Eskişehir LGS ve LYS’de Türkiye Birincisi oldu da ben mi yazmadım. Okulların tamamı hijyen yönünden pırıl pırıl, müdürlerinin hepsi liyakatli, hiçbir zaman ayrımcılığa ve mobbinge maruz kalmayan öğretmenler derslerine mutlu şekilde giriyor. İnşaatlar zamanında yapıldığı için öğrenciler göçebe eğitim görmüyor. Veliler çocuğunu okula gönderirken, hiçbir endişe duymuyor. Servisler ‘daha fazla para kazanacağım’ diye taşıdıkları öğrencileri okul açılmadan önce bırakıp gitmiyor. Tüm eğitim kurumları aynı kalitede olduğu için herkesin evine en yakın okulda eğitim görüyor. Bu yazdıklarım kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Olması gereken bu düzen hiç Türkiye’de olur mu? Bizi kıskanan Batı devletlerinde olur. Zaten onlar bizim düzensizliğimizi(!) kıskanıyor. Sayın Sinan Aydın ilimizde yazdıklarım gibi bir eğitim ortamı sağlamış olsa kendisine her gün övgüler yağdırırdım. Çünkü bunları fazlasıyla hak etmiş olurdu. Bugün sosyal medyada “Eskişehir İl Milli Eğitim’in Türkiye Birinciliği” haberini gördüm. Art arda yaşanan tüm olumsuzluklardan sonra ‘bu güzel haberi büyük şekilde gireyim’ dedim. Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğünün resmi sitesine girdim. "Üç Boyutlu Karikatürlerim" Projesi ile Eskişehir'e Türkiye Birinciliği Ödülü" başlığıyla girilen haberi okumaya başladım. Haber öyle kötü yazılmıştı ki; anlatılmak istenileni güçlükle anlayabildim. Bizim meslekte kötü yazılmış haberi düzeltmekle uğraşmak yerine; onu yeniden yazmak daha iyidir. ‘Sıfırdan tekrar yazayım’ dedim. Sonra düşündüm. Bu haber Tapu Bölge Müdürlüğünün, İl Müftülüğünün değil, Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün resmi sitesinde yer alıyor. Bu siteye konan tüm haber ve duyurular imla kurallarına uygun şekilde ve herkesin anlayabileceği sadelikte yazılması gerekmiyor mu? Çocuklarımıza imla hatası yapmadan düzgün yazı yazmayı öğreten eğitim camiasının en üst oluşumunda zaten bunun öyle yapılması gerekmiyor mu? Bende gelişi güzel yazılmış ve bunu kontrol etmesi gereken Basından Sorumlu Milli Eğitim Şube Müdürü Mustafa Okur tarafından onaylanarak siteye konan haberi, virgülüne dokunmadan aynen koydum. Başlık ve alt spotunu düzgün şekilde yazıp, açıklamayı aynen yayınladım. Böylece çocuklarımıza güzel konuşmayı, güzel yazmayı, okumayı, araştırmayı öğretmesi gereken kurumdaki liyakatsizliği gözler önüne serdim. Sayın Aydın, 'şube müdürlerine hizmet etsin' diye ‘yönetici asistanı(!)’ okul müdürü ve eğitimcileri kurumda çalıştıracağına keşke Basın Bürosuna liyakatli Türk Dili Edebiyatı Öğretmeni alsaydı. Böylece haber metinlerinde 6-7 satırlık uzun cümleler olmazdı. Cümlenin içerisinde aynı kelimeler 3-4 defa geçmezdi. Üst konumdaki biri asta ödül ve plaketini takdim etmezdi. Uyarılarım sadece yazım konusunda. İmla kurallarını bilmeyen Şube Müdüründen zaten iyi bir haber dili kullanmasını beklemezsin. Şimdi bu haberi; ‘Şube müdürü mü yazdı’ diyorsunuz? 27 yıllık gazetecilik yapıyorum. Gazete basıldıktan sonra fark edilen bir yazım hatasında hiçbir patronun muhabire kızdığını görmedim. Her zaman o işi kontrol etmekle yükümlü olan İstihbarat Şefi ve Yazıişleri Müdürü fırçayı yerdi. Sitedeki yazının bu şekilde çıkmasının sorumluluğu Şube Müdürüne aittir. Resmi sitede haberleri yazacak personele gerekli eğitimlerin verilmesini Sarı Çizmeli Mehmet Ağa mı yoksa şube müdürü mü sağlayacak? Mustafa Okur’a pozitif yönde ayrımcılık yapıp; bir İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısına değil de kendine bağlayan İl Milli Eğitim Müdürü sayın Sinan Aydın’ında tabi ki sorumluluğu vardır. Ne diyeyim? Sayın Aydın’ın dediğini yaparak; haberi görünce ‘Gül Düşündük.’ Okuyunca ‘Dikenlik Olduk.’