Bakıldığında vatan aşkı; siyasi görüşümüzün, ideolojilermizin, hayat görüşümüzün dâhi çok çok ötesinde. Çünkü Türk milleti olarak ilk yurdumuz olan Orta Asya'dan Anadolu topraklarına kadar taşıdığımız böyle bir ideal ve içimizde taşıdığímız bir ruh var. O ruh ki; vatan düşüncesini, millet fikrini her daim kutsal kabul eder. Ve bu topraklar için şehit düşmüş nice şehidimiz o ruhun en değerli temsilcileridir... Kaldı ki bir yaşam hediye etmişlerdir bu ülkeye...
Ömer Halisdemir gibi niceleri ülkesi için canlarını hiçe sayarken bizler kof ve içi boş bir vatan sevgisinin temsilcileri olmamalıyız zannımca. Kaldı ki vatanını sevmek; yürüdüğümüz cadde ve sokaklarda vakit geçirirken yediğimiz bir yiyeceğin, içtiğimiz bir içeceğin çöpünü yere atmamaktır. Vatanını sevmek; bu topraklara ait, yetişmesi yıllar alan tek bir ağaç dâhi yandığında yüreğinin de onunla birlikte yanmasıdır. Ve en önemlisi de geride bu ülke için bir eser bırakmaktır galiba... Öğretmen isen, yetiştirdiğin başarılı öğrencilerin; doktor isen görevini ihmal etmeden her hastana gösterdiğin özen, sade bir vatandaşsan gelecekteki insanlara faydalı olması için diktiğin tek bir ağaç dâhi ardında bırakacağın bir eserdir..
Sorumlu olduğumuz tek yaşam var o da kendi hayatımız. Kendi dusuncelerimize ve ideallerimize göre onurlu bir hayat sürmek ve geride güzel izler bırakmak için ; savunduğumuz görüşü, inancı en iyi şekilde özümsemek önemli. Ve yüzeysel hayatların içinde kendimize yapacağımız en büyük iyilik de bazı duyguları derinlemesine yaşamaktır... Yaşadığımız toprakları , insanları sevmek gibi...
*İman etmek ; güvenmek ve samimiyetle inanmak