Buradaki garip tanımlamasını, mahzun, esirgenmemiş anlamında değil, ilginç, değişik, alışılmamış anlamında kullanıyorum. Bu gariplik algısı, belki bencileyin. Benim için garip. Yoksa ben de 55 yıllık hayatımın tamamını ya da büyük bölümünü burada yaşamış olsaydım, her şey çok normal ve alışıldık gelecekti bana da. Ama öyle değil

Şunu söylemeliyim ki, Yeni Zelanda’da benim yaşadığım şehirlerden çok daha renkli, çok daha eğlenceli. Oradaki insanlar başka türlü. Uzak, mesafeli, hep kuşkucu, hep bir tedirginlik ve buna bağlı atraksiyon modunda. Bu adam gelip benim evimi mi soyacak, bana tecavüz mü edecek, bana düşünemediğim nasıl bir kötülük yapacak acaba, beklentisi içinde.

Neyse…

Ayhan Aydıner’le Eskişehir’in siyasi yapısını, alışkanlıklarını ve beklentilerini, bu arada Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in 5 dönemdir (21 yıldır) AK Parti’nin ülke genelindeki hegemonyasına karşın nasıl olup da, Eskişehir’de hep galip geldiğini anlamaya çalışıyorum. Bu konuda sevgili Ayhan’ın bir takım öngörüleri ve hipotezleri var. Bir takım çıkarımları var, ancak, bunların benim ileride kafamda oluşacak fikirlerle ne ölçüde uyuşup uyuşmayacağını zaman gösterecek.

Bu arada izninizle, Ayhan Aydıner hakkındaki ilk izlenimlerimi aktarmak isterim. İnanılmaz bir şekilde analitik düşünüyor. Kimin, neyi nasıl ve neden yaptığıyla ilgili saptamaları müthiş. Akıl yürütmeleri inanılmaz ve hiç biri mantık kuralları dışında değil. Onunla bir şey konuştuğunuzda ya da tartıştığınızda, illa ki bir an, “evet ya, ben bunu hiç düşünmemiştim ya da hesaba katmamıştım” diyeceksiniz. Böyle bir gazetecinin himayesinde bu işe girmem, bence hiç de hatalı ya da yanlış atılmış bir adım değil,

Bu arada, Eskişehir’de gerçekten gazeteci olan ve gelecekte dostlarım olacaklarına inandığım kişilere bir şey söylemek istiyorum. Kendimi asla bir gazeteci olarak kabul etmiyorum. O farklı bir meziyet, farklı bir konum. Ben, uzun yıllar kendi mesleğini icra etmiş, sonrasında emekli olarak memleketine dönmüş, sonrasında kendi birikimlerini, kendi deneyimlerini ve kendi düşüncelerini sizlerle paylaşma şansı bulmuş bir kişiyim. Asla ve asla, kendimi bir gazeteci olarak addetmiyorum. Bunu esefle reddediyorum.

Gelelim Eskişehir’in meselelerine. Zannımca bu şehirdeki iki ana sorundan birincisi, ülke yönetiminde iktidar olan AK Parti’nin, Eskişehir’de yerel yönetimlerde hiçbir zaman iktidarı ele geçirememiş olması. Bu “snopshock’ AK Parti’de hiçbir zaman talere edilemeyecek bir durum yaratıyor. Yani Eskişehir AK Parti yerel yönetimi, yerel iktidarı ele geçirmek konusunda neden bir türlü başarılı olamadığını partinin genel merkezine izah edemiyor. O durumda bu siyasi gelişme, Eskişehir’i İzmir’le aynı mertebeye taşıyor. İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Adana… Hep zikzak çizdiler. Kimi zaman AK Parti’ye, kimi zaman CHP’ye. Hatta Mersin MHP alternatifini bile yaşadı, yaşayarak tecrübe etti.

Eskişehir bunu hiç yapmadı. 2002’de AK Parti’nin ortaya çıkmasından bu tarafa, hiç boyun eğmedi. Ne iktidara, ne onun yardakçılarına. Sırf bu açıdan bile bakıldığında eminim Eskişehir, ileriki yıllarda siyaset bilimcilerinin üzerinde uzun araştırmalar yapacağı bir şehir olma özelliğini kazandı.

Dediğim gibi, Eskişehir garip bir şehir. Hem ülke içi siyaset anlamında, hem de dünya genelinde yaşanan güncel gelişmeler anlamında. Dünya artık asla ve asla eski dünya olmayacak. İsteyerek ya da istemeyerek, hiç önemli değil.  Eskişehir yeni dünya düzeni içinde, konulmuş kurallara uyan, daha doğrusu boyun eğen, ehlileştirilmiş bir örnek olmayacak.

Kendi başına, yalnızca kendi sınırları içinde yaşayanların verdiği destekle ayakta duran ve bu güçle, planladığı tüm projeleri hayata geçiren bir şehir olacak.

Eskişehir’in gelecekteki misyonu budur.

Tüm ülkeye, şehir olmanın ne demek olduğunu (anlatan değil) gösteren şehir olmak.

Mission impossible nokta nokta bilmem kaç…

Harikasınız, sizi çok seviyorum…