3 Mart 2022 tarihinde yani yaklaşık 6 ay önce Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt’ın görevden alınıp, yerine Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürü Nesrin Kakırman’ın getirilmesi operasyonuyla ilgili bir yazıyı kaleme almıştıM. “Abisi SPK Başkanı Kardeşi Milletvekili” başlıklı yazım Eskişehir’de büyük yankı yaratmıştı.

YAZIMDAN 40 GÜN SONRA GÖREVDEN ALINDI

Yazımda şu ifadeleri kullanmıştım; “…Peki Nesrin hanım Eskişehir gibi eğitim kentine İl Milli Eğitim Müdürü olmayı nasıl başardı?  Bu güç ailesinden mi geliyor?  Nesrin hanımın ağabeyi Ali Fuat Taşkesenlioğlu’dur. Taşkesenlioğlu, FETÖ’nün bankası Bankasya’da tam 16 yıl  (1996-2012) üst düzey  yöneticilik yapmış bir isim. Taşkesenlioğlu, Bank Asya'dan sonra Halkbank'a transfer oldu. Halkbank'ta yönetim kurulu üyeliği yapan Taşkesenlioğlu, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'yı da ABD'ye gönderen isim olarak biliniyor. Ali Fuat Taşkesenlioğlu şu anda Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı. Çok önemli ve kritik görevde. Nesrin hanımın kız kardeşi Zehra Taşkesenlioğlu Ban üç dönemdir Erzurum AK Parti Milletvekilliği yapıyor. SPK Başkanı abi, iktidar partisi milletvekili kız kardeşi. Siyasette ve bürokraside güçlü bir Erzurumlu aile. Eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, Eskişehir milletvekilleri Harun Karacan ve Emine Nur Günay kendilerine sorulmadan yapılan bu atamadan memnunlar mı?  Özellikle Avcı’nın kesinlikle memnun olmadığını tahmin edebiliyorum…”  Bu yazımdan 1 ay sonra Nesrin Kakırman Eskişehir’deki görevinden alınıp Burdur’a gönderildi. Kakırman Eskişehir’de sadece 49 gün İl Milli Eğitim Müdürlüğü yapabildi. İlginç bir tesadüf müdür bilemem aynı yazımdan 40 gün sonra da 16 yıl FETÖ Bankasında üst düzey yöneticilik yapma geçmişi olan abi Ali Fuat Taşkesenoğlu kardeşi gibi hiç beklenmedik şekilde görevinden alındı.

PEKER’DEN YENİ RÜŞVET İDDİLARI

16 yıl FETÖ Bankasında üst düzey yöneticilik yapan birinin önce Halk Bank Genel Müdürü yapılması sonrasında da Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanlığına getirilmesi ülkemizde FETÖ’yle nasıl mücadele edildiğini veya edilmediğini(!) gözler önüne seriyor. Çocuklarının üniversite harçlarını Bankasya’ya yatırdı diye bazı garibanlar sorgusuz sualsiz cezalandırırken, bankanın 16 yıl üst düzey yöneticiliğini yapanlar  böyle ödüllendirilmiş. AK Parti Milletvekili Zehra Taşkesenoğlu’nun boşanma davası aşamasında olan kocası Prof. Dr. Ünsal Ban’dan 70 milyon lira tazminat istemesi ülkede gündem oldu. Ban’da yaptığı açıklamada;  Taşkesenoğlu ve ailesi tarafından ölümle tehdit edildiğini söyledi.  Sedat Peker, ‘Deli Çavuş’ adlı Twitter hesabından Saray'daki danışmanlara uzanan rüşvet ağı iddiasında bulunmasının ardından iddialarına devam etti. Eski Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Tașkesenlioğlu ve AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile ilgili yeni rüşvet iddialarının olduğu paylaşımlar yaptı. Paylaşımlarda Eskişehir’de 49 gün İl Milli Eğitim Müdürlüğü yapan Nesrin Kakırman ile de iddialar var. Bu iddialar yenilir yutulur değil. Artık Cumhuriyet’in Savcıları bu iddialarla ilgili harekete geçmelidir. Peki geçerler mi? Umarım geçerler.

NEDEN CUMHURİYET SAVCISI DENİYOR?

Ülkemizde neden savcılar için “Cumhuriyet Savcısı” resmi sıfattır? Neden “Cumhuriyet başbakanı, cumhuriyet bakanı, cumhuriyet milletvekili, cumhuriyet müsteşarı, cumhuriyet valisi, cumhuriyet belediye başkanı,  cumhuriyet emniyet müdürü” denmiyor?


 ATATÜRK İZAH ETMESİNİ İSTER
Bu sorunun cevabı “hukuk devletinin varoluş güvencesidir.” Kökü, Atatürklü yıllarda “hukuk inkılabı (devrimi)” sürecine uzanır. Hukuk devrimi sürecinde yeni yasalar çıkarılırken bu çalışmanın başında dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt vardı. Taslaklarda “savcılar” için “Cumhuriyet Savcısı” ifadesinin yer alması dikkat çekti.  “Neden büyükelçi, müsteşar, vali, emniyet müdürü, yargıç için ‘cumhuriyet’ sıfatı yok da sadece savcılar için olacak?” diye buna tepkiler gösterildi. Bu tartışmalar Atatürk’ün huzuruna da taşınır. Atatürk, Adalet Bakanı Bozkurt’tan bunu izah etmesini ister. Bozkurt bütün zamanlara ışık olacak açıklamasını yapar: “Devletin her kademesinde olanlar yanlış yapabilirler. Hukuk dışına çıkabilirler. Onlara millet, devlet ve ikisini de kucaklayan cumhuriyet adına hesap soracak olan savcılardır. Onun içindir ki sadece savcılar için ‘Cumhuriyet Savcısı’ denilmelidir.” Atatürk bu izahtan memnun kalır. Onayını 3 kelimeyle ifade eder: “Devam et Bozkurt...” Yani Türkiye’nin Savcıları Cumhurbaşkanının değil, Cumhuriyetin Savcılarıdır. Devletin en altındakinden en tepesindekine kadar yanlış yapanlardan hesap sorma göreviyle yükümlüdürler. Türkiye Cumhuriyeti’nde bizlerden alınan vergilerle maaşlarını alan Savcılar bunun bilincinde olmalı. Ülkemizin daha fazla talan edilmemesi için cesur olmalılar.  Sarayın, iktidarın değil, Cumhuriyetin Savcıları gibi davranmalılar…