Hayat yolda karşımıza çıkan güzelliklerin, zorlukların, seçimlerin ve tercihlerin tamamıdır. Yaşantımızı kendimiz şekillendirir, duygularımızı kendimiz belirleriz. Hayatı bir bütün olarak algılamak ve o bütünün içerisinde kendimize zenginlikler, kazanımlar ve tecrübeler sunacak parçayı bulmak kendi seçimimizdir...
Yaşadığımız tüm deneyimlerin içerisinden birçok ders çıkarırız. Bazı günlerimizi neşeli geçirirken bazı günlerimizi ise zorlu deneyimlerle mücadele ederek geçiririz...
Burada önemli olan bakış açımızı değiştirerek, yaşadığımız deneyimlerden elde edeceğimiz kazanımlara odaklanarak, olumsuz durumları kendi lehimize çevirebilmektir. İşin gerçeği şudur ki; türlü durumlar karşısında belli tecrübelerin bizce anlamı, bizim neye odaklandığımızla ilgilidir. Odak aslında bir gerçek değil. Sadece görüşlerimizden biridir. Yani olaylar karşısında seçtiğimiz bir bakış açımızdır. Önemli olan şu; sen kameranın odak noktasına neyi alıyorsun ya da almak istiyorsun? Kamera merceğine neyi alırsan sana onu gösterir ve onu çeker. Sen ana tablonun hangi bölümünü görmek istiyorsan onu görür, onu yorumlar, onu hissedersin. Duygu durumunda bunu takip eder. Mesela, bir partiye gittiğini düşün, orada bir köşede oturup fotoğraf çekeceksin. Partiden hiç keyif almayan, yüzünü asıp oturan bir grubun resmini çektiğinde o parti sana ve fotoğrafa bakan insanlara nasıl görünür acaba? Kimsenin eğlenmediği, keyifsiz bir parti gibi görünmez mi? Şimdi o kamerayı partinin başka bir bölümüne çevir, herkesin eğlendiği, keyif aldığı, yüzlerin güldüğü bir yere... Parti sana nasıl görünüyor? O fotoğrafa bakan insanlar partiyi nasıl yorumlar? Sende nasıl bir izlenim bırakır? Herkesin çok eğlendiği harika bir parti olarak değil mi? Unutmayalım ki biz kafamızda olayları nasıl temsil edersek o duyguları hissederiz.
Eğer siz isterseniz bir anda depresyona girebilirsiniz. Bu çok kolay. Zihniniz size, sizi kötü hissettirecek tüm anıları ve referansları sunar. Neyi ararsanız onu bulur ve sunar. Çünkü zihnimiz bizim emrimizdedir. Siz neyi görmek, yaşamak istiyorsanız farkında olmadan zihninize soru olarak yöneltirsiniz. Zihninizde sorularınızın cevabını arar ve eninde sonunda bulur. Kendinizi iyi hissetmediğiniz zaman, “Kendimi neden kötü hissediyorum?” sorusunu sorarsanız, size olumlu olan tüm düşünceleri kapsama alanı dışında bırakarak olumsuz hissettirecek her şeyi arar bulur ve önünüze sunar. Sizde bunun içerisinde döner durursunuz. Peki bunu kim istedi? Tabi ki siz...
Ruh haliniz çok iyi olmadığında kendinize şöyle bir soru yöneltseniz, “bugün kendimi nasıl iyi hissedebilirim?” gibi... Bu sefer zihniniz size kendinizi daha iyi hissettirebilecek tüm argümanları önünüze serer ve bu seferde olumsuz olan her şeyi kapsama alanı dışında tutar. Kendinizi daha iyi hissettirebilecek davranış, düşünce, bakış açısı gibi birçok seçenek sunar. Zihnimizin görevi bu... Bize ve düşüncelerimize hizmet etmek, referansları bulmak ve odağımızı belirlemek...
Sorularımız odağımızı belirler. Odağımızda, ne hissedeceğimizi, nasıl çözüm bulacağımızı, ne kazanacağımızı, nasıl davranacağımızı ve duygularımızın nasıl olacağını belirler...
Çevremizle olan ilişkilerimizi de odağımız belirler. Bazen iç sesimiz karşı taraf hakkında olumsuz duygular hissetmemizi sağlar. Mesela biriyle randevunuz olduğunu düşünelim ve o kişi randevusuna vaktinde gelmedi, bu konuda sizin duygularınız neye odaklanırsa öyle olur. Eğer o kişi hakkında aklınızdan geç kalma nedenini sorumsuzluğuna, sizi önemsemediğine odaklarsanız duygu durumunuzda ona göre şekillenecektir. Halbuki elinde olmayan başka nedenlerle geç kalmış olabileceğini düşünseniz duygularınızda ona göre kendine bir yer bulacaktır. Hangisine odaklanırsanız, duygularınızda kesinlikle öyle etkilenecektir. Odağımız, gerçeği iyi olarak mı yoksa kötü olarak mı algıladığımızı, kendimizi mutlu mu yoksa mutsuz olarak mı hissettiğimizi saptar. Odağımız neresi ise yolumuzda orasıdır.
Şu örneği çok seviyorum; tenis kortunda topu fileye takmayacağınızı düşünürseniz topun gideceği yer orasıdır. Çünkü odağınız orası olacaktır ve içgüdüleriniz size fileye bakmanız gerektiğini söyler. Ama zihninizde topu karşı tarafa geçirmek varsa odağınız karşı taraf olacaktır ve içgüdüleriniz size karşı tarafa bakmanızı söyler. Sürücülerinde çok iyi bildiği gibi, insan nereye bakarsa oraya gider.
Duygularımızda, davranışlarımızda, düşüncelerimizde ve hedeflerimizde gitmek istediğimiz yer neresi ise oraya odaklanırsak hareketlerimiz bizi o yöne doğru götürür. Kendimize inancımızı sürdürerek ve korkularımıza karşı koyarak gitmek istediğimiz noktayı odağımıza aldığımızda şansımızı arttırabiliriz. Çözüme odaklanmak her zaman yararımıza olacaktır.
Gün içerisinde birçok duyguyu bir arada yaşarız. Bazen kendimizi iyi hissettirecek bazen de mutsuz hissettirecek şeyler... Günlerimizi bir terazi gibi düşünebiliriz. Terazinin bir kefesinde olumlu yaşadığımız şeyler, diğer tarafında olumsuz yaşadığımız deneyimler. Bazen sağ taraf bazen de sol taraf ağır basacaktır. Bu çok normal. Her biri hayatın koşturması içerisinde edindiğimiz deneyimlerdir. Önemli olan “siz bunları nasıl yönetiyorsunuz”. Negatif durumların içerisinde kameranızın merceğini nereye odaklıyorsunuz? Olumsuz deneyimler yaşadığınızda kendinize ne söylüyorsunuz? Sizi aşağıya çeken, yargılayan tarafta mısınız yoksa “ben bundan ne öğrendim?”, “bundan sonra neyi farklı yaparsam daha iyi olur?”, “neleri yapmalıyım, yapmamalıyım ya da daha fazla yapmalıyım?” gibi öğrenen tarafta mı?..
İç dünyamızda bize kılavuzluk eden o kadar çok yön var ki. Sanki her biri farklı bir insan. Tek bir bünyede varlığını sürdüren her bir yönümüz, bize yaşama dair birçok bakış açılarına ve açıklamalara sahip. Kendimizi güvende hissetmemize yardımcı olan, zor anlarda bizim sakinleşmemizi ve iyi gelecek olana ulaşmamızı sağlayan, kendimizi kötü hissettiğimizde bizim yeniden şifa bulmamızı mümkün kılan tarafımızda var.
Sen hangisi ile iletişime geçersen o sana eşlik edecektir. Bunlara nasıl cevap vereceğin ise senin seçimindir.
Odağınıza mutluluğu almanız dileği ile...