2023 Kick Boks Dünya Şampiyonası’na katılan ve rakiplerini bir bir yenen Milli Boksör Emre Karaca, Portekiz’in Albufeira kentinde final karşılaşması için ringe çıktı. 57 kilo Full Contact sıklette mücadele eden Karaca, kıran kırana geçen final karşılaşmanın son rauntun bitimine 30 saniye kala temposunu artırarak, Kazakistanlı rakibine karşı üstünlük elde etti. Kurduğu üstünlükle hem maçı hem de müsabakayı kazanan Karaca, 1’inci olarak dünya şampiyonu oldu. Maç sonrası büyük mutluluk yaşayan Emre Karaca, uzun süre gözyaşlarına hakim olamadı. Şampiyon boksör gözyaşı dökerken, bu şampiyonluğu çok istediğini, çok çalıştığını söyledi.
“Allah nasip etti bütün hedeflerimize ulaştık”
Şampiyona hakkında bilgi veren Eskişehir’de yaşayan Milli Boksör Emre Karaca, “Bu şampiyona iki senede bir yapılıyor. Kick boksta bir sene Avrupa, bir sene Dünya şampiyonası yapılır. Oraya gidebilmek için bir sürü aşamalardan geçiyorsunuz. Türkiye’de 3 tane turnuva oluyor. Bu turnuvalarda en iyi olan dünya şampiyonasında milli takımla Türkiye’yi temsil ediyor. Çok şükür biz bu aşamaların hepsini geçtik. Türkiye şampiyonu olduk. Portekiz’de dünya şampiyonası oldu. 70 ülke katıldı. Biz dünya şampiyonu olabilmek için iki sene bekledik. Bunun öncesine bakarsanız, 25 sene var. 25 sene hedefimiz doğrultusunda hep çalıştık. Bundan önce Avrupa’da ikinci, üçüncü oldum. 2022 Avrupa şampiyonu oldum. O kadar çalıştık, sonunda 2023’te dünya şampiyonu oldum, çok şükür. Allah nasip etti. Bütün hedeflerimize ulaştık. Kick boksta yapabildiğim her şeyi yaptım” dedi.
“50 sene sonra da anılacak, çok şükür çok mutluyum”
Mücadele ettiği rakiplerinin dişli olduğu hakkında da konuşan Karaca, “Şampiyonaya gelenlerin hiçbiri boş değil. Herkes ülkesinin en iyisi, ülkelerde elemeler olur. Bu elemeler üzerine 13 tane sıklette Türkiye’de, Avrupa’da, Dünya’da en iyiler o şampiyonaya gelir. Orası şampiyonlar ligi. Zaten oraya gelen sporcular boş dövüşçü değil, ülkesinin en iyisi. Tabi ki zorlu maçlar yaptım. Kazansan da kaybetsen de darbe alıyorsun, vuruyorsun. Turnuva olduğu için bir sonraki maçı düşünmek zorundasın. Sakatlığın oluyor ona rağmen dövüşmek zorundasın. Sonuçta üzerinde farklı bir sorumluluk var. Orada milli takım adına dövüşüyorsun. Kimse şahsi değil, ‘Türkiye’ olarak anılıyor. Şampiyon olduğunuz zaman ‘57 kilo Türkiye Emre Karaca’ deniliyor. Orada geçen yıl şampiyon olduğum için ilk turda müsabaka oynamadım. Normalde dört maç yapmamız gerekiyor, ben şampiyonluk olduğum için seri başı oldum. Bir tur bay geçtim. Sonra Ürdünlü rakiple karşılaştım. Sonra yarı finalde Polonyalı rakiple dövüştüm. Çok iyi maçtı, onu yendim. Finalde Kazak rakibim geldi. Bir gün öncesinde onun maçlarını çok izledim. Bir, bir buçuk saat onun üzerine çalıştım. Maçlarını izleyip ona göre strateji yaptım. Stratejide çok disiplinli oynadığımı düşünüyorum. Son raunta kadar disiplini hiç bozmadım. Son rauntta 30 saniye kala tempoyu artırdım. Stratejim doğru gitti, istediğini yaptım. Maçı son anda çevirdim, kazandım. Rakibim çok iyiydi. Ama ben daha iyiydim. Bu bir satranç gibi. Sonraki aşamaları düşünüp rakibe göre oynaman gerekiyor. Ben bunu iyi yaptım. Yıllardır dövüşüyorum, onun getirdiği bir tecrübe de var. Çocuğuma çok iyi bir miras baktığımı düşünüyorum. Bundan 50 sene sonra da anılacak. Çok şükür çok mutluyum” ifadelerine yer verdi.
“O gözyaşları gerçekten kendiliğinden olan bir durumdu”
Şampiyon olduktan sonra antrenör ve ekip arkadaşlarıyla yaşadığı mutluluk sonrası döktüğü gözyaşları hakkında da konuşan Karaca şöyle devam etti;
“O ağlamanın sebebi aslında çok emek vermemiz. Gerçekten dışardan göründüğü gibi değil. Yeri geliyor çok aç kalıyoruz, kilo veriyoruz. 68,5 kilo olarak başladım, 57 kiloya düşerek maça gittim. Maçtan çıkıp bir daha antrenman yapıyorsun. İnanılmaz bir emek var. Herkes sabah 5’te 6’da yatarken, 10 kilometre koşuyorsun. Öğlen antrenmanın, diyetin var. Yeri geliyor evinle işinle ilgilenmen gerekiyor. Aslında oradaki ağlama o kadar emeğin karşılığını alabilmek. Emeğin karşılığında dünya şampiyonu olduktan sonra o gözyaşları gerçekten kendiliğinden olan bir durumdu. Aslında o başarmanın gözyaşlarıydı. O kadar emeğin duygu boşalması diyebilirim.”