Bazen hayatın içindeki güzellikler gözümüzün önünde olur da fark etmeyiz. Ya da fark etsek bile, sanki tam anlamıyla hissetmeye izin vermeyiz. Gözümüz hep bir eksikliğe, bir “ama”ya takılır. Güzel olan hep bir adım geride durur, olumsuz gibi görünenler ise nedense öne atılıp sahneyi kapar.
Geçenlerde birkaç arkadaş bir dostumuzu ziyarete gittik. Öyle bir yerde yaşıyor ki… İnsanın içinde huzurla yaşlanası, hatta yaşlanmamaya karar veresi geliyor. Gözümüzü nereye çevirsek ayrı bir güzellik…
Bir ara ev sahibimiz iç çekerek şöyle dedi:
“Evet ama merkeze, çocuğun okuluna biraz uzak…”
Şu cümle yok mu? Hepimizin çok beğendiği bu yer, onun için küçük bir “ama” barındırıyordu. O an hepimiz fark ettik ki, insanın zihni bazen güzellikleri değil, onlara eşlik eden küçük eksiklikleri büyütüyor…
Tam o sırada aramızdaki hocalardan biri hafifçe gülümsedi ve bombayı patlattı:
“Tamam, merkeze uzaksın… Peki hangi olumsuzluklara uzak olduğunun da farkında mısın?”
Herkes bir an durdu. Konu dönüp dolaşıp mesafeye gelmişken, meselenin aslında bambaşka bir yönü olduğunu hissettik. Hocamız devam etti:
“Merkeze uzaksın, doğru. Ama aynı zamanda… Gürültüye de uzaksın, egzoz kokusuna uzaksın, sabahın köründe korna sesleriyle uyanmaya… Şimdi düşün bakalım: Merkeze uzak olmak sana en fazla on-on beş dakikalık bir yol kaybettirir ama bu saydığım olumsuzluklara uzak olman, sana belki de yıllarca sağlıklı bir ömür kazandırır!”
O an herkes sustu. Göz göze geldik, gülümsedik. Ev sahibinin biraz önce “sorun" olarak gördüğü şeyin, belki de en büyük şansı olduğunu fark ettik.
Çünkü mesele yalnızca neye uzak olduğun değil, neyden uzak olduğundu…
Hayat bazen elimizdeki güzellikleri küçültüp, gözümüzün önündeki birkaç eksikliği dev gibi gösteriyor. Ama işte doğru bir bakış açısı her şeyi ters yüz edebiliyor. Tıpkı o gün olduğu gibi….
Mutlu kalın...