AKP iktidarı ilk yıllarında yüksek faiz düşük kur politikası izledi. Bu sayede ülkeye hatırı sayılır miktarda döviz akışı sağlandı. Döviz geldikçe kurlar geriledi, kurlar geriledikçe vatandaşın ucuzlayan ithal mallara ilgisi arttı. Ülke ekonomisi bunun doğal sonucu olarak da her yıl ciddi boyutlarda cari açık verdi. Böylelikle döviz borçları aldı başını gitti. Sonrasında olanları hep beraber görüyoruz. Geçmişte bir dolar bir TL olur mu derken şimdi bir dolar on TL olur mu diye soranlar var. Bizim ekonomimiz her yönüyle döviz fiyatlarıyla etkileşim halindeyken ‘döviz fiyatı önemli değil’ demek doğru bir tutum değil. Ekonomi üst yönetimi böyle davranınca piyasalar geleceğe kaygıyla bakıyor. Yaklaşan kış pandeminin ikinci dalgasını getirmeye hazırlanırken daha birinci dalganın yaraları sarılmadı. Döviz fiyatları ciddi yükselince doğal olarak ihracat ciddi oranda yükseldi. İhracata yönelik faaliyet gösteren firmalar kur artışından çok olumlu etkilendikleri gibi  Çin’den mal almak istemeyen ülkelerden de büyük talep görüyorlar. Fakat her firma ihracat yapmıyor. İç pazara yönelik üretim yapan firmalar ciddi sıkıntıda. Hele turizm ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren firmalar büyük sıkıntı içindeler.

 

Krizden çıkışla ilgili olarak U şeklinde olur V şeklinde olur derken ortaya çıkan tablo daha çok K şeklinde oldu. Yani bazı sektörler hızla kriz öncesine dönüp hatta daha hızlı büyürken bazı sektörlerde K’nın aşağı doğru inen çizgisi gibi aşağıya doğru gittikçe gidiyor. Ekonomi yönetimi K’nın yukarı giden çizgisindeki sektörleri destekleyip daha da büyümesinin önünü açmalı fakat daha önemlisi gün geçtikçe kan kaybeden firmaları da unutmamalıdır. Aksi halde işten çıkarma yasağı yüzünden yüzleşmediğimiz ama sonsuza kadar da kaçamayacağımız işsizlik sorunu ile baş başa kalacağız. Bu zorda olan ve destek gelmezse batacak olan firmaların kredi ve piyasa borçları da ayrı bir sorun olacaktır. Tüm bu sebeplerden pembe tablolarla kendimizi kandırmak yerine gerçekleri görmeliyiz. Çeşitli kaygılarla susan ve gerçekleri görmezden gelen oda ve borsa başkanlarıyla sivil toplum örgütleri de testi kırılmadan seslerini çıkartmalı halkın sorunlarının ilgili yerlere ulaşmasını sağlamalıdırlar. Yoksa iş işten geçer. 

////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Trump Kazansın Diye Dua Edenler

Kasım ayında yapılacak ABD seçimleri ülkemiz içinde büyük önem taşıyor. Ekonomiden, dış politikaya kadar etkileneceğimiz bir seçim olacak. Şayet Trump kazanırsa görece daha iyi olacağı söylenirken; Biden gelirse ilişkilerin daha da kötüleşeceği ileri sürülüyor. Bu sebeple de Trump kazansın diye dua edenler çoğunlukta. Ülkemizde iyi giden işleri son derece güçlü şekilde sahiplenen hükümet çuvalladığı her konuda suçlayacak birilerini buluyor. Gerçi genelde dış güçler diye hazır kıta bizim kötülüğümüzü isteyen birileri var ama henüz kim olduklarını bilen gören söyleyen olmadı maalesef. Sorunları çözmek için sebeplerini tespit etmek yerine hayali düşmanlar üretmek son derece kolay ama tehlikeli bir yol. Yıllarca yanlış politikalarla yüksek cari açık ve döviz borçlanmasıyla hızla ama sağlıksız büyüyen ekonomi ile övünürken bunun sonucunda hızla artan döviz kurlarındaki artış bizim yanlış politikalarımız yüzünden oldu diyemezsen her gün yeni bir yanlış yaparsın. Yüksek bütçe açığı, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik AKP iktidarının son döneminde yaşayacağımız yeni normaller olacaktır.

////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Son Düşünülenden de Erken Gelebilir

Yeni hükümet sistemi ile birlikte seçimi kazanmak için %50+1 oy almak gerekiyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da seçim hazırlığını bu strateji üzerine kurmuş gözüküyor. AKP’ye asla oy vermeyecek seçmenin üstüne AKP iktidarından bıkmış, hayalleri yıkılmış, kendisine anlatılan hikayelerden sıkılmış ama normal şartlarda CHP’ye oy vermeyecek fakat istediği aday olursa bu kararından vazgeçecek seçmeni koyarak seçimi almayı planlıyor. Bu basit ama uygulanabilir planı bozmak için AKP neler yapacak henüz belli değil. Ekonomi kötü gitmeye devam eder iktidar da çözüm yolları üretmezse AKP iktidarı için son düşünülenden de erken gelebilir.

////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Hoca Olmasa Siz Zaten Yoksunuz

Eskişehir’e yaptığı hizmetleri, ne büyük bir insan olduğunu yazmakla uğraşmadan son zamanlarda yıpratılmak için ciddi uğraşlar verilen Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen için bir şeyler söylemek istiyorum. Uğraşmayın, yıpratmaya çalışmayın. Nankörlük kimseye bir şey kazandırmaz. AKP’ciler kendi partinizin belediye başkanlarının yıllardır yönettiği İllere ilçelere bir bakın, onca devlet imkanları ile ne yapmışlar? Sonra eleştirin. Koltuğunda gözü olan CHP’liler Siz de alttan alttan kuyu kazmayı bırakın. Daha önce de yazdığım gibi Hoca olmazsa siz zaten hiç yoksunuz.

////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Kısırlık Siyasete de Hakim Oldu

Eskişehir siyasetine de şöyle bir bakarsak bir derin bir sessizlik hakim olmasına karşın her an her şeyin olabileceği gibi de bir hava var. Sosyal medya üzerinden verilen mesajlar halkın genelinden daha ziyade belli hedeflere yöneldiği için başarıyla yerine ulaşıyor. Aslında yaşamın her alanında kendini gösteren kısırlık siyasete de hakim oldu. Toplum yarından daha ziyade kişisel amaçlara yönelik, koltuk kapmak ve kapılan koltuklarda kalmak için yapılan hamlelere siyaset demek çok mümkün değil. Salgın hastalık riski, ekonomik sorunlar, gelecek kaygısı ile derinleşen mutsuzluk günden güne yaygınlaşırken yerelde de genelde de siyasete bakarak umutlanmak mümkün değil.