Türkiye’nin Çay Kültürü

Günlük hayatımızın her safhasında mutlaka o otantik ince belli bardağıyla karşımızda çay olacaktır. Çayın kültürel ve sosyal yaşamımızda çok önemli bir yeri olduğu bilinen bir gerçek aslında.

İster kahvaltıda, ister evde veya dışarıda arkadaş buluşmalarında, ister kışın ısınmak için, ister yemek sonrasında sindirimi rahatlatmak için, her yerde ve her an çay ile karşılaşmamız mümkündür. Gittiğiniz birçok lokantada yemekten sonra ücretsiz çay ikramı yapılması da adetten olmuştur artık.
Geleneksel kültürümüzün misafirlik adabında konuklara çay ikramına da çok önem verilir.
Ayrıca erkeklerin vakit geçirdiği mekanlardan olan kahvehaneler çay tüketiminin en yoğun olduğu mekanlardır. Çayın çok tüketildiği diğer bir yer ise üniversite kantinleridir.
Gündelik yaşamımızda bir arkadaşınız sizinle sohbet ister ise söyleyeceği şey, ”hadi...bir çay içelim mi?”dir. Çay içme teklifi bir anlamda sohbet öncesi bir nevi ısınma davranışıdır.
 Türkiye’de en çok tüketilen çay türü Rize bölgesinde yoğun olarak üretilen “siyah çay”dır. Ayrıca daha sert bir aroma isteyenlerin tercih ettiği çay ise kaçak çay olarak adlandırılan “İran çayı”dır. Son yıllarda Seylan çayı ve ayrıca bitkisel çay çeşitleri de yaygınlaşır oldu.
Türk çay kültürünün en önemli özelliğinden biri de kuşkusuz ünlü ince belli çay bardağıdır. Saydam ince camdan yapılan ve şekliyle tam avuç içine oturan ince belli bardak bir bakıma kış aylarında ısınmanın da bir yolu olabiliyor.
Türkiye’deki bir çok çay tiryakisi ince  belli bardak dışındaki bardaklardan kesinlikle çay içmezler.
Çay, Türkiye’de en çok  tüketilen içeceklerin başında geliyor. Çaya olan ilginin bu yoğunluğuna rağmen bu lezzetli içeceğin Türkiye’nin sosyo-kültürel yaşamında bu önemli olması  ve yaygınlaşması ancak yakın geçmişte gerçekleşmiştir.
Türkler Anadolu’ya gelmeden öncede çayı bilmelerine karşın çayın Türkiye’ye gelmesi birkaç yüz öncesine dayanmaktadır. Anadolu’ya yaygınlaşması ise 19.yüzyıldan itibaren olmuştur.
5000 yıllık geçmişi olan çay, her ne kadar Türk toplumunun yaşamına geç girmiş ise de sosyal yaşamında gün boyu vazgeçemediği bir keyif içeceği olmuş.
12.yüzyılda Kazakistan’da yaşayan Türk şair bilgini Hoca Ahmet Yesevi’nin çayı içen ilk Türk olduğu belgelerde belirtiliyor. Hoca Ahmet Yesevi içtiği sıcak çayın yorgunluğunu giderdiğini ve “hastalarınıza bundan içirin ki şifa bulsunlar” diye dua ettiği kayıtlarda geçmektedir.
Çayın Osmanlı’ya gelişi ve tanışması  19.yüzyıla rastlıyor. Tarih yazarı gazeteci Murat Bardakçı’ya göre bu tanışma İstanbul’daki  bazı dükkanların az miktarda çay ithal etmeye başlamasıyla olmuş. Çaya olan düşkünlüğü ile bilinen Hacı Mehmet İzzet Efendi’nin “Çay Risalelesi” kitabı ise 1879’da İstanbul’da basılmış.
Osmanlı’da çay yetiştirmeye yönelik bilinen ilk ciddi girişim Sultan II.Abdülhamid dönemine rastlıyor.1892’de yayınlanan “Coğrafyayı Sınai ve Ticari”adlı kitapta dönemin Ticaret nazırı Esbak-ı İsmail Paşa aracılığı ile Çin’den getirilen çay fidanları ve tohumlarının Bursa’da ekildiği anlatılıyor. Ancak ekolojik koşulların uygun olmaması nedeniyle sonuç alınamadığı belirtiliyor.
Çay konusunda gerekli girişimi gerçekleştiremeyen Osmanlı, bu sıralarda 1.Dünya savaşını yaşamış. Kaybettiği topraklar ve ticari anlaşmalar bedeniyle bir kültür haline gelen kahveyi oldukça pahalıya ithal etmeye başlamış. Yemenden o dönemde  gelen kahveler çok pahalı bir hal almış.
Cumhuriyet dönemi ile birlikte bu konuda önlem alınması gerektiğini düşünen Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yetiştirilebilecek bir bitki olan çayın yaygınlaşması için talimat vermiş. Ziraat Umum müfettişi Zihni Derin bu konuda görevlendirilmiş. Ziraat uzmanı da olan Zihni Derin başlangıç olarak Rize’de15 dekarlık fidanlık kurar. Ve Batum‘dan getirtilen  çay fidanları ve tohumları ekerek çay yetiştiriciliğin ilk adımlarını atar. 1924 yılında  devlet tarafından Rize’de çay yetiştirilmesi konusunda ayrıca bir yasa da çıkarılmış.1930’lara gelindiğinde Gürcistan’dan alınan 70 ton siyah çay tohumu ekiliyor ve bir zaman sonra da Rize artık önemli bir çay yetiştirme ve üretim merkezi haline geliyor. Böylelikle bugün artık...
Dünya’da en çok miktarda çay üretimi gerçekleştirilen ilk 6 ülke arasında Türkiye’de yerini almış oluyor. Kişi başına ortalama yıllık 6,87 kg çay tüketimiyle de en çok  çay tüketen ülkelerin de başında  geliyor.
Atatürk’ün teşvikleri ile bölgesel kalkınmanın sağlanmasıyla birlikte Türkiye artık çay konusunda dünya da hatırı sayılır bir seviyeye gelmiştir.
Çay, Anadolu’dan binlerce kilometre ötede keşfedilmesine karşın bu topraklara geldiği andan itibaren en koyu muhabbetlerin vazgeçilmezi olmuş...