Türkiye'nin diğer şehirlerinde nasıldır pek bilmiyorum ama Eskişehir'de yerel siyaset her zaman önemli bir gündem. Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi bu gündemin baş aktörleri olarak göze çarpıyor. Ak Parti 2002 yılından beri iktidarda. CHP ise, ana muhalefet partisi. Eskişehir'in yerelinde durum biraz farklı. Şehirde yerel iktidar CHP. 2019 yerel seçimlerinin ardından hem başkanlık düzeyinde hem de belediye meclislerinde bariz bir üstünlükleri bulunuyor.
Geçtiğimiz Şubat ayında yapılan CHP İl Kongresi'nin öncesinde, sırasında ve sonrasında bir takım sıkıntılar yaşandı. Kongrenin ve özellikle de Kurultay delege listesinin ortaya koyduğu sıkıntının hangi sonuçları yaratacağı merakla beklenirken, pandemi ortaya çıktı ve ona bağlı olarak olağanüstü önlemler alındı. O yoğunluk içinde kongre ikinci sıraya, sonra da arka sıralara geriledi.
Eskişehir yerel basınında CHP İl Yönetimleri için taban tabana zıt yorumlar okuyor ve şaşırıyorum. Bu yönetimden önceki Abdülkadir Adar yönetimi için de, Recep Taşel yönetimi için de geçerli bu görüşüm. Abdülkadir Adar yönetimini yerden yere vuranlar, Recep Taşel yönetimine olmadık güzellemeler yazarken, bir başka kesim de tam bunun tersini yapıyor. Adar'ı desteklerken şu anda Taşel yönetimine veryansın yapıyorlar. Söz edilen şeyler sübjektif konular olduğu için bir yere kadar normal karşılanabilir. Kimine doğru gelen diğerine yanlış, kimine göre yanlış olan bir başkası için doğru olabilir. Ancak şehir yerel basınında toptan bir kabul ya da reddediş var. Adar'ı destekleyenler için yaptığı her şey doğru, desteklemeyenler içinse yaptığı her şey yanlış. Aynı durum Taşel ve yönetimi için de geçerli.
Sübjektif düşüncelerin dışında geçtiğimiz kongrede yaşanmış iki nesnel yani gerçek olay var. Bir tanesi Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın kurultay delegesi seçilmemesi, daha doğrusu seçtirilmemesi. İkincisi de Yılmaz Büyükerşen'in Kazım Kurt'tan daha oy almasına yol açan maymuncuk anahtar liste meselesi.
Şimdi gelelim kulislerde neler konuşulduğuna. Şehir gündeminde açıkça konuşulmuyor olsa da, partiye yakın kesimlerde konu hala aynı sıcaklığını koruyor. Hatta konu, son günlerde televizyon programlarına katılan başkanların kendilerine soruluyor. Ahmet Ataç, Kazım Kurt'la aralarında belli bir kırgınlığın olduğunu kabul ederken, Kazım Kurt böyle bir şeyi kabul etmiyor. Kendisi açısından böyle bir durum olmadığını, siyasette bu tür şeylerin normal olduğunu ve yine siyasette ebedi dostluğun da ebedi düşmanlığın da olamayacağını söylüyor.
Kulağımıza gelen Ahmet Ataç, açılışlarda ya da benzer toplantılarda Kazım Kurt'la özellikle tokalaşmıyor. Hatta Kazım Kurt'un uzanan elini boşta bıraktığı kulaktan kulağa anlatılıyor.
Diğer bir kulis haberi de şu. Kongre sürecinde Kazım Kurt ve ekibi içinde yer alan çok önemli isimlerden bir kişi, Yılmaz Büyükerşen ve Ahmet Ataç'a kongrede yapılanların büyük bir hata olduğunu, kongre sırasında bu itirazını defalarca ilettiğini anlatıyor. Yönetim içinde bir takım sorunlar olduğunu ve bu sorunların giderek kronikleştiğini de anlatan bu kişi, kendi isminin bu işlere karıştırılmış olmasından son derece rahatsız ve bu düşüncelerini her ortamda dile getiriyor.
Üçüncü kulis haberimiz de, CHP İl Yönetimi içinde çatlağın giderek büyümeye başladığı ve Recep Taşel'e içeriden yani yönetim içinden her an bir darbe yapılabileceği konuşuluyor olması. Hatta Taşel'in yerine getirilmesi düşünülen yöneticinin ismi açık açık konuşuluyor. Yine bazı kulislere göre, Recep Taşel'in böyle bir olaydan haberi var ve başkanlık için geçen ismin doğru olduğunu teyit ediyor.
Söylediğim gibi bunlar kulis haberleri. Parti içinde kulaktan kulağa yayılan şeyler. Doğrusu da vardır, yanlışı da. Belki hepsi doğru, belki hepsi yanlıştır. Bu konularda söyleyecek sözü, düşüncesi olan varsa, onları da dinlemeye ve yazmaya hazırız.