Depremin ne kadar korkunç bir şey olduğunu bir kez daha yaşadık. Deprem esnasında bulunduğunuz bina sağlam değilse yapacak hiçbir şeyiniz yok. Şans eseri ya da bilinçli olarak 'Yaşam üçgeni' olarak tabir edilen bir yerde bulunup o anda kurtulursanız enkazın altında açlıktan, susuzluktan, yaralı iseniz kan kaybından ölmeden ve toz dumandan boğulmadan önce birilerinin gelip sizi kurtarmasını bekleyeceksiniz. Ne kadar acı! Yıllardır yaşıyoruz bu depremleri hep dersler aldığımızı söylüyoruz ama gerçekte aynı tas aynı hamam. Deprem yönetmeliklerine uygun olmayan, belli bir yaşı geçmiş ve özellikle sağlam olmayan zeminde olan binaların ortanın biraz üstünde olan depremlerde bu binaların yıkılma riskinin yüksek olduğunu söylemek için müneccim olmaya gerek yok. Bu acı gerçeğe rağmen bu vurdumduymazlık bu umursamazlık nedir? Herkes ölmek mi istiyor? Yaşanılacak bir depremde yüz binlerce insanımız ölse, ülke bir kaosa sürüklense mutlu mu olacağız? Ülkemizin diğer sorunları nasıl çözülür bilmiyorum ama deprem tehlikesine karşı yapılması gerekenler herkes tarafından bilinmektedir. Çözümünü bildiğimiz bir sorunu dahi çözemeyecek kadar beceriksiz insanlar mıyız? Bu tablo içinde Eskişehir'in de deprem açısından son derece riskli olduğu ve bununla birlikte bina kalitesinin de son derece düşük olduğu açıktır. Şehrimizin yerleşim olarak verimli tarım arazisi üzerine oturmuş olup bu çürük olarak sınıflandırılan zemin üzerine oturan binalarda maalesef yaş olarak çoğunlukla yaşlı kat sayısı olarak da yüksek sayılabilecek binalardır. Eskişehir'in belli aralıklarla olan kendi depremlerinin yanında yakın illerde olan depremlerden de etkilendiği ve hatta İstanbul'da olan deprem sebebiyle yıkılan binalar olduğu bilinmektedir. Artık hiç vakit kaybetmeden kentsel dönüşüm hayata geçirilmelidir.
Bu karanlık tabloyu hızla aydınlatmak için gereken güce Eskişehir sahiptir. Öncelikle bu riskli binaların kontrolleri hızla yapılmalı. Güvenli olmayan binalarda oturanların taşınması sağlanmalıdır. Bu binaların sahipleri kendilerine ait olanın başkalarına peşkeş çekileceğini düşünmezse değişime destek vereceklerdir. Bu zorlu tabloda Eskişehir'in elindeki bir büyük kozda Yılmaz Büyükerşen gibi tecrübeli halk arasında sözü muteber ve ülke genelinde de tanınan bilinen gereken desteği bulma kabiliyetine sahip bir belediye başkanına sahip olmaktır. Yılmaz Büyükerşen bu hayati meselenin önderi olmalı ve gerekli kamuoyunu oluşturmaya başlamalıdır. Deprem sadece şehrimiz değil ülkemizdeki onlarca şehir için ciddi bir tehdittir. Fakat hiç bir şehir bu tehdidi ciddiye almıyor. Biz Eskişehir olarak bu işe başlar ve bu işi başarırsak diğer illere de örnek oluruz. Artık duracak bekleyecek zaman kalmamıştır. İzmir’de yaşanılan depremden sonra olanları yaşlı gözlerle hep beraber izledik. Sınırlı sayıda binanın yıkılmış olmasına karşın onlarca canımız gitti, hepsine Allahtan rahmet diliyorum. Sonuç olarak şayet aklımız varsa, şayet gözümüz görüyorsa bile bile ölüme gitmeyelim, kimseyi göndermeyelim.
///////////////////////////////////
‘DOSTUM TRUMP’ DÖNEMİ BİTTİ
Amerika'da yapılan seçimler belki Amerika’dan daha fazla ülkemizde takip edildi. ‘Kim kazanırsa ne olur’ diye uzun tartışmalar yapıldı. Sonuç olarak seçimleri Demokratların adayı Biden kazandı. Ülkemiz için çok da iyi duygular beslemeyen Biden döneminde Türk Amerikan ilişkileri nasıl olacak göreceğiz. Geleceğe ilişkin olarak birçok bilinmeyen olmasına karşın bilinen 'Dostum Trump’ döneminin son bulduğudur.
///////////////////////////////////
SÖZ DİNLEYEN DE GÖREVDEN ALINDI
Muhalefet yıllardır ekonominin iyi yönetilmediğini söyledi durdu. AKP iktidarının ilk yıllarında ‘yüksek faiz düşük kur politikasıyla’ ülkemiz ithal mal cennetine döndü. Üretim unutuldu. Hal böyle olunca ortaya çıkan cari açık dışarıdan yapılan borçlanma ile finanse edildi. Bu işin sonunun böyle olacağı o günlerden belliydi. Şimdi faizler yükseltilse zaten durgun olan ticaret daha da sıkıntıya düşecek. Faizler yükseltilmezse dövizdeki artış sürebilir. Anlayacağımız işimiz zor ama bu durumun sebebi bugün alınan ya da alınmayan kararlar değil. Geçmişte hiçbir uyarıyı dikkate almadan sıcak paranın esiri olup hormonlu yüksek büyümenin cazibesiyle ekonomide izlenen yanlış yollar. Merkez Bankası Başkanı görevden alındı. Bundan önceki de görevden alınmıştı. Önceki ‘söz dinlemiyor faiz düşürmüyor’ diye alınmıştı. Şimdiki söz dinledi. Faizi yükseltmedi. Ama faiz yükselmeyince döviz yükseldi, yine suçlu oldu. Görevden alındı. Türkiye, 'Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık' durumundadır. Acil olarak gerekli tedbirler alınmazsa pandeminin artan etkisiyle daha zor zamanlar yaşayabiliriz.
///////////////////////////////////
VATANDAŞA SAMİMİ OLUN
Siyasette ve özellikle ekonomide yaşanılan gelişmeler önümüzdeki seçimlerde AKP iktidarının sarsılma ihtimalini güçlendiriyor. Babacan'ın kurduğu DEVA Partisi örgütlenme çalışmalarına hız verirken; geçmişte AKP'de olduğu bilinen isimlerin bu partiyle ilgilendiği ve yönetimlerinde yer almak için yarıştığı konuşuluyor. Babacan özellikle iş aleminde sevilen ve saygı duyulan bir isim. Özellikle ekonomik gidişat ve yapılan yanlışlar konusundaki eleştirileri AKP içinde de destek bulabilir. Başkanlık sistemi sebebiyle kendini değersiz hisseden teşkilat ve milletvekilleri için umut ışığı olabilir. Sesli olarak dile getirmeseler de geçmişte çeşitli görevlerde bulunmuş AK Partililer gidişattan memnun değiller. Tüm bu sebeplerden Babacan'ın partisi AKP'nin ciddi şekilde bölünmesine sebep olabilir. Ekonomi başta olmak üzere birçok sebepten iktidar kan kaybederken Muhalefetin ve özellikle CHP'nin oylarında ciddi bir artış gözükmüyor. Bunun başlıca sebebi vatandaşın geleceğinden daha fazla kendi geleceğini düşünen basiretsiz ve beceriksiz siyasetçiler olarak gösteriliyor. Siyasetin vitrininde yer alanların samimi olmaları ve bunu halka hissetmeleri gerekiyor. Birbirini sevmeyen ve hatta kuyularını kazan insanların ‘biz ekibiz’ demelerine kimse inanmaz. Bu kadar olumlu şartlara rağmen CHP oylarını yükseltemiyorsa bunun sebepleri tespit edilmelidir. Ülke sorunlarına çözüm yolları üretilmeli bunlar vatandaşa anlatılmalıdır. Özellikle sosyal medya da dikkate alındığında vatandaşa ulaşmak son derece kolay. Yeter ki siz vatandaşa vatandaşın diliyle yaklaşın ve samimi olun. Yıllardır iktidarda olmasına karşın ekonomiden tarıma, dış siyasetten iç siyasete, eğitimden işsizliğe ülkenin hiçbir sorununu kalıcı olarak çözemeyen bir iktidar halktan halen destek görüyorsa muhalefetin de şapkayı önüne koyup düşünmesi şarttır. Aksi halde 'İyi de kime oy vereyim' sözünü daha çok duyarız.