Gazze'de ölen insanların dinini, milletini, devlet siyasetini bahane göstererek buradaki insanlık dışı muamele nasıl görmezden geliniyor anlaması güç... Ve bir yandan insan yaşamını kutsal addedip yalnızca iç güdüleri ile hareket eden bir canlının yaşamına son verme planları yapmak, belediyelerin bu konudaki tüm sorumsuzluğunun bir canlıya yüklenmesi görüşüne destek olmak nasıl bir vicdan ve merhamet tutulmasıdır? Ki kendi inancımız çerçevesinden de baktığımızda yaratılmış olan her canlının üzerimizde hakkı vardır. Ve bizler bu canlardan sorumluyuz... Bu konuda tarihimizden bir örnek vermek gerekirse; "16. Yüzyılda İstanbul'u ziyaret eden seyyah Thevenot konuyla ilgili şöyle bir anektod düşmüş; "Bu şehrin insanları bir garip. Sokaktaki kediyi, köpeği besliyorlar. O yüzden hiçbir köpek insanlara saldırmıyor. Hatta sabahları pencereleri açıp semaya kuşbaşı etler fırlatıyorlar, şahinler ve kartallar bu etlerle besleniyor." İşte geçmişimizde "Hayırsız Ada" vakası gibi anmayı zerrece istemediğimiz olumsuz örneklerin yanında, kendi tarihimize ve milletimize yakışan böyle "merhamet" odaklı örneklerde var... Bakıldığında bizler gerçek anlamda her açıdan"insanî" çözümleri hayata geçirmekle yükümlüyüz, kendi tarihimizde ki bu tür iyi olayları örnek alarak... Ve insan ya da hayvan olsun her canın yaratılış gayesi olduğuna inananlar olarak dünya üzerinde ölen her masum insan içinde, insandan zulüm gören her masum hayvan içinde bir tepki koyabilmeliyiz... Ciddi anlamda merhamet sahibi isek... Ciddi anlamda insan isek... Ve "Dağlara buğdaylar serpin Müslüman ülkesinde kuşlar aç kaldı demesinler." Bakış açısına sahip gerçek Müslümanlar isek...