Acıbadem Sağlık Grubu Tıbbi Direktör Yardımcısı Dr. Demet Dinç, Haberes Dergisi’nin 57’nci sayısına konuk oldu.

Eskişehirli olan Dr. Dinç,  Haberes Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.  Dr. Demet Dinç; “Acıbadem Sağlık Grubu 30 yılı aşkın bir geçmişi ile ülkemizde yüksek nitelikli sağlık hizmeti kavramına çok önemli katkı veren, pek çok başlıkta önderlik eden bir sağlık grubu. Vizyonuna uygun şekilde dünyada yer alan ikinci büyük sağlık organizasyonun da bir parçası. Dolayısı ile hem ulusal hem de uluslararası arenada çok değerli bir yere sahip” dedi.

Demet Dinç nasıl bir çocuktu? Çocukluk yıllarınızda en büyük hayaliniz neydi? Ne zaman Doktor olmaya karar verdiniz?

Sokakta arkadaşları ile oynayan, futbol maçında kalecilik yapan, Tom Miks kahramanlarını canlandıran bir çocuktum. Sonra okul yılları başladı. Okulu sevdim. Artık yeni arkadaşlarım ve yeni oyunlarım olacaktı. Bir süre sonra öğrenmeye merak sardım, okumak beni alıp başka yerlere, başka hayatlara taşımaya başlamıştı. Dünyayı gezmeyi, tiyatro oyuncusu olmayı isterdim ama bir yandan da bir hastanede doktor olarak çalışma hayallerim vardı hep. Çünkü meslek diye bir şeyin var olduğunu anladığım andan itibaren doktor olmak vardı aklımda. Annem işini çok severek yapan yetkin, çalışkan bir hemşiredir. Hastanede çok zaman geçirdim, küçük yaşta, tabii ki gözlem altında ama sevk kağıdımı elime alır, doktora tek başıma gider, derdimi anlatırdım ve bununla da çok gururlanırdım.

 Sizce ülkemizde doktorların ve Tıp alanında akademik kariyer yapanların yaşadığı en büyük sorun nedir?

Ülkemizde sadece sağlık hizmetleri değil her profesyonel mecrada yapılandırılmış, değerlendirme kriterleri net ve yalın olan, standardize eğitim ve kariyer planlarının olmaması, hem üretim sürecini hem de sosyal kurgumuzu olumsuz etkiliyor, değersiz kılıyor bence. Çünkü aynı adil olmayan yaklaşım her kategoride mezuniyet sonrası dönem için de geçerli. Bu da iş anlamında ortaya çıkarılan ürünün kalitesini ve niteliğini olumsuz anlamda etkiliyor. Bu süreçte zaman geçiren emek verenler arasında yol açtığı kararsız tutum da her adımda sorun olarak toplumun karşısına çıkıyor.

Acıbadem Sağlık Grubunda Tıbbi Direktör Yardımcısı ve Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesinde Dr. Öğretim Görevlisi olarak çalışıyorsunuz. Bize yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Her iki işimde de birden fazla başlıkta alt görevlerim var; sağlık grubunda hekim yönetim sistemleri, anlaşmalı kurumlar gibi departmanlarla birlikte çalışıyor bir yandan da yurt dışından gözlem amacıyla hastanelerimize gelmek isteyen yabancı uzman hekimlerin eğitim planlamasında koordinasyonu sağlıyorum. Tabii ki bu ve saymadığım diğer başlıklarda, her biri diğerinden kıymetli ekiplerle yol alıyoruz, her şey onların emekleri ile hayata geçiyor.

İlaveten 2023 yılı itibariyle grubumuz ve coğrafyamız için yeni bir projenin Tıbbi Direktörlüğünü de yürütüyorum.

Acıbadem Sağlık Grubunun vizyonu çerçevesinde Türkiye akademik hayatına takdim ettiği Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi sağlık temalı bir yapı. Tıp Fakültesi’nde gerek klinik öncesi dönemde gerekse klinik alanda hekim eğitimine katkı sunmaktan gurur duyuyorum. Bu katkı eğitim programında verilen dersler, fakülte içinde görev yapan bazı kurullarda üyelik, çok değerli iki arkadaşımla Faz 2-3 koordinatörlüğü ve Tıp Fakültesi 3.sınıf öğrencileri için hazırladığımız bu yıl altıncısı gerçekleştirilecek Kliniğe Geçiş Stajı koordinatörlüğü olarak sayılabilir.

Dört Avrupa üniversitesi ile aynı ülkelerin (Almanya, Norveç, Hırvatistan ve Türkiye) futbol federasyonlarının birlikte çalıştığı bir Avrupa Projesinin Türkiye Koordinatörlüğünü de yürütüyorum. Temamız genç yaş futbolcularda kafa travması farkındalığını artırmak. Bunun için sporcular, aileleri, antrenörler ve sağlık ekipleriyle birlikte yaptığımız hazırlıklar ve etkinlikler var.

Acıbadem Hastanelerinin Türkiye ve Dünyadaki konumu hakkında bilgi verir misiniz?

Acıbadem Sağlık Grubu 30 yılı aşkın bir geçmişi ile ülkemizde yüksek nitelikli sağlık hizmeti kavramına çok önemli katkı veren, pek çok başlıkta önderlik eden bir sağlık grubu. Vizyonuna uygun şekilde  dünyada yer alan ikinci büyük sağlık organizasyonun da bir parçası. Dolayısı ile hem ulusal hem de uluslararası arenada çok değerli bir yere sahip.

Ülkemiz yakın süreçte ‘Yenidogan Çetesi Skandalı’nı yaşadı. Bir tıp doktoru olarak, bu skandal ile ilgili görüşleriniz neler?

Öncelikle hukuksal bağlamda adaletin en kısa zamanda yerini bulmasını umut ediyorum. İkincil olarak da benzer nitelikte hataların tekrarlanmaması için gereken önlemlerin alınması, medeni bir bakışla kuralların takibinin yapılması, hasta güvenliği kurallarında ve insan sağlığı bağlamında çağdaş yaklaşımların ülkemizde de sürdürülebilir bir şekilde yerleşmesini diliyorum.

Öğretim Üyesi Demet Dinç mi,  Tıp Doktoru Demet Dinç mi olmak daha güzel?

Bu soru insanın düşünceleri, çalışma hayatına bakışı, kişiliği ile biri birinden çok farklı yanıtlanabilir. Ben meslek hayatımın bir bölümünde klinisyen hekimlik yaptım. Geri kalanında da uzun süreli hastane yöneticiliği, eş zamanlı üniversite ve zaman içinde benden ayrılmayan hastalarımla hemhal oldum. Her birinden aldığım haz ayrı. Ama sanırım sorumluluklarını bilen, kendine güvenen, iyi yetişmiş bir hekim için en tercih edilebilir olanı beyaz önlüğü,  steteskopu ile hasta görmek, insanlara şifa olmaya çalışmak.

 Sizin gibi Tıp alanında akademik kariyer yapmak isteyen gençlere neyi tavsiye edersiniz?

Çok çalışmak ve en başta karşılarına çıkan alternatiflerde gereksiz seçici olmamak daha sonra ki zamanlara oldukça ufuk açıcı bir duruş diye düşünüyorum. Çünkü örneğin ben bir Aile Hekimi olarak acil servisi, kalite yaklaşımını, sağlık yöneticiliğini, proje, kriz, insan kaynakları yönetimini, öğretmenliği hep bu sayede anladığımı ve içinde yer aldığımı düşünüyorum. 

Demet Dinç’in hayatında kırılma anı neydi?

Bu sorudan hayatımda her bağlamda birden fazla olumlu ve olumsuz değişikliğin olduğu anı öğrenmek istediğinizi varsayıyorum. Tıp Fakültesi mezuniyetini takiben yaptığım mecburi hizmetin zamanlama olarak sonlarında beliren, ailemdeki yaşamsal sağlık problemleri pek çok yol ayrımını netleştirmiş yaşayacağım yeri, uzmanlık eğitimimi ve bundan sonra ki kariyer planlarımı etkilemiştir. Hepsinin de olumlu sonlandığını ve yaşamıma değer kattığını ilave etmek isterim.

 Eskişehirlisiniz. Kentimizin şu anki durumunu nasıl buluyorsunuz?

Kentimiz benim yaşadığım yıllar olan 70’li ve 80’li yıllarda da kendine has özellikleri olan, diğer Anadolu şehirlerinden ayrılan bir kentti. Henüz Porsuk çamurluydu ama üzerindeki güzel köprüleri baki, insan ilişkileri nahif, sosyal yaşamı canlı, başarılı ve iddialı futbol takımı, iyi okulları, tohumların çiçeğe döndüğü üniversitesi olan bir şehirdi. Yıllar, tabii ki vizyoner yöneticilerin çalışkan ve uyumlu ekiplerinin ve kent halkının da katkısı ile Eskişehir’in lehine kullanıldı. Artık Anadolu Lisemizin buluşmaları için geldiğimde tertipli, temiz, çağdaş ulaşım yöntemlerinin kolayına kullanıldığı, sanat ve kültür yaşamına eşsiz eserlerle yön veren ve bu özellikleriyle ülkenin her yerinden ziyaretçilerin akın ettiği bir Eskişehir görmek beni daha da gururlandırıyor. Bu kentte doğmuş ve büyümüş olmak bence şanstı.