Dünya, bir süredir bundan 6-7 ay önce söyleseler kimsenin ihtimal vermeyeceği büyük bir salgınının gölgesinde yaşıyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılın başlarından itibaren SARS, MERS, Kuş Gribi, Domuz Gribi, Ebola gibi bir dizi salgın görülse de insanlık 1918’de yaşanan İspanyol Gribi’nden bu yana bu kadar geniş ölçekli küresel bir salgınla ilk kez karşılaşıyor. Covid-19 salgını sadece insan sağlığını tehdit etmekle kalmıyor, sağlık sistemlerinden tedarik zincirlerine, ekonomiden politikaya kadar toplumsal hayatın bütün yönlerini derinden sarsıyor. Covid-19 salgınının mevcut dünya sisteminde ne tür kırılmalar yaratacağı belirsiz, ama istesek de istemesek de dönüştürücü bir güce sahip olduğu açık. Belki de 21. yüzyıl asıl şimdi başlıyor.

Covid-19 Pandemisi, maalesef ülkelerin sağlık sistemlerinin bu boyutta bir küresel salgına hazır olmadığını net biçimde gösterdi. Salgının yükünü çekenler ve sağlık sistemlerini sırtlayanlar ise asıl olarak sağlık çalışanları oldu. Tüm dünyada yüzlerce sağlık çalışanı yaşamını yitirdi.

Ülkemizde de ilk Covid-19 vakasının görüldüğü 11 Mart 2020 tarihinden itibaren sağlık çalışanları salgına karşı en ön saflarda mücadele yürütüyor. Eczacılar da bu mücadelenin en önemli aktörlerinden biri olarak toplum sağlığı hizmeti veriyorlar. Bu süreçte eczacılar ve eczaneler hem sağlık sisteminin yükünü hafifletmede hem de hastalardaki bulaş riskini azaltmada göz ardı edilememesi gereken bir fonksiyon icra ettiler. Eczanelerin halkın en rahat ulaşabildiği birinci basamak sağlık kuruluşları, eczacıların da halkın en yakın sağlık ve ilaç danışmanı olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu. Zira hastanelerin birçoğu “pandemi hastanesi” ilan edilmelerinden ötürü poliklinik hizmeti veremez, Aile Sağlığı Merkezleri ise sınırlı sayıda hasta kabul edebilirken eczaneler, gerek vatandaşlarımızın gerekse mültecilerin sağlığa ilişkin soru ve sorunları için sıklıkla müracaat ettikleri yerler oldu.

Pandemi sürecinde eczacılar:

  • Kronik rahatsızlıkları bulunan raporlu hastaların, aile sağlığı merkezlerine ya da hastanelere uğramadan, hekim reçetesi yazdırmaya gerek olmaksızın ilaçlarını doğrudan eczaneden vermek,
  • Covid-19 teşhisli ayakta hastaların reçetelerini karşılamak,
  • Hekimlere ulaşamayan hastaların basit rahatsızlıklarında tavsiyelerde bulunmak,
  • Halk sağlığı için büyük önem taşıyan koruyucu maskeleri vatandaşlara ulaştırmak,

gibi kilit görevler üstlenmişlerdir.

Ancak sürecin başından beri hem eczacılar, hem sağlık ve güvenliklerinin korunması noktasında hem de eczane ekonomilerinin sürdürülebilirliği noktasında ciddi sorunlarla karşılaştılar. Tüm eczacıların ve eczane çalışanlarının sık ve güvenli testlerden geçirilmesi; eczacılara ve eczane çalışanlarına tulum, siperlik, gözlük gibi koruyucu ekipman dağıtılması, bulaş riskini azaltmak bakımından tüm reçetelerin elektronik ortamda olması yönündeki çağrılarımız yetkililere iletmemize rağmen görmezden gelindi. Ne yazık ki bugüne kadar 2’si görev başında 5 eczacı ve 10 civarında eczane çalışanımızı kaybettik.

Bu dönemde eczacıların yaşadıkları en büyük sorunlardan birisi ise maske dağıtımı ve satışı konusu oldu. Salgının başlangıç günlerinde salgın fırsatçılarının ve karaborsacıların maskeleri eczanelere fiyatının çok üstünde temin etmesi dolayısıyla eczacı maskeleri pahalı fiyattan arz etmek zorunda kaldı. Ancak yüksek fiyatlardan maske satışının faturası eczacıya kesilmeye çalışıldı. Ardından hükümetin bir anda maske satışlarını yasaklayan açıklaması geldi. Eczaneler de maskelerin ücretsiz olarak dağıtılması görevini gönüllü olarak üstlendi. Ancak bu durum yeni sorunları da beraberinde getirdi. Maskelerin dağıtım yöntemindeki plansızlık ve koordinasyonsuzluktan kaynaklanan, eczacının sorumluluğunda olmayan aksamalar dolayısıyla eczacılar vatandaşla yüz yüze geldi. Bütün bu olumsuzluklara rağmen eczaneler 100 milyon civarında maskeyi halka ulaştırdı.

Diğer yandan pandemi süreci eczane ekonomilerini de vurdu. Eczanelerin uzun süredir boğuştuğu ekonomik sorunlar pandemi süreci ile birlikte daha da ağırlaştı. Özellikle Nisan ayı başından itibaren eczane ekonomilerinde ciddi bir daralma yaşanmasına rağmen halâ eczaneleri koruyacak ekonomik-mali tedbirler devlet tarafından yaşama geçirilmiş değil. Oysa eczanelerin ayakta kalabilmesi ve kesintisiz sağlık-ilaç hizmeti sunabilmesi için bu tür tedbirlerin alınması yaşamsal.

Son olarak Bilim Kurulu’nda salgınla mücadelede en önemli silah olan ilacın aslî uzmanı eczacı bilim insanlarının ve eczacıların meslek örgütünün yer almaması başlı başlına sorun teşkil eden bir konu.

Salgın hastalıklar tarihi, bizlere insanlığın bu salgınlardan yeni dersler çıkararak, yeni kavramlar ve yeni düşünüş biçimleri ile yoluna devam ettiğini söylüyor. Biz eczacılar uzun zamandır eczacılıkta değişimi ve eczacılığın geleceğini tartışırken sağlık sistemi içerisindeki rollerimize bir yenisi ekleniyor: “Pandemi eczacılığı”. Covid-19 Pandemisi, eczacıların ve eczanelerin koruyucu sağlık açısından ne gibi kritik roller üstlenebileceğini, salgınlarla mücadelede vazgeçilmez öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda hükümetlerin sağlık sistemleri içerisinde eczacıyı ve eczaneyi doğru biçimde konumlandırmaları şart. Kuşkusuz bu da her şeyden önce politika inşasında demokratik-katılımcı bir planlamayı zorunlu kılıyor.

Yücel Yenilmez