1965-1970 yılları arasında Eskişehirspor’un her maçında büyük taraftarı orkestra şefi gibi yöneten Amigo Orhan’ı bugün (22 Şubat 2025) kaybettik. Şubat ayında önce Efsane Golcü Fethi Heper aramızdan ayrıldı. Sonra da Eskişehirspor’un Efsane Amigosu Orhan Erpek vefat etti. Eskişehirspor taraftarının asla unutmayacağı Amigo Orhan tek bir el hareketiyle bütün tribünü aynı anda ayağa kaldıran liderdi. O sessizliğin içinden büyük tezahüratlar yaratan gerçek bir Kraldı.

1936 Oklubalı Köyü doğumlu olan Amigo Orhan (Erpek) DSİ’de memur olarak çalışırken, bir yanda da Eskişehirspor’un şaşalı dönemine damgasını vurdu.   O yıllarda ben dünyada değildim. Rahmetli babamdan Amigo Orhan’ı çok dinledim. 

AMİGOLUK ARKADAŞLIKTIR

Amigo Orhan tribünleri asla siyasete alet etmedi. Birilerine yaranmaya çalışmadı. Eskişehirspor sırtından para kazanmadı. Kazanmayı da hiç düşünmedi. Tamamen arma aşkıyla davranarak, Türkiye’de gönülleri fethetti. İsteseydi Eskişehirspor’u basamak olarak kullanıp, siyasetin zirvelerine gelebilirdi. Ama gerçek Eskişehirsporluydu. Böyle şeye tenezzül edecek bir karaktere sahip değildi. O büyük bir futbol devrimcisiydi. Hala onun yeri doldurulamadı. O dönemi yaşayan büyüklerimizin anılarından ve Hayat Dergisi’nin 1969 Mayıs  sayısında onun ile ilgili yazılmış yazıdan derleme yaparak, Tribün efsanesi Amigo Orhan’ı özellikle o günleri görmeyen Eskişehirspor taraftarlarına anlatmaya çalışacağım. ‘Amigoluk’, İspanyolca bir kelimedir. Türkçe karşılığı ise ‘Arkadaşlık’tır.

KIRMIZI KAZAKLI GENÇ

O yıllarda ES ES taraftarı maçın başlamasına 10 dakika kalana kadar sessiz otururdu. Kırmızı Kazaklı genç sahaya çıkınca Stad bir anda bayram yerine döner. Havai fişekler atılır, sirenler çalardı. 20 bin kişi hep bir ağızdan ‘Orhan Orhan’ diye tempo tutardı. Kırmızı kazaklı genç, saha içinde bir tur atıp, tribünleri selâmladıktan sonra, tam santra yuvarlağına gelip dururdu.  Ve Onun bir el kaldırmasıyla birlikte, o korkunç gürültü bıçak gibi kesilirdi. 

BİR BABA HİNDİ

Dünyanın en büyük korosu, maestro Amigo Orhan yönetiminde gösterisine başlardı. Amigo Orhan, kollarını önce iki yana açıp, bütün tribünlere söyle bir baktıktan sonra, dizlerini kırıp, çömelirdi. Kollarını göğsünün üzerinde kavuştururdu. Ellerini yumruk yapar,  sol dizi tam yere değmek üzereyken, birden kollarını açarak havaya fırlardı.  “Bir baba hindi” diye haykırarak  fırlardı. Stadı dolduran 20 bin  kişi gırtlaklarını yırtarcasına ‘Heyy Allah!’ diye haykırırdı. Aynı hareketi birkaç defa üst üste tekrarlardı. Her seferinde Amigo Orhan ayağa fırlarken, Eskişehirsporlu taraftarların ‘Heyy Allah!’ diye haykırışları yeri göğü inletirdi. Daha sonra Orhan sağ elini, sert hareketlerle sağa sola sallamasıyla, korosu da tempoyu değiştirirdi. 

ŞİMŞEK GİBİ SAHAYA FIRLARDI

Simdi bütün Stad “ES-ES-ESKİ-Kİ-Kİ-ESKİ ESKİ ES!” diye haykırırdı. Orhan yeni bir el hareketi daha yapar ve bu defa seyirciler, ‘Hop-hop-hop! Güm-güm-güm! Kırmızı Şimsek, hey-hey-hey!’ diye haykırmaya başlardı. Tam bu sırada Kırmızı-Siyah formalı Eskişehirspor onbiri, Şimsek gibi sahaya fırlardı. Eskişehir’in Atatürk Stadı’nda Eskişehirspor’un oynadığı her maçtan önce, bu program uygulanır. Yalnız Eskişehir’de değil, Kırmızı-Siyahlı Takımın her gittiği şehre göç eden taraftarlar, Amigo Orhan’ın idaresinde bu değişmeyen programı uygularlar.

TARAFTARA KÜFRETTİRMEZDİ

Amigo Orhan taraftara küfrettirmezdi. Fair Play ruhuna sahip birisiydi. 7’den 70’e herkes tribüne gelirdi. O yıllara ait tribün fotoğraflarında ak saçlı nine ve dedelerinde maça geldiği görülüyor. İstanbul Basını Amigo Orhan’ı , “Dünyanın en büyük orkestrasını yöneten adam” olarak göstermişti. Orhan Erpek 2011 yılında Türkiye Futbol Federasyonu İnternet Sitesi’ne yaptığı röportajda “İstanbul’un hegemonyasını sarsmak, Eskişehir’i Türkiye’ye tanıtmak için, şehir sevgisinden ve halkın spora yatkınlığından yola çıkarak bu işi organize ettik. Bütün şehir Eskişehirspor’la ilgileniyordu. Hep birlikte hareket edersek, buradan büyük bir gücün doğacağını düşünerek kollarımızı sıvadık. Bütün şehir bu organizasyona tüm varlığı ve gücüyle iştirak etti. Zengini, fakiri, kapitalisti, işçisi, sağcısı, solcusuyla tam bir kenetlenme oldu. Bizim kuşak Kuvayi Milliye ruhunun son kuşağıdır ve oradan da gelen ruhla, hepimiz Eskişehir için mücadele ettik. Bu sportif bir isyan, bir başkaldırı hareketiydi. Tek  amaç Eskişehir’di. Ve hegemonyayı sarstık. Amacımıza ulaşmakta yüzde 95 başarılı olduk. İki kupa aldık, üçüncü kupayı da son anda kaybettik” dedi.

EKONOMİYİ CANLANDIRDIK

Erpek röportajda şu ifadeleri kullandı; “Bizim zamanımızda taraftar sayısında tahdit yoktu. Minimum 10 bin kişi giderdik. Bu hem iç turizmi hem de ekonomiyi canlandırıyordu. Deplasmanlara gittiğimizde, konser vermeye gelmiş ekipler gibi karşılanırdık. Bugünkü gibi toplu küfür ve şiddet yoktu. Organizasyon süperdi, tek ses, tek nefes bir tezahürat var. Dolayısıyla rakip takımların taraftarları da bizi hayranlıkla izlerdi. Taraftar açısından bakıldığında galibiyetten, mağlubiyetten önemli olan şey karnaval havasıdır. Önemli olan o tribünlerde eğlenebilmektir. Yenen, yenilene takılır, hep birlikte güler, eğlenir insanlar. Deşarj olmak, küfretmek demek değildir ki. Esas deşarj olmak eğlenmek, güzel vakit geçirmektir. Kavga ederek deşarj olamazsınız. Önemli olan 90 dakika dünya telaşından kopup eğlenmektir. İçinden sevgiyi çıkartırsanız, geride spor kalmaz.”

FENERBAHÇE TARAFTARINI DA COŞTURDU

2 Ekim 1968’de Şampiyon Kulüpler Turnuvası’nda Manchester City karşısında Fenerbahçe Kulübünün davetini kırmayarak İnönü’de Fenerbahçe taraftarını yöneten ve Sarı Lacivertlilerin İngiliz devi karşısında 2-1 galip gelerek tur atladığı maçın onur konuğu olmuştu. Yine İstanbul’da oynanan Rusya (SSCB) Milli Maçına destek için Futbol Federasyonu tarafından davet edilen ilk Milli Amigodur.  Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet olsun. Tüm Erpek ailesine ve Eskişehirsporlulara baş sağlığı diliyorum…