutfaklardan da etkilenmiştir.
Eskişehir yöresinde “Manav, Türkmen ve Yörük yemekleri" birbirine muhakkak ki çok benzemektedir.
Eskişehir halkı demokrat ve çağdaş toplum anlayışı ile Anadolu’nun aydınlık yüzü olmuştur.