İklim değişikliği ile mücadele, artık gelecek zaman kipleriyle konuşabileceğimiz bir konu olmaktan çıktı. İklim krizi, şimdi çok hızlı ve ciddiyetle ele alınması gereken bir konudur. Kullanılabilir doğal su kaynaklarımız ile su ihtiyacı arasında giderek büyüyen açık nedeniyle su kaynaklarımızı ve beraberinde tabiatı korumak için yüksek bir seferberlik duygusuyla çalışmaktan başka seçeneğimiz yok. Artık su kaynaklarımızı korumak adına yapılacak çalışmalar her zaman söylediğim gibi bir tercih olmaktan çıkarak, zorunluluk haline gelmiştir.
İsraf ettiğimiz her damlanın, insanların hayatını daha da zorlaştırdığını unutmayalım. Üstelik bu zorlu şartlara maruz kalan sadece insanlar değil. Su stresi, suyun kirlenmesi ve su alanlarımızın yok olması birçok canlının yaşamını tehdit ediyor. Türler kayboluyor. Ayrıca hepinizin bildiği üzere sularımızın azalması, gıda üretiminin de riske girmesi demektir. Çünkü sularımızın yüzde 70'i tarımda kullanılıyor. O nedenle Eskişehir Kent Konseyi olarak çevre konularında ister istemez daha çok işin teknik yanını konuşmaya ağırlık veriyoruz. Ancak bu sorun, ne yalnızca bilim dünyasının ne yerel yönetimlerimizin ne de sivil toplum kuruluşlarımızın tek başına altından kalkabileceği bir sorundur. Önlem almak için aramızdaki diyaloğu arttırmalı ve su tasarrufu ile ilgili mesajlarımızı her kulağın işitmesini sağlamalıyız. Gün gelip de tabiat harikalarımızın bir varmış, bir yokmuş diye başlayan masallara karışmaması bu çabaya bağlı.
Gelin hep birlikte gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için bireysel davranışlarımızı değiştirerek, basit önlemler alalım. Havanın, suyun ve toprağın doğal dengesini koruyalım.
Sözlerime son vermeden önce, içinden geçtiğimiz bu zor zamanlarda Ramazan-ı Şerif’in tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.