Bu arada, ne mutlu ki; İç Anadolu’nun Akdeniz’i olarak anılan bölgemizi talan edecek madencilik faaliyeti için ÇED sürecinin sonlandırıldığı müjdesi geldi. Ancak aldığımız duyumlar neticesinde de ÇED sürecinin sonlandırıldığının duyurusunu, yaklaşan yerel seçimlere borçlu olduğumuzu düşünmemek elde değil. Yani, iyi ki yerel seçim var dedirten müjde!

Kıymetli hemşerilerim; Aralık ayı içerisinde ETİ Bakır Maden’in Tepebaşı ilçemizin Tekkeciler Mahallesi’yle, verimli toprağı ve iklim özellikleriyle İç Anadolu’nun Akdeniz’i olarak anılan Mihalgazi ilçemizin Alpagut Mahallesinde 672 hektarlık, yani 941 futbol sahası büyüklüğündeki ormanlık alanda, altın-gümüş maden ocağı zenginleştirme tesisi, hazır beton tesisi ve su temin göleti yapmak amacıyla Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na Çevresel Değerlendirme Raporu ÇED başvurusu yaptığını üzülerek öğrendik.

Bizlerdoğru yerde ve kurallara uygun olarak, doğamıza zarar vermeden yapılan madenciliğe elbette karşı değiliz. Ancak şehrimizin geleceğini tehdit edecek havamızı, suyumuzu, toprağımızı zehirleyerek sağlığımızı bozacak tüm faaliyetlere karşı şehrimizin ortak aklı ve ortak sesi olan Eskişehir Kıymetlidir Platformu çatısı altındaki Kent Konseylerimiz, Sivil Toplum Kuruluşlarımız, Eskişehir-Bilecik Tabipler Odamız, Eskişehir Baromuz, TEMA Vakfı Eskişehir İl Temsilciliğimiz, TMMOB’a bağlı Akademik Meslek Odalarımız, Eskişehir Büyükşehir Belediyemiz, Tepebaşı ve Odunpazarı Belediyelerimizile; Eti Bakır A.Ş. tarafından yapılması planlanan Alpagut ve Atalan Mahallelerinde Siyanürlü Altın-Gümüş maden ocağı, cevher zenginleştirme, hazır beton tesisi ve su temin gölleri projesine kesinlikle karşıyız.

Çünkü, bu gibi proje örnekleri ülkemizin birçok bölgesinde çevre felaketlerine yol açmış, telafisi mümkün olmayan kalıcı zararlara neden olmuştur. Özellikle Çanakkale Kaz Dağları, Erzincan İliç, Ordu Fatsa bölgesinde açılan maden ocaklarının nelere mal olduğu ortadadır. Binlerce ağaç kesilmiş, siyanür kullanımı nedeniyle su ve toprak zehirlenmiş, tarım alanları büyük zarar görmüş ve biyolojik çeşitlilik de yok olmuştur. Projenin yapılacağı Sakarya Vadisi, ülkemizin narenciye ihtiyacının yüzde 20'sini, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizin sebze ihtiyacının ise %90’ını karşılamaktadır. Mihalgazi, Sarıcakaya ilçelerimiz ve mahallelerinde seracılığın gelişmesi için yeni teşvikler yapılırken, bu proje hem Sakarya Nehrini, hem de bölgedeki tarımsal üretimi bitirecektir. Şu gerçek asla unutulmamalı ki, ormanlar yok edildiğinde, tarım üretimi bittiğinde, nehirler kuruduğunda karnımızı altın ya da gümüş yiyerek doyuramayız.

Ayrıca, yapılması planlanan maden ocağında altın-gümüş cevherini siyanürle ayrıştırarak şehrimizin, İstanbul’un ve hatta ülkemizin pek çok şehrinin sebze, meyve özellikle de roka ve domates ihtiyacını karşılayan verimli tarım alanlarımızı, yer altı sularımızı, şehrimizin tek su kaynağı olan Sakarya Nehri’mizi de zehirleyecektir.

İYİ Kİ YEREL SEÇİM VAR DEDİRTEN MÜJDE!

Bu arada, ne mutlu ki; İç Anadolu’nun Akdeniz’i olarak anılan bölgemizi talan edecek madencilik faaliyeti için ÇED sürecinin sonlandırıldığı müjdesi geldi. Ancak aldığımız duyumlar neticesinde de ÇED sürecinin sonlandırıldığının duyurusunu, yaklaşan yerel seçimlere borçlu olduğumuzu düşünmemek elde değil. Yani, iyi ki yerel seçim var dedirten müjde!

Daha bir kaç yıl önce yaşadığımız Alpu kömürlü termik santrali kurulması ve bölgede kömür madeni çıkarılması konusunda yapılan toplumsal ve hukuksal mücadele henüz hafızalardadır. Ülkemizdeki tüm doğaseverlerden, Eskişehirlilerden aldığımız güçle, o mücadeleyi nasıl yürütmüş ve kazanmışsak, aynı kararlılığı Sakarya Vadisini yok edecek bu projede de göstermeye devam etmeliyiz. Mücadelemizi yılmadan sürdürmeli, sürecin takipçisi olmalıyız.  Doğamızı, çevremizi, suyumuzu ve toprağı gözümüz gibi korumalı, güzel şehrimizi savunmaktan asla vazgeçmemeliyiz.