EKO-POLİTİK
Pandemi sebebiyle ülke ekonomileri aylarca kapalı kalınca meydana gelen ekonomik krizle mücadele için kasaları boş olan tüm ülkeler gibi Türkiye'de para bastı. Başka yollarla piyasaya para pompaladı. Bu durum kısa vadede çözüm gibi dursa da ileride büyük sorunlar yaratma tehlikesi olduğuna ilişkin uyarılar da yapılıyor. Para basmak, parayı bollaştırmak ilk başta piyasaya hareket getirse de sonucunda enflasyonu yükseltecektir. Konut, otomobil fiyatlarındaki yükselişler endişe verici boyutlara geldi bile. Daha kötüsü temel ihtiyaç olan gıda ve temizlik maddesi fiyatları da son derece yüksek seyrediyor. Bu haliyle %12’ler civarında açıklanan enflasyon verisinin vatandaşa yansımasının çok daha yüksek olduğunu verilerin gerçekçi olmadığını iddia edenler olduğunu da görüyoruz.
//////////////////////////////////////////////////////////
ABD DOLAR BİZ TL BASIYORUZ
AKP iktidarı Ülkemizi çok iyi yönettiğini ileri sürse de son dönemde yaşananlardan bunun böyle olmadığını gördük. Ülkemiz geçmiş dönemlerde AKP’nin beceriksiz politikalarıyla milyarlarca dolar borca sokulmasa idi bugün para basarak zor günleri sorunsuz atlatırdık. ‘ABD de para basıyor biz bassak ne olur’ diye bilmiş bilmiş ama son derece cahilce konuşanlar ABD'nin dolar bizim ise TL bastığımızı görmezden geliyor. ABD'nin dolar borcu var ve dolar basıyor. Oysa bizim hem dolar hem TL borcumuz var. Basılan TL'ler enflasyonu ve beraberinde doları yükseltebilir. Bu durum zaten çok da iyi olmayan ülke ekonomisini daha da sıkıntıya sokar. Önümüzdeki bir yıl içinde 200 Milyar dolar ödememiz olduğu dikkate alınırsa döviz fiyatının yükselmesinin neden tehlikeli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Sonuç olarak bugün yaşanılan sorunların sebebi bugün yaşananlar değil, geçmişte sorumsuzca yönetilen ülke ekonomisidir.
//////////////////////////////////////////////////////////////////
İLK SANDIĞA EN CAHİLLER GİDER
Dünya ülkelerinin elindeki kaynaklar, lehine ve aleyhine olan şartlar bir bilgisayar programına yüklense ve tahmini bir gelişmişlik sıralaması yapılsa ülkemizin ilk üçte yer alacağına inanıyorum. Oysa gerçek böyle mi? Bunun sebebi ülkemizin kaynaklarının az olması değil, yönetenlerin beceriksizliği. Ülkeyi yerelde ve genelde yönetenler kamu kaynaklarını değerlendiremediği gibi artık kamu kaynaklarının da ötesine geçen borçlanma yoluyla elde edilen kaynakları da yıllarca çarçur ettiler. Üşenmeyin internetten ülkemizin yıllara göre borç artışlarına bir bakın ve belediyelere de bir bakın ne kadar kaynak kullanmışlar? Ne kadar borçları var? Bunun karşılığında ne hizmet yapmışlar? İktidar Partisinin mensubu bazı belediyelerin borçları çok arttığı için sınırlarında bulunan camileri merkezi hükümete sattığını basından okuyoruz. Bu yolla kendi borçlarını azaltıp; borcu o şehir ve ilçede yaşayan vatandaşın üstünden alarak tüm ülke vatandaşının üzerine yıkıyorlar. Bu yolla borçları azaldığı için yeniden borçlanma imkanı buluyorlar. Gelişmiş ülkelerde seçimlere katılma oranı düşük olur. Ülke siyasetini takip etmeyenler oy kullanmaz. Bilenler seçsin derler. Bizim gibi ülkelerde de katılım oranı son derece yüksektir. En cahiller ilk gider sandığa yürüyüşünü beğendiğine, en güzel yalanları söyleyene verir oyunu. Soran oldu mu bir sürü şikayeti sıralar ama her sorunun sorumlusu başkasıdır. Gerçeği hiç görmez, anlamaz. Anlatanı da dinlemez.
///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
MUHALİFLERİ SUSTURARAK İKTİDARDA KALAMAZSINIZ
Ülkemizin çözülmedik onlarca sorunu varken dayanaksız gerekçelerle Baroların seçim sistemlerini değiştirmek isteyen iktidarın inadını anlamak mümkün değil. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile ‘ülke sorunlarının tamamını çözeceğini dövizi, enflasyonu düşüreceğini, işsizliği bitireceğini, büyümeyi zirveye taşıyacağını’ iddia edenler bu sistemden umduğunu bulamayınca çareyi çoklu baro olarak mı gördüler merak ediyorum. İşin şakası bir yana insanlar işinin aşının en önemlisi canının derdindeyken; iktidarın ‘ben ne dersem o olur’ mantığıyla hareket etmesi anlaşılabilir gibi değil. Baroların bölünmesinin kimseye bir faydasının olmayacağı aksine birçok zararının olduğunu açıktır. Muhalif sesleri susturmaya çalışmak iktidarın eleştirilmesini engelleyebilir ama iktidarın ülkeyi kötü yönettiği gerçeğini değiştirmez. İktidarda kalmanın yolu muhalifleri susturmak değil ülkeyi iyi yönetmektir.