“Birçok siyah insanın başı dertte. Ama onlar özgür olmadıkça ben de özgür olamam.”
Roza Parks, Alabama Montgomery’de yaşayan ve terzilik yapan siyah bir kadındı. 1 Aralık 1955’te iş çıkışı otobüse bindi ve beyazlara yer verme kuralına uymadı. 1900 yılından itibaren uygulanan yasaya göre otobüslerin ilk sıraları beyazlara, son sıralar siyahlara ayrılmıştı. Arada kalanlarsa beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabileceği koltuklardı. Rosa Parks'ın bir beyaza yer vermemesiyle başlayan ve Amerika'yı değiştiren Sivil Haklar Hareketi'nden önce siyahiler ve beyazlar arasında, aşılması zor gibi duran bir fark vardı: Ten rengi. Parks’ın isyanı, bu ayrımcı uygulamayı ortadan kaldıracak eylemler için ilk kıvılcımı çaktı. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1950'lerde başlayan ve 1960'larda doruk noktasına çıkan sivil haklar hareketi, giderek artan bir siyahi Amerikalı hareketine dönüştü. O günlerde ülke genelinde her gün yüz binlerce siyahi Amerikalı, ülkenin büyük şehirlerinde cadde ve meydanlarda eşitlik ve adalet için ayağa kalkmıştı. İlginç bir ayrıntı olarak, ırkçılıkla ilgili tartışmaların en görünür olduğu alan bir spor aktivitesi olarak boks dünyasında görüldü.
“Aklım kesiyorsa ve yüreğim inanıyorsa, başarabilirim”
17 Ocak 1942 tarihi, Kentucky eyaletinin Louisville kentinde olan bir doğum sanki değişik bir çağın başlangıcı gibiydi. Afrika-Amerikan ve çeyrek İrlanda kökenli bir ailede doğan ve Cassius Marcellus Clay Jr. adı verilen bebeğin doğumu, siyahi vatandaşların sırf renginden dolayı aşağılandığı ve ikinci sınıf vatandaş yerine konulduğu döneme denk geliyordu. Cassius, 12 yaşındayken boksla tanışmasının bir hikayesi vardı. Uzun süredir hayalini kurduğu bisikletine daha yeni kavuşmuştu. En yakın arkadaşı ile bisikletlerine atlayıp şehirde turlamaya çıkmışken şiddetli bir yağmura yakalandı. Yapacak başka bir şey ararken fuara gitmek geldi akıllarına. Epey vakit geçirdiler ve eve dönme vakti geldiğinde Clay’i kötü bir sürpriz beklemekteydi. Bisikleti çalınmıştı. Bisikletini bulmak için kızgınlıkla ve ağlayarak girdiği yer ise bir boks salonuydu ve girdiği atmosferden inanılmaz etkilenmişti. Burada boksör olabilmek için bir form doldurup geri döndü ve serüveni böyle başladı. Kısa zaman içinde önemli bir yol aldı. 1960'ta Roma’da ağır hafif siklette altın madalya alarak profesyonel lige döndü. 18 yaşındayken katıldığı Roma Olimpiyatları'nda altın madalya aldıktan sonra ünü giderek artmaya başladı. 1964 de, 22 yaşındayken S Liston’u yenerek dünya şampiyonu oldu. Özgüveni çok artmıştı. Ülkesine döndüğünde diğer siyahlardan farklı bir algı yaratacağından emindi. Lakin hiç de öyle olmadı. Siyahi olmanın kuralları onun peşini bırakmıyordu. Olimpiyatları'ndan döndükten iki gün sonra bir lokantada sadece beyazlara servis yapıldığını öğrenince, altın madalyasını Ohio Nehri'ne atmıştı. Sonrasında kendi ile ilgili bir farklılık yaratmak istedi, dinini ve adını değiştirdi. Artık o bir Müslüman ve adı da Muhammed Ali idi.
“Hükümet doğru olduğunu düşündüğü şeyi yaptı, ben de...”
Sonrası dönemler boksör için daha zor zamanlar oldu. Korkusuzca konuşuyor ve sistemi eleştiriyordu. Bu nedenle Muhammed Ali’nin üzerinde çok baskı kurulmaya başlanılmıştı. 1967 yılı, Vietnam savaşının başladığı günlerdi. "Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım." diyerek savaşa gitmeyi reddetti. Bu yüzden hapis ve para cezasına çarptırıldı ve profesyonel lisansı Amerikan hükümetince iptal edildi. Tam 3 yıl ringlerden uzak kaldı. Parasız vaziyetteydi. 3 yılı aşkın bir süre sonra temyiz ederek davayı kazandı ve tekrar ringlere döndü. Bu dönemde sosyal ve siyasal konuşmaları ile ünlendi.
“Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım”
Joe Frazier, Muhammet Ali’nin en büyük rakibiydi ve tüm dünya maçlarını heyecanla beklerdi. Uzun bir aradan sonra, 1971'de 'Asrın maçına’ çıktı ve profesyonel boks kariyerinde ilk defa kaybetti. Ardından çenesinin kırıldığı maçta Ken Norton'a sayı ile yenildi. Birçok kişi kariyerinin bittiğini düşünüyordu. Lakin hiçte öyle olmadı. Ani bir uyanış ile, art arda unvan için rakip olan boksörleri bir bir yendi. Ken Norton'i yenip rövanşı aldı. 1973'te Joe Frazier ile unvan maçı için anlaştı ve iki rauntta nakavt etti. Sonrasında Foreman’la yaptığı iki maçı da nakavt ‘la kazandı. 1978'de L. Spinks'e yenilip ardından aynı yıl rakibini yenince Dünya Şampiyonluğunu 3. kez elde eden ilk boksör oldu. Daha önce suya attığı madalya için, 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda bu madalyanın yerine başka bir altın madalya kendisine verildi.
“İnsanlar bugünlerde çok yavaş konuştuğumu söylüyor. Bu sürpriz değil. Hesapladım, tam 29.000 yumruk darbesi aldım, fakat bunun karşılığında 57 milyon dolar kazandım. Ve bunun yarısını biriktirdim. Yani ben birkaç sert darbe aldım. Karşılığında para kazanmadan silah ve bıçakla her yıl kaç siyahi insan öldürülüyor farkında mısınız? Yavaş konuşabilirim, ama aklım yerinde...”
1978'de boksu Şampiyon olarak bıraktı. Sonrası 1984'te Parkinson hastalığı tansı aldı. Hastalığına rağmen bunu gizleyip büyük para karşılığı iki maç daha yaptı ancak kaybetti. Sonrası uzun süre Michigan'daki çiftliğinde gözlerden uzak yaşamayı tercih eden ünlü boksör, ringlerde 20 yıldır ağzından düşürmediği "Bütün zamanların en iyisiyim" lafını ispatlayarak bir efsane olmuştu. Tüm zamanların en büyük boksörü olarak kabul edilen Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali, yaklaşık 38 yıl mücadele ettiği Parkinson hastalığına yenilerek 2016 yılında, 74 yaşında hayatını kaybetti.
Peki nedir bu Parkinson hastalığı? Hareketlerde yavaşlama ve titreme ile başlayan, tedavi edilmediği takdirde zaman içinde kişileri yatağa bağımlı hale getirebilen Parkinson hayat kalitesini bozan bir hastalık olarak tanımlanıyor. Daha çok 60 yaş üzeri kişilerde görülen, beynin ilerleyici yani dejeneratif olarak adlandırılan hastalık grupları arasında yer almaktadır. Beyin hücreleri arasında elektriksel iletişimi sağlayan maddelerden (Nörotransmitter) biri olan dopamin eksikliği görülür. Dopamin ile çalışan beyin bölgesi, hareketlerimizin amaca uygun yapılmasını sağlayan yani bir bakıma hareketimizin ince ayarını sağlayan bölgedir. Dopamin ile iletişim yapan hücrelerin yüzde 60-80'inin kaybıyla Parkinson hastalığı ortaya çıkmaktadır. Parkinson bulguları hastalarda özellikle başlangıç döneminde farklılıklar göstermektedir.
Parkinson hastalığı hemen hemen her zaman vücudun bir yarısında başlar, yıllar içinde diğer tarafa da geçer. Temel belirtisi, hareketlerde yavaşlama ve/veya titremedir. Zamanla yürürken tek veya iki taraflı kol sallanma hareketlerinde azalma veya kayıp, adımlarda küçülme, yürümeye başlamada zorluk, düğme iliklemek ya da açmakta zorlanma, yatakta dönme ya da otururken kalkmada güçlük, maske yüz ifadesi, alçak ve kısık ses tonu ile konuşma, el yazısında küçülme, öne doğru eğilme/kamburlaşma olabilir. Kabızlık, kan basıncının düşmesi, depresyon, uyku bozuklukları, huzursuz bacak sendromu ve koku duyusunun kaybı da sık görülen belirtilerdir. Hastalığının orta ve ileri evrelerinde yürüyüş bozuklukları, denge kusurları, harekette donmalar ortaya çıkar, bunu düşmeler izleyebilir. Nadiren de olsa bazı hastalarda bu tabloya bunama da eklenir.
Parkinson hastalığın birçok nedeni olabilir. Genetik, ilaçlar, toksik maddeler nedenler arasında sayılabileceği gibi nedeni bilinemeyen olgularda vardır. Kafaya alınan darbelerin hastalığa yol açtığına dair çok fazla bilimsel bir veri olmamasına rağmen özellikte boksörlerde yıllar boyunca tekrarlayan kafa travmaları sonucunda gelişen beyin hasarına bağlı Parkinson'u andıran çıkabilir.
Tanı doğru konulmuş ise Parkinson hastalığı tedaviye çok iyi cevap verir. %90’ların üzerinde iyi yanıt alınır. Tedavi; ilaç tedavisi, cerrahi tedavi ve diğer yöntemler olarak sınıflandırılabilir.
Boks sporu erken beyin yaşlanması yapan en önemli nedenler arasındadır. Kafa darbelerinin bu faaliyet sırasında sıkça yaşanması. kask takılsın takılmasın kafaya isabet eden her darbe beyin damarları ve hücreleri üzerinde şok etkisi yaratabilir. Bu şokun etkisiyle bilincini kısa süreli olarak kaybederek knock-down ya da knock-out olanlarda bu risk çok daha fazladır. Kafaya isabet eden darbeler sırasında beynin kılcal damarlarında kan sızmaları olur. Bu kan sızmalarının zaman içinde artması beyin içindeki bağlantı yollarını yavaşlatır ve bir çok hastalık için neden olabilir..
Muhammed Ali sadece spor hayatı ile değil, verdiği kararlar, söylediği sözler ile de tüm dünyada ses getirdi.
"Tüm zamanların en iyisi benim", "Benim kadar harika olduğunuzda sıradan olmak zor" sözleri ile mütevaziliği bir kenara koyan boksör, Din değiştirmesinin arkasında 'Siyah Müslümanlar' hareketi ile bilinen siyah hakları savunucusu Malcolm X ile de yakın bir diyalog halindeydi.
Bir Rus gazeteci "Amerika’nın siyahlar için nasıl bir yer olduğunu" sorduğunda şöyle cevap Verdi; “Buraya bak, seni komünist. Amerika dünyanın en iyi ülkesidir, seninkinden bile daha iyi. Afrika’da yaşamaktansa, Louisville’i tercih ederim çünkü hiç olmazsa yılanlarla, timsahlarla uğraşmıyoruz ve çamur kulübelerde yaşamıyoruz!” Bu sözleri daha sonra büyük bir pişmanlık yarattı ve yıllar sonra bu duruma yeni bir yorum getirdi; “Daha bu lafı eder etmez kocaman beyaz bir ağa takıldığım hissine kapılmıştım. Beyaz gazetecilerin siyah bir sporcudan duymak istedikleri sözü söylemiştim. Rusya’nın kör cahiliydim. Afrika üzerine de, Tarzan filmleri hariç çok az şey biliyordum.”
Muhammed Ali, katıldığı bir programda "Koruman var mı?" sorusuna şu cevabı Verdi; "Süpermen bir bilim kurgu karakteri ama ben gerçeğim. Bir korumam var. Gözleri olmasa da görebilen, kulakları olmasa da duyabilen, hafızası olmadan her şeyi hatırlayan. Bir şey yaratmak istediğinde ona sadece 'ol' der. En gizli düşüncelerini bile duyandır. Tahmin et bu kimdir. O Allah'tır. O Benim korumamdır, o senin korumandır.”
'11 Eylül Saldırıları' üzerine Muhammed Ali, başında New York İtfaiye Müdürlüğü şapkası ile Sıfır Noktasına giderek destek ve dayanışmasını göstermek gereğini duydu ve şöyle seslendi; "Beni asıl inciten, 'İslam' adının bulaştırılması ve 'Müslüman' adının bulaştırılması ve sorun çıkarılıp nefret ve şiddete yol açılması. İslam, katil dini değildir. İslam, barış demektir. Evde öylece oturup insanların sorunun kaynağı olarak Müslümanları yaftalamalarına seyirci kalamazdım."
Ali, aynı günlerde CNN muhabirinin "Sayın Muhammed Ali, bu dehşetin meydana gelmesine sebep olan teröristlerle aynı dinin bir mensubu olarak neler hissediyorsunuz?" sorusuna ise şu cevabı verdi; "Siz Hitler ile aynı dini paylaşan bir mensup olarak neler hissediyorsanız aynısını."
Muhammed Ali, aynı zamanda tüm zamanların en zengin boksörlerindendi. 'Hayırsever' kimliği ile de ön plana çıkan Ali, 57 milyon dolar servet biriktirdi. Bu servetle pek çok çalışma yaptı. Örneğin,
- 1997 de Muhammed Ali Parkinson Araştırma Merkezi’ni kurdu.
- 2005 de doğduğu şehir olan Louisseville’de bir kültür merkezi ve müze işlevi gören “Muhammed Ali Merkezini açtı.
Muhammed Ali, ABD Başkanı George W. Bush tarafından 2005 yılında 'Barış adamı' ilan edildi. Podyumda Ali ile şakalaşan Bush, “Ali'nin dövüş stili daha yıllarca öğretilecek, ama asıl sır, Ali'nin nasıl bu kadar hoş kalabildiği bence. Sanıyorum bu onun iç güzelliğinden kaynaklanıyor” dedi. Bush’un, Muhammed Ali'ye şaka yollu meydan okumasının ardından, efsanevi boksör de eliyle "Deli misin?" işareti yaparak ABD Başkanı'na unutulmayacak bir anı bıraktı. 1984 yılında, Muhammed Ali Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Ronald'ın yeniden seçilebilmesi için kendisine destek verdiğini açıkladı. 1991 yılında Ali, körfez savaşı sırasında Irak’a gitti ve Amerikalı rehinelerin serbest bırakılmasını müzakere etmek amacıyla Saddam Hüseyin ile bir araya geldi. Bu bir yaşam öyküsüydü onun ki, dolu dolu. Son sözü yine kendisi söyledi.
Bir hayatımız var, yakında geçmişte kalacak; yalnızca Allah için yaptıklarımız sonsuza dek kalacak.