Eskişehirspor'un Efsane Futbolcusu Zafer Tüzün, Haberes Dergisi’nin Aralık 2022 sayısına konuk oldu.
1980’li yıllarda attığı gollerle Eskişehirspor taraftarının gönlünde taht kuran, attığı gollerle takımı iki defa süper lige çıkaran, Fenerbahçe’ye transfer olurken kulübe rekor bir para kazandıran, Zafer Tüzün Haberes Dergisi’nin Aralık 2022 sayısına konuk oldu. 1 Şubat 1987 tahinde İstanbul Şükrü Saraçoğlu Stadında Hakem Sadık Deda’nın Fenerbahçe lehine, komedi gibi verdiği 4 penaltıyı da gole çeviren Tüzün; “Hayat bir sınav değil midir? Benim içinde bir sınavdı 4 penaltı. Memleketim, doğup büyüdüğüm Siyah-Kırmızısıyla Zafer olduğum takımıma karşı penaltı atmak. Maalesef profesyonellik bu işte” dedi.
Babanız merhum Ferhan Tüzün, DSİ Bent Spor’da Türk futboluna sayısız isimler kazandıran isimdi. Sizi de futbola kazandıranda babanızdı. Futbola nasıl başladınız? Babanızın sizin antrenörünüz olması nasıl bir duyguydu? Babanız siz futbola başlarken; bir gün Fenerbahçe’ye transfer olabileceğinizi düşünüyor muydu?
Babam DSİ 3. Bölge Müdürlüğü’nde ham çalışıyor hem de hocalık yapıyordu. Kendisi de eski futbolcuydu. İdeali de beni futbolcu yapmaktı. Böylelikle bende DSİ Bentspor’da futbola başladım. Takım olarak iyi bir jenerasyonduk. Hemen hemen hepimiz liglerde forma giydik. Bunda babamın ve dönemin DSİ Bölge Müdürü Avni Nalçacıoğlu’nun Cevdet ve Ercüment abilerin katkıları çok fazlaydı. Babamın hoca olması; hangi arkadaşım hata yaparsa yapsın benim fırça yemem demekti. Hedefim Eskişehirspor’da forma giymekti. Sonrasında milli formayı terletmek ve süper ligde (O dönemde 1. Lig deniliyordu) 100 gol barajını geçmekti. Bizim gençliğimizde İstanbul takımlarında oynamak söz konusu dahi olmazdı.
DSİ Bentspor’da parladıktan sonra 1980 yılında Eskişehirspor’a transferiniz nasıl oldu?
DSİ Bentspor’da Eskişehir şampiyonu olduk. Sonrasında Türkiye Şampiyonasına katıldık. Grupları geçtikten sonra süper lig takımlarının katılımına rağmen finale kadar çıktık. Finalde Bursaspor genç takımına kaybettik. Finallere hazırlanırken Eskişehir’e gelen genç milli takın sorumluları şehri gezerken bizim antrenmanımızı seyrediyorlar. Ve beni göstererek, ‘bu kim’ diyorlar. Babama soruyorlar. Babamda ‘oğlum’ diyor. Sonrasında genç milli takıma davet edildim. Sezon sonu babam seni Eskişehirspor’dan istiyorlar. Git düşün. Oynarım baba dersen vereceğim seni. Ama orada oynayamazsan seni eve de almam dedi. Bende hiç düşünmeden ‘oynarım baba’ dedim. Zira rüyalarım gerçek oluyordu. Henüz 17 yaşını yeni doldurmuştum. Profesyonel oldum. Hemen formayı kaptım. Efsane İsmail Arca, Bilal, Selahattin, Tayfun, Hüdai, Necmi, Serdal, Ender Konca, Ömer Kaner, Burhan Tözer, Burhan Söğütlü, Güven, Sinan, Ergin, Şenol, Fatih, Metin, İhsan, Ali İhsan, Gani, Burhanettin gibi abilerim ve arkadaşlarımla oynamak nasip oldu.
ES ES’te küme düşmenin hüznünü (1982) ve şampiyon olmanın sevincini (1984) yaşadınız. Bu süreç hakkında neler düşünüyorsunuz?
1981-1982 sezonunun son müsabakasında Beşiktaş ile yarım kalan maçın sonunda hükmen mağlup sayılarak, küme düştük. 1983-1984 sezonunda tekrar şampiyon olarak layık olduğumuz lige çıktık. Acıyı da sevinci de bu kutsal formada yaşadık.
1985 yılında Fenerbahçe’ye transfer oldunuz. ES ES bu transferden rekor bir para aldı. Gelirinin tamamı ES ES’e kalmak üzere iki maç yapmayı kabul etti. Bu transfer süreci nasıl oldu? Fenerbahçe’de oynamak hayaliniz miydi? Küçükken hangi takımı tutuyordunuz?
Süper lige çıktıktan bir yıl sonra Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş beni istediler. Büyüklerimiz kulübümüzün menfaati doğrultusunda gitmem konusunda telkinde bulundular. 2 maç hasılatı, 5 oyuncu ve rekor parayla Fenerbahçe’ye transferim gerçekleşti. Daha önceden söylediğim gibi Eskişehirli olup Eskişehirspor harici hedefi olan hangi çocuk olabilirdi ki. Bende Eskişehirli ve Eskişehirsporluyum. Sadece Fenerbahçe’de Eskişehir’i temsil eden birisiydim.
ES ES taraftarı sizin iki maçta attığınız penaltıları asla unutmuyor. Bunlardan birincisi 1984 yılında yağmur altında oynanan maçta Eskişehir’de 82’nci dakikada Karşıyaka’ attığınız penaltı golüydü. Karşıyaka Kalecisi Ali’nin üzerinden kalenin tavanına astığınız golle ES ES 2 yıl aradan sonra 1. Lige (Süper Lig) tekrar çıkmıştı. 1986-1987 yılında Fenerbahçe-Eskişehirspor maçında Zalad’a 4 penaltı golü atmıştınız. Bir maçta 4 penaltı golü rekoru Türkiye’de hala kırılamadı. Bu iki maç ile ilgili düşünceleriniz neler?
Karşıyaka maçından önce 2-3 gün hiç durmadan yağmur yağdı. Şampiyon olmamız için mutlaka kazanmamız gereken bir maçtı. Maç 0-0 giderken İbrahim’in düşürülmesiyle penaltı kazandık. Topun başına geçtim. Tribünlere baktığımda hiç kimse bana bakamıyordu. Arkasına dönenler, yüzlerini kapatanlar vardı. Bunları gördüğümde aldığım sorumluluğun farkındaydım. ‘Becerebilirsin Zafer’ dedim. Top ağlara girince günlerce yağan yağmur ve sel filelerden döküldü. Vee Şampiyonduk.
Zalad’a attığım gollere gelince… Hayat bir sınav değil midir? Benim içinde bir sınavdı 4 penaltı. Memleketim, doğup büyüdüğüm Siyah-Kırmızısıyla Zafer olduğum takımıma karşı penaltı atmak. Maalesef profesyonellik bu işte. Üstelik her Eskişehirli haysiyetli, onurlu, gururlu ve şereflidir. Dolayısıyla bende sınavımı verdim. Maç sonu Eskişehirsporlu arkadaşlarla Aydın Begiter Başkanın (Dönemin Eskişehirspor Başkanı) oğlunun düğününe gittim.
Yıllar sonra Eskişehirspor’u tekrar Süper Lige taşıyan oyuncu oldunuz. Takım kaptanlığı yaptınız. 1994-1995 sezonunda ES ES’i layık olduğu yere taşıyan takımın en önemli parçasıydınız. Bu sezonu anlatır mısınız?
1994-1995 sezonunda Bursaspor ile anlaşmıştım. Dönemin hem Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı hem de Eskişehirspor Başkanı rahmetli Aydın Arat beni aradı. Eskişehirspor’u şampiyon yapmak istediğini söyledi. Hiç düşünmeden görüşmeye geldim. Başka bir takımla anlaştım. Fakat burası benim memleketim. Anlaştığım takımla konuşup, müsaade isteyelim dedim. Sonuçta Aydın Başkan konuştu. Anlayışla karşıladılar. Ve tekrar takımıma döndüm. Kaliteli bir kadro kurduk. Tüm takım arkadaşlarımla birlik olduk. Bende 28 golle takımıma katkı verdim. Ve şampiyon olduk. O sene kadromuzda 12-13 Eskişehirli oyuncu vardı. Diğer arkadaşlara da Eskişehirspor ruhunu aşıladık. Onlarda kendilerini Eskişehirspor’un bir parçası olarak gördüler.
Bu şampiyonluk sonrasında başlayan ligde Yılmaz Vural ile yaşadığınız polemik ve takımdan ayrılma süreci nasıl gelişti?
Lig boyunca Candan Dumanlı Hocamızla çok iyi performans sergilememize rağmen İstanbulspor ile berabere kalınca Play-Off’a kaldık. Play-Off öncesinde şampiyonluk gelmeyince Candan Hoca’yı göndermek istediler. Ben takım kaptanı olarak; ‘gerek yok. Biz şampiyon oluruz’ dememe rağmen Candan Hoca’yı gönderildi. Yerine Yılmaz Vural geldi. Konya’da şampiyon olduk ve Süper Lige çıktık. Süper ligde ilk 10 haftada 6 golüm varken, Yılmaz Hoca yönetime ‘Zafer gönderilsin. Bütün takımı yönetiyor, Gönderilmesini istiyorum’ diye rapor verdiğini öğrendim. Başkan Aydın Arat’a giderek, doğruluğunu sorguladım. Cevapsız kalındığı için Yılmaz Hoca’ya sordum. Kendisi bana ‘yok öyle bir şey’ dedi. Aydın Arat başkanımızın kıymetli eşi Ayfer Arat; “Evet Zafercim, bunlar seni kovdular ama sana söyleyemiyorlar” dedi. Bu sözleri duyunca eşimi ve çocuğunu alarak, takımdan ve şehirden ayrıldım.