“18 yıldır ülkeye istikrar ve huzuru getireceğini iddia eden AKP hükümetinin istikrarlı olduğu alanlar; insan hak ve özgürlüklerine müdahaleler, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik engeller, kişiler değişse de sayıları değişmeyen tutuklu gazetecilerdir. Eleştiriyi hakaret, gazetecileri tutuklamayı marifet sayan AKP iktidarı sayesinde bu 3 Mayıs’ta da utanıyoruz.” Gazeteciler Federasyonu Başkanı, CHP İzmir Milletvekili hemşerimiz Atilla Sertel bu sözleri 5,5 ay önce 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Gününde söyledi.  Basın özgürlüğü konusunda AK Parti’ye sert çıkan Sertel, Türkiye Gazetecileri Federasyonu Başkanlığını kendisinden sonra devralan Yılmaz Karaca’nın, yazdığı bir köşe yazısından dolayı Eskişehir Sonhaber Gazetesi Yazarı Kemal Aydoğmuş hakkında hakaret davası açtığından haberi var mı? Varsa bu konuda ne düşünüyor?  Türkiye’de ‘gazetecilerin düşük ücretlerle çalıştırılmaması, özlük haklarının korunması, ifadelerini özgürce kullanması için mücadele etmesi gereken bir meslek örgütünün en tepesinde olan birisi’ kendi meslektaşı hakkında dava açıyorsa, söz bitmiştir.  Demek ki  gazetecinin yaptığı eleştiriyi hakaret olarak ‘sadece iktidar tarafı’ algılamıyormuş.  Yazdıkları yazıdan dolayı mahkemelik olan meslektaşlarının hiçbir zaman yanında olmayanlar, medyaya yatırım yapan işadamlarına ‘aman gazetecilere fazla maaş vermeyin’ diye telkinde bulunanlar;  basın özgürlüğü, fikir işçilerinin işsiz kalmalarını konularını hiç ağızlarına almasın. Merhum Süleyman Demirel, merhum Bülent Ecevit, merhum Necmettin Erbakan, merhum Alparslan Türkeş hiçbir gazeteci hakkında dava açmadı. Patronları arayıp, kendi aleyhlerine yazan gazetecileri kovdurmayı hiç düşünmediler. Onlara en ağır eleştiriler yapıldı.  Gırgır Dergisi’nde ‘Dansöz, Türkiye güzelleri’ olarak bile çizildiler. Ama Türkiye siyasetinin dört önemli figürü tüm bunları hoşgörüyle karşıladı. Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığı döneminde mitinglerde söylediği gibi; “Et kokarsa tuz var. Tuz kokarsa ne var?”  Türkiye Gazeteciler Federasyon Başkanının yazdığı yazı nedeniyle bir meslektaşı hakkında dava açmasıyla ‘artık Türk basınında da tuz’ kokmuştur.

//////////////////////////////////////

NOSTALJİ

Baba’ya Fahri Doktora

22 Yıl önce. 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’e 1998 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde düzenlenen törenle Fahri Doktora veriliyor. Merhum Süleyman Demirel Başbakanlığı döneminde ESOGÜ Üniversitesi’nin 900 yataklı Tıp Fakültesi Hastanesi’nin temelini atmıştı. Aynı Demirel 19 Ocak 1994’de Cumhurbaşkanı olarak bu hastanenin ve ikinci üniversite olarak Osmangazi Üniversitesi’nin açılışını gerçekleştirdi. ESOGÜ’nün temelini ve açılışını yapan Demirel’e Fahri Doktora verilmeyecek de, kime verilecekti? Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 1998 yılında siyasetteki kader arkadaşı eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile birlikte Üniversiteye gelerek, Makine ve Maden Mühendisliği bölümlerinin de temellerini attı. Aynı gün düzenlenen törenle Demirel’e Fahri Doktora verildi. Fahri Doktorayı Cumhurbaşkanına dönemin Rektörü Prof. Dr. Erdoğan Fıratlı takdim etti. Fahri Doktorasını alan Demirel, öğrencilere ve akademisyenlere ders verdi. O güne ait fotoğraflarda dönemin Rektörü Prof. Dr. Erdoğan Fıratlı, dönemin Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Topçu, o yıllarda genç bir Yrd. Doç. Dr. olan  Haydar Aras, Prof. Selami Kılıçkaya dikkat çekiyor. Halk tarafından sevilen Demirel, ince zekası, esprileriyle bir döneme damgasını vurdu. Demirel’e oy vermeyenlerde onu seviyordu. Türkiye’de en çok taklit edilen liderdi. Kendine has şiveli konuşması, giyimi, fötr şapkasıyla Türk Siyasetinde tarzı olan bir liderdi. Güçlü bir hatip olan Demirel, Türkiye hakkındaki ansiklopedik bilgisiyle öne çıkıyordu. Gittiği her şehirde tüm köy muhtarlarının isimlerini tek tek sayardı. İki kez askeri darbeyle gitmesine rağmen demokrasi mücadelesinden hiç vazgeçmedi.17 Haziran 2015’de vefat eden Demirel’in Eskişehir’e ve Türkiye’ye yaptığı hizmetler asla unutulmayacak.

//////////////////////////////////////

FOTO ŞAKA

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Yılmaz Karaca: Nabi Hocam, sizinkilere söyleyin eleştiri yaptı diye gazetecilere dava açmaktan vazgeçsinler. Vallahi basın özgürlüğünde bizden daha geri olan ülkelerin bile arkasındayız.

AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Nabi Avcı: Bu sözleri kendisiyle ilgili kaleme aldığı bir yazıdan dolayı meslektaşına dava açan Federasyon Başkanı mı söylüyor?

//////////////////////////////////////

FIKRA

SEKREKTER KAFAYI YESİN
Hayli yaşlı Mrs. Johnson, meşhur bir ressama portresini yaptırmağa karar vermiş. "Portreme elmas küpeler, pırlanta kolye, yakut ve zümrüt karışımı şık bir broş ve ona uygun bir taç eklemenizi istiyorum" demiş… "Fakat" demiş ressam, "Sizin böyle bir takı setiniz yok ki..!" "Biliyorum" demiş Mrs. Johnson, "Sağlığım iyi değil. Kocam sekreteri ile kırıştırıyor, ben ölünce herhalde onunla evlenecek. İsteğim o şırfıntının 'Bu takıları acaba evin neresinde saklamışlar' diye kafayı yemesi..!"

//////////////////////////////////////

ÇİVİ

“Namussuzların en büyük namussuzluğu herkesi kendileri gibi namussuz sanmalarıdır.”