Kelime olarak anlamı, eşit olmak, denklik, denge, doğru davranmak, hakka göre hüküm vermek, herkese ve her şeye hak ettiği şekilde davranmak. Adaletin zıddı haksızlık yapmak ve doğru yoldan sapmak gibi anlamlara gelen zulüm kavramıdır. Geniş kapsamlı bir kavram olan adaletin zıttı zulüm, hıyanet ve insafsızlıktır.

Adalet önce devletten gelmelidir. Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir. Aristo 

Adalet güzeldir, fakat idarecilerde olursa daha güzel olur. Hz. Muhammed. 

Adalet mülkün temelidir, yani devletin temelidir. Hz. Ömer. 

Adalet bütün insanlık için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Evde çocuklarınıza kasıt olmadan farklı davransanız aralarında huzursuzluk çıkar. Bu örneği büyütebilirsiniz. Ailenizde, iş yerinizde, her gittiğiniz toplulukta adaletli davranış beklersiniz. 

Hukuk fakültesinde bir öğretim görevlisi derse girer ve bir öğrenciye adını sorar, öğrenci “Ali” diye cevap verir. Öğretmen bir anda, “Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der. 
Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir, neye uğradığı şaşıran Ali de sınıfı terk eder. 
Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir hiç birinden tek bir ses bile çıkmaz. 
Hoca sınıftaki sessizlikle beraber ileri geri yavaş yavaş dolaşmaya başlamış bütün öğrencileri şöyle biraz süzdükten sonra, Hoca: “Kanunlar ne için vardır?” diye sorar ve ders başlar. 
Birçok cevap gelmiş, bir öğrenci düzeni korumak, diğeri toplumda yaşayan bireylerin hak ve hürriyetini sağlamak için, bir başkası devlete güveni, o devletin saygın bir vatandaşı olduğunu göstermek için, diye cevap verirler. Hoca başka diye tekrar sorunca bir öğrenci de “Adalet için" diye cevap verir. 
Bu cevabı verene hoca parmağı ile işaret ederek işte aradığım cevap bu dercesine “peki az önce arkadaşınıza adaletsiz davrandım mı?”, herkeste aynı cevap “evet hocam.”
Öğretim görevlisi sınıf kapısını açarak dışarıdaki öğrencisini içeri alır ve teşekkür edip yerine geçebileceğini söyler, herkes bunun bir senaryo, oyun olduğunu anlar. 
Fakat hoca son sözlerini söylememiştir henüz; 
“Peki buna hepiniz şahit oldunuz, neden tepki göstermediniz, bir açıklama istemediniz, arkadaşınızın hakkını savunmadınız!?"
Herkes susar, çıt yok. Hoca; 'bakın sevgili arkadaşlar, bu olaydan hepinizin çıkarması gereken bir öğüt var, bunu size 100 saat sınıfta ders versem anlatamazdım' der ve son sözlerini söyleyip dersi bitirir. 
“Asla bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetinde olmayın, o yılan bir gün mutlaka sizi de sokacaktır.” 
“Adaletsizliğe şahit olup göz yuman insanlar haysiyet ve onurlarını kaybetmeye mahkumdur.” 
“Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, herkese karşı yapılmış bir tehdit demektir."

Gösterilere katılan yirmili yaşlarda bir üniversite öğrencisi sosyal medyada kendisiyle röportaj yapan bir muhabire şunları söylüyor. "Ben sağcı solcu değilim, herhangi bir siyasi partiye de yakınlığım yok. Bu gösterilere katılanların da yüzde yetmiş sekseninin benim gibi olduğunu biliyorum. Ben ülkemdeki hukuksuzluğa adaletsizliğe isyan ediyorum. Bu şartlarda üniversite bitirdiğimde iş bulamayacağımı biliyorum, önüm de bir genç olarak ışık göremiyorum. Artık bu karanlığın dağılmasını istiyorum" diyor.  

Bu gösterilerde, özel Üniversitede okuyan okuluna lüks araçla gelen öğrenciler var, geçim sıkıntısı çeken vatandaşımızın çocuğu da var. Bu çocukların ortak özelliği okuyan, kırmızı ışıkta duran, toplum kurallarına uyan, çöplerini toplayan elinde Türk Bayrağı taşıyan çocuklar. 

Zafer partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ içeri alınıyor, arkadan suç oluşturulmaya çalışılıyor. Sayın Ekrem İmamoğlu içeri alınıyor, hukukçuların incelemesine göre isnat edilen suçlar somut değil. Hukuk kurallarına göre bir sanık kaçma şüphesi varsa tutuklama kararı verilebilir. Bu insanların kaçmasının mümkün olmadığını bütün kamuoyu bilir. 

Maalesef verilen cezalar kamuoyunda karşılığını bulmuyor. 

Eğer belediyelerde yolsuzluk hukuksuzluk varsa bu az çok bütün belediyelerde var demektir, sadece muhalif belediyeler yolsuzluk yapacak, teröre destek verecek iktidar belediyeleri vermeyecek, buna kimse inandıramazsınız. Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk, terörle iltisaklı olduğu için görevden alındı. Şimdi İmralı heyetinin içinde, siyasilerle iç içe. İktidara mensup birçok bakan milletvekili, iş insanı karıştıkları birçok yolsuzluk, haberlere konu oldu, sosyal medyada paylaşılıyor. 

Bu gösterileri dış güçlere bağlayanlar var. Yanlış yapıyor diye eleştirenler var. 14-15 bin TL maaşla geçinmeye çalışan emekli var, çiftçi ektiğini değerinde satamıyor, ülkemizde yetişen ne varsa dışardan ithal ediliyor. Kamu kurumlarına eleman alımlarında yapılan torpiller iyice aleni hale geldi. Gençlerimiz geleceklerinden ümitsiz. Üniversite öğrencilerimizin çoğu yarı aç yarı tok okumaya çalışıyorlar. Yıllardır istenilen kararı vermeyen hakimlerin savcıların yerleri değiştiriliyor. Millet sefalet içinde yaşarken büyük müteahhitlerin milyarlarca TL vergi borcu siliniyor. Elli bine yakın insanımızın ölümünden sorumlu bebek katiline ve örgütüne alan açılırken, Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ tutuklanıyor. Ekmeğimize ortak olan hala gönderilmeyen milyonlarca sığınmacı var. Onlarca çete reisi sokaklarda geziyor. Birçok belediye başkanı yazar çizer gazeteci tutuklanıyor. Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşayan bu millet bunları hak etmiyor.   

Bu sebeple yapılan gösterileri Sayın Ekrem İmamoğlu’na bağlamak mümkün değil. Ama İmamoğlu olayı bardağı taşıran son damla oldu. İnsanımız yukarıda saydığımız ve sayamadığımız birçok yanlış için ve hak ettiği güzel bir hayatı yaşamak için meydanlarda. 

Herkesin geliriyle geçinebildiği, yüzünün güldüğü, saygının, sevginin, güvenin hakim olduğu, adaletsizliğin bu kadar ayyuka çıkmadığı eski Türkiye’yi özlüyoruz. Ata’mıza Cumhuriyetimize Türklüğümüze sahip çıkmak zorundayız. Yani fabrika ayarlarına dönmeliyiz. 

Bu tür çalkantılar ülkemizde kimseye hayır getirmedi, getirmez de. Hukuku, hakkaniyeti kaybedersek Türkiye kaybeder. 

Sevgiyle kalın