Yaşanan Felaketin İç Dünyamızda Yarattığı Deprem

Dünyada 8 milyar insanız. Bu rakamı duyunca insan biraz şaşırıyor. Bizimle birlikte bu dünya da yaşayan ne kadar çok insan var değil mi? Bir de bu yaklaşık 8 milyar insanın her birinin biricik ve tek olduğunu düşündüğümüzde?... Her biri farklı hayatlar, farklı deneyimler, farklı duygular ve tepkiler yaşıyor. Bazen verdiğimiz mücadele aynı görünse de her birimizi o mücadeleye sevk eden kişisel zorluklarımız, farklı nedenlerimiz, amaçlarımız ve tecrübelerimiz var. Binbir çeşit deneyimlerimiz, düşüncelerimiz ve duygularımız var. Ortak yaşanan deneyimlerin bile duygu yoğunluğu kişiden kişiye farklılık gösterdiğini de unutmamak gerek...

Son dönemlerde birçok deneyim ve zorluktan geçiyoruz. Yaşanan deprem hepimizi doğrudan veya dolaylı olarak bir şekilde derinden etkiledi... Yaşananların etkisiyle karmakarışık duygular içinde, darmadağın bir halde olabiliriz. Ağır bir üzüntü, çaresizlik, öfke, korku, kırgınlık, kızgınlık, çökkünlük gibi hisler yoğunlaşmış ve hangi duygunun içinde olduğumuzu bilemez halde hissedebiliriz. Ayrıca bu geçtiğimiz zorlu süreçte, birbirine zıt gibi görünen, birden fazla duyguyu da aynı anda hissetmemizin de son derece normal olduğunu düşünüyorum. Umutsuz, öfkeli, üzgün ve suçlu; şefkatli, duyarlı, çaresiz ve birlik olma hali gibi... Tüm bu duygularımızın netleşmesi ve sakinleşmesi biraz zaman alabilir...

Güvenlik algımızın sarsıldığı bugünlerde, sinir sistemimiz oldukça uyarılmış bir halde olabilir. Yaşadığımız huzursuzluk, kaygı, daralma da baş gösterebilir. Tüm bu yoğun duyguları hissederken rutin yaptığımız işlerde de uykuya zorluk yaşıyor olabiliriz. Özellikle de depremden doğrudan etkilenenlerimiz bu olumsuz duyguları hat safhada yaşarken ve kendilerini güvende hissedemezken uyuyabilmek oldukça güç... Bununla birlikte büyük bir felaket yaşanırken, kendi ihtiyaçlarımızı karşılamanın bizde suçluluk gibi duyguları uyandırabileceğini ve bunun bir tür bencillik olduğu inancının da belirebileceğini tahmin edebiliyorum. Girdiğim birçok sosyal ortamda ve sosyal medya da bunu hissettim. Ayrıca böyle hissetmek bile onları ne kadar çok önemsediğimizin bir göstergesidir. Unutmayalım ki, bu süreçte faydalı olabilmek için gücümüzü toplamaya ihtiyacımız var. Daha sağlıklı kararlar alabilmek, sinir sistemimizi yatıştırabilmek ve yaşamımızı sağlıklı bir biçimde sürdürebilmek için gerekli...

Duygularımızın karışık ve kendimizi iyi hissetmediğimiz zamanlarda hem fiziksel hem de duygusal olarak kendimizi iyi hissettirecek alanlar yaratabiliriz. Tabii ki hepimizin yas hikayesi başka. Birincil ve ikincil olarak bu yası yaşayış şeklimiz de kendimize özgü. Yitirilen kişi, deneyimli olan bağ ilişkileri ve insanın içsel dünyası işte tüm bunlar sürecin nasıl geçeceğine etkiler. Hangi aşamalardan geçeceğini, ne kadar süreceğini ön göremeyiz? Tek bir reçetesi yok. Ama üstünü örtmez isek ve kendimize bakım verirsek tüm yaşananlar kendi doğal hızında iyileşebilir. Belki yapılabilecek en iyi şey, bu kedere sahip çıkarken kendimize de anlayışla yaklaşmak olabilir...

Bu süreçte yapılabilecekler arasında birkaç örnek verecek olursak; sana destek olabilecek kişilerle temasta kalabilir, kendini güvende hissedebileceğin alanlar yaratabilir, kendi sınırlarını ve koşullarını gözeterek yardımlaşmanın bir parçası olabilir, sosyal medyayı sindirebileceğin miktarda tüketebilir ve ardından biraz geri çekilerek hazır hissettiğin anda sürece yeniden dahil olabilirsin...

Tüm bunların yanında, kendinizle iletişime geçip duygularınızı netleştirmek ve anlamak için de kendinize şu soruları sorabilirsiniz;

Bu süreçte sıklıkla zihnimden geçen düşünceler neler?

Hangi duyguları yoğun olarak yaşıyorum?

Bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğum şeyler neler? Bu ihtiyaçlarım için hangi adımları atıyorum

Bugünlerde yanında kendimi iyi hissedebileceğim ve bana destek olabilecek kimler var? Onlardan nasıl bir destek görmek bana iyi gelebilir?

Bana destek olabileceğini düşündüğüm bireysel pratiklerden (meditasyon, yazı yazmak, yürüyüş yapmak vs.) hangilerini bugünlerde yapabilirim? ...

Bu gibi sorulara verdiğiniz cevaplarla kendinize daha yakından bakabilir, ihtiyaçlarınızı gözetebilirsiniz.  Unutmayın, her şey önce kişinin kendinde başlar. Kendimizi iyi hissetmeden ne kendimize ve çevremize faydamız dokunabilir ne de sağlıklı fikirler ve düşünceler üretebiliriz. Bunun bilincinde olarak kendimize destek olmayı ihmal etmemeliyiz. Tıpkı uçaklarda tehlike anında, düşen oksijen maskesini bir annenin çocuğundan önce kendine takması gibi... Unutmamalıyız ki; yaşadığımız zorlu süreçler karşısında ancak birlik olabildiğimiz vakit onlara iyileşebilmek için alanlar açabiliriz...

“Her kişinin yas süreci kendi parmak izi gibi biricik. Ancak ortak olan bir şey var ki o da yas sürecini birileriyle paylaşma ihtiyacı. Bu, bir başkasının gelip bu süreci onlar için kolaylaştırması anlamına gelmiyor. Yas sürecindeki kişilerin asıl ihtiyacı, birinin umut ışığını göstermeye çabalamadan onun yaşadığı kayba tanıklık etmesi.”

Dawid Kessler

Yaşanan bu süreçte duygularınıza ortak milyonlarca kalp var... Tüm kalbimizle yanınızdayız...

Geçmiş olsun Türkiye’m...