Cem Çorapçı İle Birlikte Kaleme Aldığı “Çağlar Boyu Gizlenen UFO Gerçeği” Kitabıyla Büyük Yankı Yaratan Kuzey Atacan Haberes Dergisi’nin 41’nci Sayısına Konuk Oldu.
UFO Gerçeği Nedir?
Çoğumuzun bildiği gibi UFO sözcüğü (Undentified Flying Object) yani “Tanımlanamayan Uçan Cisim” anlamına gelen bu sözün baş harflerinden oluşmuş bir kısaltmadır. Bu terim havada uçma yeteneğine sahip olan ve görgü tanıkları tarafından hemen tanımlayamadıkları herhangi bir şey içinde kullanılır. Tabii sözü edilen etkenin o an tanımlanamaması hiç tanımlanamayacağı anlamına gelmez. İşte biz bu konuda ilk başlarda ne oldukları anlaşılamamış, fakat dünyamızın atmosferi içerisinde zaman zaman gözlemlenen ve görüntülenen sıra dışı dünya dışı zekâya ait uzay araçlarının tanımlanması yönünde bu terimi kullanmaktayız.
Peki, bu UFO’ları kimler yönlendiriyor?
Halk arasında uzaylılar olarak adlandırılan, fakat bizlere göre daha doğru bir ifade olan Dünyadışı zeki varlıklar, bu araçları yönlendirip sevk etmekteler. Burada bahsi geçen varlıklar sizin bizim gibi, Güneş sistemimizin içinden ve dışından gelen 3. realiteye ait varlıklar. Görünüş olarak bizlerden çok farklı ve teknoloji açısından bizlerden binlerce yıl ileri yaratılışlar söz konusu. Bunlar varlıklar içerisinde farklı formda yaratılmışlar olduğu gibi, biz insanlara çok benzeyen varlıklarda mevcut. Hatta bu varlıkların bir kısmı biz insanların atası olduklarını dahi söylenir.
Acaba bu varlıklara dair kanıtlar günümüzde mevcut mu?
Bu Dünyadışı zeki varlıklar insanlığın dünyamız da ilk varoluşundan bu yana gezegenimize sayısız ziyaretler yaptılar. Bunların birçoğu gözlerimiz önünde durmuş onları fark etmemizi beklerken, gördüklerimizin yüzlerce katı kanıt halen bizlerin bazı şeyleri algılamaması ve görmemesi adına tüm insanlıktan büyük bir titizlikle saklanmaya devam ediliyor. Tüm bu örtbasa rağmen gün geçmiyor ki yep yeni kanıtlar ortaya çıkmasın. Şu an bile bilim dünyasının açıklama getiremediği sayısız medeniyet kalıntıları ve yüksek teknolojileri eserler, bilimsel öğretiler elimizde mevcut. Yazılı, sözlü, görsel kaynaklarda, arkeolojik buluntularda, kutsal metinlerde, gelenek ve ritüeller de cabası. Kaldı ki mağara döneminden, günümüze kadar gezegenimizi sıklıkla ziyaret eden ve bu ziyaretleri sırasında bir şekilde kaza geçirip ölen Dünyadışı varlıkların ölü bedenlerine ve araçlarının enkazlarına sayısız defalar ulaşım sağlanmıştır.
Son dönemlerde yaşanan UFO gözlemleri ve vakalardaki artışın sebebi nedir?
Son zamanlarda yapılan açıklamalar ve yaşanılanlar, kayıt altına alınan tanımlanamayan uçan cisimler sosyal medyanın desteği ve teknolojik aletlerin gelişmesi ile iyice gün yüzüne çıkmaya ve büyük kitlelere ulaşmaya başladılar. Bir takım kirli ellerin dünyamız üzerindeki kötü emelleri ve bizleri kitlesel bir yok oluşa doğru sürüklemeye çalışmaları da gerek gezegenimiz için, gerekse evren için büyük bir tehdit unsuru haline gelmekte. Ve bu durum yukarıda bulunan kozmik dostlarımızı da endişelendirmekte. Bu yüzden bizleri daha yakından gözlemlemek ve kontrol altında tutabilmek adına ziyaretlerini sıklaştırdılar. Ayrıca dünya insanlığı olarak yepyeni bir realiteye de uyanmak üzereyiz. Bir uyanış ve ifşa dönemi. O yüzden bu tür ziyaretlere ve gözlemlere dünya insanlığı olarak hazır olmalı ve bilinçli şekilde yaklaşmalıyız.
NASA ve Pentagon’un açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birçok kişi NASA ve Pentagon’un açıklamalarını yeterli ve doyurucu bulabilir ama ben ve ortağım Cem Çorapçı bu sözde itiraf ve açıklamaları yeterli bulmuyoruz. Hatta bu açıklamaların arkasında çok daha derin bir planın olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle NASA’nın açıklamalarına baktığımızda paylaşılan görsellerin ve sözlerin hiçbir yerinde, bu araçlar bizlerin menşeinde olmayıp Dünyadışı bir zekâya aittirler sözünü duymuyoruz. Sadece tanımlanamıyorlar anlamında geçici ve beyinleri uyuşturmaya yönelik cümleler kuruyorlar. Ve Dünyadışı varlıklar hakkında tek bir kelime etmiyorlar. Uzay misyonları sırasında buldukları ve edindikleri bilgileri görselleri halen insanlıktan saklıyorlar. Bizi bir taşın içinde buldukları mikroplarla, organizmalarla oyalıyor hala başka gezegenlerde su ve atmosfer yok deyip gerçeği görmemizi engelliyorlar. Pentagon’da aynı şekilde. Yaşanan binlerce rapor gözlem ve yakın temas olayını açıklamayıp sadece birkaç açıklama ile olayı geçiştiriyorlar. Hiçbir kayıt belge veya görsel halka sunulmuyor. Yapılan açıklamalar bile birilerinin güdümünde ve sınırlı bir biçimde kamuoyuna açıklanıyor.
Şu an geldiğimiz noktada edindiğimiz teknolojiyi Dünyadışı varlıklardan aldığımız söyleniyor sizce doğru mu?
Evet. Son 50 yıl içerisinde edindiğimiz teknolojik atılımların büyük çoğunluğu 1947 ve sonrası elde edilen Dünyadışı varlıklarla yapılan temaslara ve ele geçen Dünyadışı uzay araçlarının enkazlarından elde edilen mühendislik bilgilerine bağlı. Bir anda ortaya çıkan akıllı cep telefonları, yüksek bilgisayar teknolojileri, evlerimizde ve iş yerlerinde kullandığımız dijital araçlar, elde edilen bu teknolojiden bizlere düşen kısmı sadece. Daha bizlerin bilmediği ve gizli birimlerin elinde bulunan teknolojileri tahmin etmek bile neredeyse imkânsız. Yıldız savaşları projeleri, kitle imha silahları, zaman ve mekânda seyahat için geliştirilen araçlar, ışınlanma, görünmezlik ve yapay zekâ, bio genetik çalışmaları bunlardan sadece ufak bir kısmı.
1969 sonrası NASA neden Ay’a tekrar gitmedi? Acaba bizim bilmediğimiz bir şeyler mi söz konusu
Ay’a 1969 ve sonrası birçok defa gidildi. Ve halen Ay üzerinde çok gizli çalışmalar yürütülüyor. Fakat bu Ay misyonları kamuoyundan gizlendi. Hatta bu görevlerin birçoğunda Amerikalı astronotlara, Rus Kozmonotlarda eşlik etmiştir. Birçok proje birlikte gerçekleştirilmiştir ama bunlar yine büyük bir gizlilik içerisinde gerçekleştirilmiştir. Mesela NASA’nın Ay’la ilgili yapmış olduğu önemli ve çok gizli projelerinden biriside Rus-Amerikan ortak çalışması olan Apollo 20 misyonudur. Bu projenin amacı Apollo 11 ve sonrasındaki Apollo 19’a kadar olan tüm misyonların Ay yüzeyindeki Izsak D, Delporte kraterinin güneybatısında bulunan devasa büyüklükteki bir uzay aracının enkazının bulunması ve incelenmesiydi.
16 Ağustos 1976 yılında, Apollo 20 misyonu iptal edildi denilerek tüm dünyadan gizlenen ve çok bir gizli şekilde yürütülen bu projede, USA, Leona Snyder, (eski Bell Laboratuarından CSP), Alexei Leonov (Sovyet kozmonot) ve eski “Apollo - Soyouz” astronotlarından William Rutledge (eski Bell Laboratuarları CDR) görev almıştır.
Burada 1969 sonrası Ay’a gidilmedi gibi gösterilmesinin birçok nedeni var lakin en önemli ve gizlilik taşıyan sebebi Ay’ın bizlere bahsedildiği gibi boş ve meskûn bir yer olmadığı gerçeğidir. Çünkü tüm NASA’nın Ay ile ilgili projelerinde Ay’ın arka kısmında özellikle Dünyadışı zeki varlıklara dair büyük bir medeniyetin bulunduğu gerçeği halktan gizlenmek istenmektedir. Ay’a yapılan her görevde gerek Rus kozmonotlar gerekse ABD’li astronotlar burada Dünyadışı varlıklarla ve onların araçları ile yakın temaslar yaşamışlardır. Dünyadışı yapılar, teknik aletler, filolar halinde UFO’lar, Dünyadışı varlıklar, maden tesisleri, kuleler, piramitler, şehir oluşumları açık bir şekilde ve NASA tarafından gözlemlenmiş ve kayıt altına alınmıştır.
Kutsal Kitaplarda özellikle Kuran’ı Kerimde Dünyadışı yaşama dair kanıtlar veya açıklamalar var mı?
Tüm kutsal metinlerde dünya dışında olabilecek zeki yaşama dair sayısız kanıt bulmak mümkün. Tevrat’da bahsi geçen ‘Hezekiel’ peygamberin gözlemi, bunlardan en bilinenidir. Enok’un kitabında da Dünyadışı yaşama dair birçok pasaj bulunmaktadır. Mayaların Popol Vuh’u İncil, Tibet Kamşu metinleri, Hint kutsal metinleri Upanişadlar da bile Dünyadışı varlıkları ve yakın karşılaşmaları betimleyen olaylar ve hikâyeler yer almaktadır.
Yüce kitabımız Kuran’ı Kerim de de sayısız ayet ve hadiste ve İslam âlimlerinin açıklamalarında Dünya dışında yaşamı destekleyen birçok bilgi bulunmaktadır.
Birkaç örnek verecek olursak:
( Şûra Suresi, 42/29 ) : “Gökleri, yeryüzünü ve bunlar içinde üretip yaydığı canlıları yaratması da Onun varlığının ve yüceliğinin delillerindendir. ”
( Nahl Suresi, 16/49 ) : “ Göklerde ve yeryüzünde olan canlılar ve melekler, onlar hepsi de büyüklük göstermeden Allah’a secde ederler.”
( Enbiya Suresi, 21/19 ) : “Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ona aittir. ”
( Hacc, 22/18 ) : “Görmedin mi; göklerde olan herkes ve her şey ve yeryüzünde bulunan herkes ve her şey; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, bitkiler, hayvanlar ve pek çok insan gerçekten Allah’a secde ediyorlar. İnsanlardan çoğu da vardır ki onlara azap hak olmuştur .”
( Enbiya, 21/19 ) : “Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ona aittir. Onun yanında bulunanlar ise Ona ibadetten büyüklük taslayıp geri durmazlar ve yorulmazlar da.”
( Ra’d, 13/15 ) : “Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa onlar da gölgeleri de sabah, akşam ister istemez Allah’a secde ederler”
( Neml, 27/87 ) : “Sura üfürüleceği gün, Allah’ın diledikleri müstesna, göklerde kimler var, yeryüzünde kimler varsa dehşetle korkarlar ve hepsi de boynu bükük ve zelil olarak Ona gelirler ”
( Talak, 65/12 ) : “Allah yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratmış olandır. Onun emri bütün bunlar arasında durmadan iner durur. Allah’ın bunları yaratıp emirler indirmesi Onun gerçekten her şeye gücü yettiğini ve bilgisiyle her şeyi kuşatmış olduğunu, bilmeniz içindir. ”
( Tarık, 86/ 1- 4 ) : “Göğe ve gece çıkana and olsun. Gece ortaya çıkanın ne olduğunu sen bilir misin? O, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır. Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur. ”
( Yunus, 101 ) : “Göklerde ve yerde neler var, bakın araştırıp ibret alın. ”
( Mülk, 16/17 ) : “Gökte olanın, size ansızın saldırıp sizi yere göçürüvermesinden güvende misiniz? O an bir de bakarsınız, yer temelinden sarsılıvermiş. Gökte olanın üzerinize dumansız ateşlerle saldırmasına karşı kendinizi nasıl güvencede hissedersiniz. İşte o an tehdit nasıl olurmuş, korku neymiş anlarsınız ”
( Şura, 20 ) : “Rahmanın nezdindeki bu ordulara karşı hangi ordularla karşı koyacaksınız ”
( Fatır, 35/44 ) : “Ne göklerde ve ne de yeryüzünde hiçbir şey Allah’ı aciz bırakamaz ”
( Rad, 13/15 ) : “Göklerde ve Yeryüzünde kimler varsa onlar da, gölgeleri de sabah, akşam ister istemez Allah’a secde ederler ”
( Talak, 65/12 ) : “Allah yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratmış olandır. Onun emri bütün bunlar arasında durmadan iner durur. Allah’ın bunları yaratıp emirler indirmesi onun gerçekten her şeye gücü yettiğini ve bilgisiyle her şeyi kuşatmış olduğunu bilmemiz içindir ”
Eski bir İslam bilgini olan Fahruddin Er Razi, (Vefatı 1210) “Göklerde de yerdeki insanlar gibi yürüyen canlıların olabileceğini ” açıkça ifade etmiştir. Zemahşeri, Razi, Neysaburi, ve Ebusuud Efendi gibi büyük müfessirlerde “yıllarca Göklerde insan ve hayvan gibi yürüyüp gezen canlıların olabileceğini ” savunmuşlardır.
Tirmizi de bir tefsirinde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in sözlerinden biri olan, ‘Eğer siz en uzak arza iple bir yol bulup, bir adam sarkıtıp gönderseniz O adam orada da yine Allah’a onun hükümran olduğu bir yere inmiş olur’u yorumlayarak şu açıklamayı yapmıştır: “Bu söz bizlere orasının da yaşanılabilir bir yer olduğunu gösterir.”
İbni Abbas da dünyamız dışında, gezegenlerde biz insanlar gibi başka varlıkların kesinlikle olduğuna inandığını ifade etmiştir. (Vefatı 687)
Hatta bir keresinde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, insanlığa fayda ve doğruyu anlatan bilim adamlarının üstünlüklerinden şu sözleriyle bahsetmiştir.
“Allah, Allah’ın melekleri, gökler halkı ve yerler halkı, hatta yuvasındaki karınca ve sudaki balıklar insanlığa hayrı öğreten âlime dua ederler”
Tirmizi (Dıyat Kitabı) adlı eserinde Hz Peygamberimizin şu sözüne yer vermiştir. “Eğer gök halkı ve yeryüzü halkı bir mümin kişinin kanına ortak olsalar Allah onların hepsini cehenneme atıp kapatır ”
İbni Müca’nın Dua Kitabında ise şu ilginç sözlere rastlanmaktadır.
“Allah’ın adıyla öyle ki ( bir iş ) onun adıyla olunca ne gökte ne de hiç bir şey bize zarar veremez o tam işiten ve tam bilendir ”
İslam âlimlerimizden Celalettin Yeniçeri Kur’an - Kerim tefsirinde bile evrende bizlerden başka canlıların mutlak olabileceğini ve bu başka gezegenlerdeki canlılarla birlikte tüm canlı ve cansız her şeyinde Allah’a ait olduğunu ifade etmiştir.
Yukarıda vermiş olduğum bazı büyük din âliminin açıklamalarından sonra Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V.) başından geçmiş olan iki ilginç olayı sizlere aktarmak istiyorum. Yaşanan bu iki garip olayda, o sıralar yakında bulunan birçok kişi tarafından gözlemlenmiştir. Buradaki anlatımlara dikkat ederseniz yine burada da konumuzla birebir bağlantılı şeyler bulacağınıza eminim. Olaylardan ilki aynen şöyledir:
“Muhammed’in de içinde yolculuk ettiği bir kâfile Suriye topraklarında bulunan Basra’ya geldi. Burada ki, küçük bir tapınakta Bahira isimli bir rahip bulunuyordu ve bu rahip, tapınağından kâfilenin gelişini izlerken, bir bulutun kâfile ile beraber ilerlediğini ve kâfile bir ağaç altına konakladığında ise bu bulutun da ağaç üzerine gelerek durduğunu gördü.”
Bu olayın kaynağının doğruluğunu merak edenler için (Sahih-i Müslim ve Tercümesi, Niyaburi, Ebu’l H. Müslimu’bnul – Haccac el Kuşeyrî, çev. Mehmet Sofuoğlu) adlı eserlere bakabilirler.
İkinci olay çok daha ilginç bir takım tasvirleri içerisinde barındırmaktadır. Bu anlatımı yüzeyden okuyan biri bile ilk bakışta bu satırlarda bir UFO’dan söz edildiğini rahatlıkla anlayacaktır.
“Useyd Hudyr bir gece Mirbed denilen hurma sergisinde Kur’an okurken, atı birden depreşmeye başladı. Akabinde Useyd yine okudu. Sonra at yine şahlandı. Müteakiben Useyd yine okudu. Sonra at yine hırçınlaştı. Useyd der ki:
“Atın, oğlum Yahya’yı çiğnemesinden endişe ettim de, kalkıp atın yanına vardım. Bu sırada başımın üstünde bulut gölgesine benzer bir sis içinde kandiller gibi birçok parıltılar gördüm. Bulut dönmeye ve yaklaşmaya başladı. At da buluttan ürkmeye başladı. Bu gölge tabakası içinde ışıklarıyla göğe doğru çekilip çıktı. Nihayet onu görmez oldum. Sabah olduktan sonra Resulullah’ın huzuruna gittim ve şöyle dedim:
Ya Resulullah.
Dün gece ortasında hurma kurutulan sergide Kur’an okuduğum sırada atım birden ürkmeye başladı. Ben artık okumaktan vazgeçtim. Durum bunu gerektirmişti. Yahya ata yakın bir yerde yatmakta idi. Atın çocuğu çiğnemesinden endişe ettim. O sırada bulut gölgesi gibi bir beyazlık içinde kandiller misali yıldızların parlamakta olduğunu gördüm. Artık bu beyaz gölge tabakası, içindeki parlaklıklar manzumesiyle göğe doğru çekilip çıktı. Nihayet onu göremez oldum. demiştir.
Sizce yakın bir tarih de toplu bir iniş, yâda yakın temaslar yaşanacak mı?
Evet, zaten var olan gözlemler ve yakın temaslar daha da aratacak ve birçok kişi ile birebir çeşitli yollar ile irtibatlar sağlayacaklar. Size tam tarih veremem ama yakın bir zamanda toplu inişler bile görmemiz mümkün olabilir. Lakin derin devletlerin yapmış oldukları sahte uzaylı saldırısı ile bu durumu karıştırmamak gerek. Onlar sahte ışık oyunları ve uydular üzerinden verecekleri dalgalar ve sahte görsellerle toplumlar üzerinde yapay bir korku atmosferi yaratacaklar. Buradaki amaç ABD hükümetinin insanları korku ve paniğe sevk edip etkisizleştirmesi, toplumlar üzerinde kontrolün sağlaması, kaybedilen süper güç imajını yeniden pekiştirmesi, insanları kendi yaratacakları inanç sistemlerine yönlendirmesi ve tek dünya ideallerini gerçekleştirmesi, sayılabilir.
ABD Uzay Kuvvetleri’nin kuruluş amacı nedir? Neden böyle bir oluşuma ihtiyaç duyuldu?
Dünya kamuoyuna bildirildiği biçimi ile ABD Uzay Kuvvetleri, Aralık 2019'da "ülkenin uzaydaki çıkarlarını korumak, uzaydan gelecek saldırıları caydırmak ve uzay operasyonlarını yürütmek" misyonuyla kuruldu. Ama röportajımızın başında da söylediğim gibi NASA’nın yâda Pentagon’un basit bir görev gibi gösterdiği her misyonun arkasında mutlaka Dünyadışı zeki yaşam gerçeği bulunmaktadır. Onlar evrende yalnız olmadığımızı çok iyi biliyorlar. Hatta birkaç Dünyadışı varlık grubu ile de özellikle negatiflerle ortak çalışmalarda yürütüyorlar. Ama günü gelince bu ortaklığın farklı bir boyuta taşınacağını da biliyorlar. O yüzden göksel bir saldırı riski her zaman mevcut. İlk ve en önemli sebep bu. 2. ve 3. en önemli sebepler ise yarın bir gün dünyamız bir yok oluşa sürüklenirse kendi kurmuş oldukları uzay filoları ile başka gezegenlerde yâda uydularda koloniler burabilecek insan transferi yapabilecekler. 3 sebep ise elde edilecek gezegen yâda o gezegen üzerindeki madenlerin, enerjilerin tam kontrolünü sağlayabilmek.