Eserleriyle şehirlere iz bırakan Ressam ve Duvar Sanatçısı Yonca Tabakoğlu Haberes Dergisi’nin Aralık 2022 sayısına konuk oldu.
Yazarımız Cem Aksu’nun sorularını yanıtlayan Tabakoğlu; “Ülkemiz maalesef sanata ve sanatçıya halen uzak. Gerekli değerin, kıymetin verildiğine inanmıyorum” dedi.
Yonca merhaba, bize kendinden bahseder misin? Nerede doğdun? Nasıl bir ailede yetiştin? Çocukluğun nasıl geçti?
Aslen Bolu doğumluyum ve hayatımın önemli bir kısmını İstanbul’da geçirdim. Ressamlık serüvene çocukken ayak bastığımı ben de sonradan fark ettim. Birçok çocuğunkine benzer bir çocukluğum var diyebilirim.
Resme olan ilgin ne zaman başladı? Seni keşfeden ya da yönlendiren oldu mu?
7 yaşından bu yana çiziyorum. Daha sonrasında lise ve üniversitede eğitimimi alarak akademik anlamda da kendimi geliştirdim. Bu bir süreç ve her resim bir hikaye, her hikaye de kendimi gerçekleştirme yolunda yeni fırsatlar sunuyor. Aynı zamanda aileden gelen bir renk bilgisi de var. Babam da boya ustası olduğundan, rastlantısal olarak bu sanatın tam ortasına doğdum ve iç dünyamda olup bitenleri ustalıkla eşleştirmiş oldum.
Resim öğretilebilen bir sanat mıdır? Doğuştan gelen yetenek yeterli midir?
İkisi birbirinden ayrılmaz birer parça, sadece doğuştan gelen yetenekle sadece bir noktaya gelebilirsiniz. Öğrenilebilen ve öğretilebilen bir sanat evet, ancak yeteneğe de ihtiyacınız var. İçinizde bu yeteneğin var olup olmadığını keşfetmekse en önemli nokta diye düşünüyorum.
Resim sanatı ülkemizde anlaşılabilen bir sanat dalı mı sence?
Ülkemiz maalesef sanata ve sanatçıya halen uzak. Gerekli değerin, kıymetin verildiğine inanmıyorum. Öte yandan resim sanatı, diğer sanat dallarına oranla biraz daha şanslı ve saygı duyan bir topluluk da var. Soyut bir sanat olmadığı için anlaşılması nispeten daha kolay, ancak alacak çok yolumuz var.
Ne tür çalışmalar yapmaktan hoşlanıyorsun? Kendini bu alanda tanımlarsan neler söylemek istersin? Etkilendiğin sanatçılar kimler?
Elbette gerçek bir İtalyan; Michelangelo Merisi da Caravaggio, Barok'un önde gelenlerinden ve kendi eserlerimde de Barok etkisini çokça görüyorum. Çağdaş sanatın her alanından etkilendiğim gibi kendi etki alanımı da inşa etmek istiyorum. Tuval çalışmalarım da var ancak büyük ölçekli mural çalışmaları en çok hoşlandığım; heykellere olan ilgimi de çalışmalarımda bolca görebilirsiniz. Sanat hayatımın dönüm noktası güzel İzmir oldu. Hiç bilmediğim, ilk kez gittiğim bir şehirde, ilk kez gördüğüm devasa bir hangarın 10 metrelik duvarına 2 gün içinde tek başıma tors çizimi yaptım ve insanların şaşkınlıkla dolu bakışları yeni bir başlangıca beni davet etti. Nefes almaya devam ettiğim sürece kendimi duvarlarda bulmaya devam edeceğim.
Gelecekteki planların neler?
Sadece ülkemizle sınırlı kalmayıp dünya çapında, farklı ülkelerde, şehirlerde izimi bırakmak hedefim, hiç tanımadığım, bilmediğim yerlerde kendimi ve sanatımı yaşatmak büyük bir ideal.
Şimdi neler yapıyorsun?
Aktif olarak birçok projede rol alıyorum. Belirli sergiler ve yeni mekanlarda çıkacak çalışmalarım üzerinde ön hazırlıklarım sürüyor. Bunun dışında rutin iç mimari projelerinde de çalışmalarımı sürdürüyorum.
Okullarda resim dersleri sence yeterli mi? Resme yeteneği olan çocuklar nasıl tespit edilebilir?
Öncelikle bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Ebeveynler, öğretmenler ve öğrenciler, resim dersinin bir dersten ibaret olmadığını, insanın iç dünyasını dışa vurmada çok kıymetli bir enstrüman olduğunu keşfetmeli. Sadece bir not ya da başarılması gereken bir ders değil, resim başlı başına ele alınması gereken bir unsur. Resme yeteneği olan çocukların keşfi de hem öğretmenlere hem de ailelerine düşüyor. Keşifle kalmamalı ve yüreklendirilmeliler.
Kişisel sergilerin var mı?
Birkaç sergide aktif olarak bulundum, kendi sergim için de yakın zamanda farklı planlarım var, zamanı gelince hepsini duyuracağım.
Her projenin ve tasarımın bir hikayesi var mı? Hikayesi olan eserleri resme dökmek nasıl bir duygu? Neler hissettiriyor?
Hikayesi olmayan hiçbir projeye imza atmıyorum. Her resmin, tasarımın, projenin bir hikayesi var ve hepsinde kendimi buluyorum, kendimi gerçekleştiriyorum. Resmin insanda bıraktığı en münhasır duygu hataların telafi edilebilmesi ya da yerine göre hataların aslında gerçeği-sanatı ortaya çıkarma ihtimali. Hiçbir eserimin tamamlandığını hissetmiyorum, bu da çok özel bir duygu.
Eskişehir resim sanatına duyarlı bir şehir mi sence?
Ülkemizdeki birçok şehre göre sanata ve sanatçıya daha çok önem verildiğini, saygı duyulduğunu görüyorum. Bunda en büyük etken bence bir üniversite şehri olması, zaman içinde gençler şehri pozitif anlamda dönüştürmüş ve insanların sanata olan bakış açısı, farkındalığı gelişmiş. Bu sebeple Eskişehir’in yeri ilk ziyaretimle birlikte ayrı bir noktaya oturmuş durumda.