Eskişehir’in ilk kadın Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce Haberes Dergisi’nin 56’ncı sayısına konuk oldu.
Genel Yayın Yönetmenimiz Ayhan Aydıner ile keyifli bir söyleşi gerçekleştiren Ünlüce; “Eskişehir’in geleceğini, doğru planlamalarla çok parlak görüyorum. Eskişehir her yönüyle gelişmeye devam eden, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında ışıl ışıl parlayan bir şehir olmaya devam edecek” dedi.
Eskişehir’in ilk kadın belediye başkanı olmak nasıl bir duygu? Başkanlıktaki yaklaşık 8 aylık dönem nasıl geçti?
Doğduğum, büyüdüğüm, beni yetiştiren şehrime Büyükşehir Belediye Başkanı olarak hizmet etmek benim için onur ve gurur verici. Bu sadece benim şahsımla ilgili değil Eskişehir’deki kadınlar adına da çok değerli ve önemli. Çünkü Eskişehir’in belediyecilik tarihinde 32 erkek belediye başkanı görev yaptı. 1878’deki ilk isim Hacı Nafiz Hüseyin Efendi’den 146 yıl sonra hemşehrilerimin güveni ve desteğiyle ilk kadın büyükşehir belediye başkanı olmak büyük bir sorumluluk. Bu sorumluluğun farkında olarak hemşehrilerimin güvenine layık olacağımı vurgulamak isterim.
Geriye doğru baktığınızda 31 Mart Yerel Seçimler daha dün olmuş gibi geliyor. Zaman hızla akıyor. Tabi ilk kadın belediye başkanı olmam sebebiyle yoğun bir ziyaretçi trafiği oldu. Aynı şekilde iadeiziyaretler yaptım. Ancak mazbatayı aldığım andan itibariyle hemen çalışmaya başladık. Belediyecilikle ilk kez tanışıyor olsam ‘şurada çok zorlandım’ diyebilirdim. Ancak Genel Sekreter olarak bu işin mutfağında bulunmuş olmam işleri daha kolaylaştırıyor. Belediyeye yabancı değilim. Zaman her şeyden değerli. Her dakikasını Eskişehir için harcamak, hemşehrilerimi dinlemek, onların talep ve önerilerine cevap vermek benim için çok kıymetli. Çok yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Planımız 5 yıla yayılmış bir süreyi kapsıyor. Sırayla gidiyoruz. Ardı ardına yaptığımız açılışlar ve yeni uygulamalar da bunu gösteriyor diye düşünüyorum.
Yılmaz Büyükerşen gibi belediyecilikte çok güçlü bir isimle çalıştınız. Sizin belediyecilik anlayışınız nasıl olacak? Yılmaz Hoca ile farklılıklarınız olacak mı?
Bildiğiniz üzere Yılmaz Büyükerşen’in belediyecilikteki vizyonu ve projeleri, tüm Türkiye’ye örnek oldu. Yılmaz Hoca bir okuldur. Bu yönüyle vizyoner belediyecilik anlayışını koruyarak şehrimizi geleceğe dengeli ve kararlı bir şekilde taşımak temel anlayışımın özeti diyebilirim.
Yılmaz Hocamızla çalışmak, çok özel bir deneyim. Elbette her başkanın kendine has yönetim anlayışı vardır. Bu da gayet doğal. Ancak temel hedefim şehrimizin dengeli kalkınması, halkın refahı ve hemşehrilerimin gurur duymaya devam ettiği şehir kimliğini korumak. Bu hedefe giderken yönetim farklılıkları olabilir. Nihai amacım şehrimizin dengeli gelişmesini ve bulunduğu yerden daha ileriye gitmesini sağlamak.
Eskişehir için planladığınız projeleri anlatır mısınız?
31 Mart’a doğru vaatlerimizi Dengeli Kalkınma Modeli başlığı altında topladık. Buradaki kalkınma vurgusu çok önemli. Çünkü bunu tüm şehri kapsar şekilde tasarladık. Olmayacak vaatler vermedim. Bu açıdan projeleri 8 ana başlıkta toplayarak alt başlıklarda da 77 tane somut proje önerdik. Bunu da bir plan ve programa dayalı şekilde planladık. Gelir gelmez ilk yaptınız nedir? diye soracak olursanız ilk yaptığımız iş, projeleri 5 yıla yaymak oldu. Önümüze yol haritamızı çıkardık.
Kısaca göreve gelir gelmez geceyi sabaha bağlayıp 24 saat kesintisiz ulaşıma geçtik. Öğrencilere abonman uygulaması ile sınırsız ulaşım hakkı getirdik. Bademlik kız öğrenci misafirhanesini hizmete aldık. İki kent lokantası açtık. Aktif Yaşam Parkı’nı hizmete aldık. Sanat Sokağı ve Avlu Eskişehir’i hizmete sunduk. 30’a yakın cadde ve bulvarda 24 saat esasıyla yol çalışması yaptık. Yeni bulvarlar açtık. Kırsalda altyapı ve üstyapıyı güçlendirdik. Zeytincilikte Dorlion markasını Eskişehir’e kazandırdık. Porsuk Baraj Gölü Havzası ve Porsuk Çayı Havzası Koruma Planını hazırladık. Gündoğdu Kentsel dönüşüm ve gelişim projemizde ilk etapta konutları hak sahiplerine teslim ettik. 1500 konutla Gündoğdu’da yeni bir yaşam alanı oluşturacağız. Bunlar yaptıklarımızdan sadece birkaçı. Bundan sonraki süreçte kuşak yollar projesini uygulayacak, bisikletli ulaşım ağını tamamlayıp elektrikli otobüslerin alımını yapacağız. Eskişehir Teknik Üniversitesi’ne tramvay hattının uzatılmasını sağlayacağız. İlerleyen dönemde de farklı noktalara yeni hatlar planlıyoruz. Ulaşımda park et-devam et uygulamasına geçeceğiz. Böylece kent merkezinde araç yoğunluğunu azaltmayı hedefliyoruz. Kreşlerimizi 12 ilçemizde de yaygınlaştıracağız. Yeni katlı otoparkların yapımı da planlarımız arasında. Porsuk 1 Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında Çukur Çarşı olarak bildiğimiz alanı, Eskişehir’e ve Porsuk Çayı’na yakışır hale getireceğiz. Aynı zamanda oradaki Halkevi Binasını da aslına uygun olarak inşa edeceğiz. Ekonomik şartların her gün daha kötüye gittiği bir dönemdeyiz. Özellikle barınma konusunda 75. Yıl Mahallemizde sosyal konutlar yapma hedefimiz var. Halk Et Entegre Et Tesisi ve Mezbaha projesini hayata geçireceğiz. Bunun yanında halk bakliyat ile mahallelerde halk mutfakları kuracağız. Yeni Aşevi ve yemek fabrikası ile maliyetleri en aza indireceğiz. Sosyal yardım ve destekleri artıracağız. Yakın zamanda kıdemli vatandaşlarımız için Emek Kafe’yi Taşbaşı bölgesinde açacağız. Hayvan Barınağı ve Bakım Merkezi yapım çalışmalarına başladık onu da tamamlayarak sokak hayvanları sorununa çözüm üreteceğiz. Su hizmetlerinde dijital dönüşümü gerçekleştireceğiz. Şehrimize yeni spor tesisleri kazandıracağız. Enerjisi yüksek gençlere aktif park, kano eğitim merkezi, gelenek parkı, spor parkı, şehit yakınları ve gazilerimize özel sosyal tesis gibi uzayan bir liste var. Kırsalda gerek altyapı gerek üstyapıya ağırlık vererek tersine göç sağlamayı hedefliyoruz. Kırsal kalkınmada destekleri artırıp çiftçi ve hayvan üreticilerine yeni destekler planlıyoruz. Meyve ve sebze kurutma tesisi, sözleşmeli çiçekçilik, ipek köyü, yem fabrikası yapacağımız yatırımlardan bazıları. Atıktan türetilmiş yakıt tesisi, güneş enerji santralleri, yeni atıksu arıtma tesisi de yatırımlarımız arasında yer alacak. Kuraklık ve iklim değişikliği mücadele kapsamında çiftçilerimizle beraber su kaynaklarının korunması amacıyla kuru tarım ile kırsal alanların canlılığını sürdüreceğiz. Afet Koordinasyon ve Lojistik Merkezi kurarak dirençli şehir çalışmalarımızı güçlendireceğiz. Aynı şekilde afetlere hazırlık kapsamında itfaiyemizin gerek insan kaynağı gerekse teknolojik gelişimine ağırlık vereceğiz. Turizm, kültür ve sanat yatırımlarımızı sürdürüp şehrimizin kültürel zenginliğini artıracağız. Kısacası Eskişehir’i geleceğe sorunlarını aşmış bir şekilde hazırlayacağız. Açıkladığım projeler zaten kitapçık olarak kamuoyuna sunmuştum. Tabi şartlara göre bu projelere yenileri eklenecektir. Dolu dolu bir 5 yıl ile vaatlerimizi gerçekleştirmek istiyoruz.
Sizce Eskişehir, sanayi bölgeleri ve sanayisi hızla büyüyen ve bunun sonucu olarak büyük göç alan bir şehir mi olmalı? Yoksa mevcut konumunu koruyan huzurlu ve güvenli bir şehir mi olmalı?
Eskişehir, çok yönlü bir şehir. Elbette Eskişehir’in sanayisi büyümeli. Ancak sanayi ve ekonomik büyüme konusunda atılacak adımların dikkatle planlanması gerekiyor. Şehirdeki mevcut yaşam kalitesini bozmadan, ekonomiyi destekleyecek adımların atılması bu planlamanın en önemli unsuru. Sanayinin kontrolsüz büyümesi şehre yeni bir göç dalgası yaratacağından barınma, altyapı, ulaşım, çevre, eğitim ve sağlık gibi hizmetlerde yetersizlik ya da farklı sorunlar oluşturabilir. Bunu önlemek ise çok büyük yatırımlar yapılmasını gerektirir.
Eskişehir'in, sanayisini büyütme amacı güderken, aynı zamanda yeşil alanları, kültürel dokusunu ve sakin yaşam tarzını koruyarak sürdürülebilir bir gelişim modeline sahip olması çok kıymetli. Bu durum öngörülemez göç alan bir şehir olma yolunda hızla ilerlemek yerine, şehirle uyumlu bir sanayileşme yaklaşımının benimsenmesi gerektiği anlamına gelir. Eskişehir, büyüyen sanayisiyle gelişmeli ama burada denge korunmalı. Kontrolsüz ve plansız büyüme yeni istihdam alanı yaratıyor gibi görünse de uzun vadede herkesin kaçıp uzaklaşmak istediği, şehir kimliğini kaybeden bir yerde sizi yaşamak zorunda bırakacaktır. Bu olmasın diyorsak mevcut huzurlu ve güvenli yapıyı kaybetmeden, şehirde yaşayan herkes için daha yaşanabilir bir ortam anlayışıyla, dengeli şekilde gitmek en doğrusu olacaktır.
Sizce Eskişehir’in en büyük sorunu nedir? Şehrin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
1999 öncesi yapılan tüm binalar Eskişehir için büyük sorun teşkil ediyor. Hem eski yönetmeliklere göre inşa edildiler hem de o dönemin beton ve kum kalitesi oldukça düşük. Ayrıca bölgemizin sıvılaşma oranı da yüksek olduğu için bu yapılar bir an önce dönüştürülmeli. Ülkemizin deprem gerçeğini artık hatırlatmaya gerek yok. Olası bir Marmara depremi uzmanların en çok dikkat çektiği konuların başında geliyor. Haliyle böyle bir afetten etkilenecek illerden biri de Eskişehir olacaktır. Kaldı ki; Eskişehir merkezli bir depremin de tarihte yerini aldığını da unutmayalım. Bu nedenle afet riskli alanlar ve kentsel dönüşüm alanları konusunda yetki Bakanlık’ta. Her defasında belediyelere yönelik siyaset uğruna çeşitli söylemler dillendirilse de yasa ve yönetmelikler var. Dönüşüm konusu siyaset üstü bir konu ve polemiklerle kaybedilecek vakit yok. Her şeye rağmen biz Gündoğdu mahallesinde sorumluluk duygusuyla hareket edip görevimiz olmadığı halde 1500 konut yapıp teslim edeceğiz. Dönüşüm ve rezerv alanlar oluşturulması için iktidarın görevini yapması gerekiyor. Belediyeler üzerinden yürütülen her tartışma sorunu hem büyütüyor hem erteliyor.
Eskişehir’in geleceğini, doğru planlamalarla çok parlak görüyorum. Eskişehir her yönüyle gelişmeye devam eden, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında ışıl ışıl parlayan bir şehir olmaya devam edecek. Şehrimizi geleceğe hazırlarken planlamanın ve dengeli olmanın önemini o yüzden vurguluyorum. Yeter ki birbirimize güvenelim ve inanalım. Bir sloganımız var; ‘sevgiyle, emekle, özenle hep birlikle Eskişehir’ diye. Eskişehir’in gelecekte de parmakla gösterilen bir şehir olacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Eskişehir’deki merkez dışındaki kırsal ilçeler ile ilgili görüşleriniz neler? Kırsalda kalkınma nasıl olmalı?
Eskişehir’in durumu Türkiye’de nadir görülen bir özelliğe sahip. Nüfusun yüzde 92’si kent merkezinde yaşıyor. Kırsalda geriye kalan yüzde 8’lik nüfus aslında bize her şeyi anlatıyor. O yüzden ilçelerimizin ve köylerimizin nüfusu çok düşük ve bu giderek de azalıyor. Kırsaldan kente göç meselesi çok önemli. Göçü durdurmak ve tersine göçü yeniden sağlamak için öncelikle kırsaldaki şartların çok daha iyi noktaya taşınması gerekiyor. Bu nedenle Odunpazarı ve Tepebaşı hariç 12 kırsal ilçemizde su, kanalizasyon, arıtma gibi altyapı çalışmalarının yanı sıra üstyapı çalışmaları ve ulaşım için yoğun çalışma yürütüyoruz. Her ilçemizin kendine özgü değerleri ve yapısı var. Onun için tarım ve hayvancılıkta ilçenin ve o bölgenin özelliklerine göre destekler veriyoruz. Her ilçeyle ilgili proje hazırladık. 12 ilçenin kimisinde zeytincilik, kimisinde ipekçilik yapacağız. Birinde organize sanayi kurulmasını sağlayacağız diğerinde atçılığın gelişmesi, bir başkasında tarih ve inanç turizmini güçlendireceğiz. Büyük bir dönüşümü tek başımıza bizim yapmamız beklenmemeli. Burada devlet politikası ile sağlık, eğitim, barınma başta olmak üzere birçok alanda büyük yatırımlar yapılmalı ve insanları tekrar kırsala döndürecek büyük teşvikler sağlanmalı. Bu da ancak çok geniş çaplı bir çalışmayla mümkün olur. Konuya böyle geniş bir çerçeveden bakıldığında kırsal kalkınma insanların ihtiyaçlarını tüm yönleriyle karşılayan bir modelle sağlanır. Böylece kentlerde yaşanan birçok sorunun yerine üretimi ve kırsal nüfusu artırarak güzel bir sonuç etmek mümkün olacaktır.
Hep halkın içindesiniz. Devamlı onları ziyaret edip, sorunlarını dinliyorsunuz. Halk sizden en çok neyi istiyor?
Sokakta hemşehrilerimle birebir temas kurup onların sorunlarını, çözüm önerilerini dinlemek benim için çok önemli. Çok yoğun bir çalışma tempomuz var ama çarşıda, pazarda olmayı, bir esnaf lokantasında yemek yemeyi çok seviyorum. Gittiğiniz yerlerde eksiklikleri birebir görme imkânı yakalıyorsunuz. Bu benim en büyük motivasyonum. Sokakta olmayı seviyorum ve hep olacağım. Ekonomik kriz ve yoksullaşma en büyük sorun. Buna bağlı olarak Halk Ekmek büfesi ve Kent Lokantası çok talep ediliyor. Bu da yaşanan derin yoksulluğun bir sonucu. Tramvay hatlarının uzatılması gibi birçok istek ise genelde ikinci planda kalıyor. O nedenle mahalle mutfakları açacağız. Dar gelirli aileler için önemli bir hizmet olacak. Halkın gündemi ekonomi ve beklentiler de ekonomik destekleri kapsıyor diyebilirim.
Eskişehir’de mülteci sorunu var mı? Belediye olarak bu konuda çalışmalarınız var mı?
Yakın ve uzak coğrafyalarda yaşanan savaş, dünyada önemli bir göç hareketine sebep oluyor. Bundan en çok etkilenen ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Metropol dediğimiz nüfusu daha büyük şehirlere oranla Eskişehir’de bu durum biraz farklı. Şehrimizde çeşitli milletlerden koruma altına alınmış insanlar bulunuyor. Suriyeliler üzerinden genel olarak konu tartışılsa da Eskişehir’de geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısından daha fazla uluslararası koruma statüsünde insan var. Özellikle Irak, İran, Ukrayna, Afrika ülkelerinden gelenler uluslararası koruma statüsüne sahip. Bildiğiniz üzere bu konuda İl Göç İdaresi Müdürlüğü yetkili. Tüm resmi tüm iş ve işlemleri yürütüyorlar. Özellikle yardım meselesi çok tartışılıyor olsa da biz belediye olarak sosyal yardım yönetmeliğindeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak şartı sebebiyle bunu yapamıyoruz. Ancak toplumsal huzurun devamını sağlamak adına entegrasyon çalışmalarımız var. Birkaç örnek vermem gerekirse; Fransa Büyükelçiliğinin hibe projesi kapsamında Mülteci Destek Derneği (MUDEM) ile birlikte Kadın Hakları Projesi’ni hayata geçirdik. Çok sayıda mülteci kadına, kadın sağlığı eğitimleri verdik. Bunun yanında düzenlediğimiz kurslar ve eğitimlerle mültecilerin bir sorun olmasını değil uyum içinde yaşamasına destek oluyoruz. Yakın zamanda bir çocuk şenliği düzenledik. O şenlikte İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı ile birlikte Ukrayna’dan gelen Kırım Tatarı çocuklar ile Afrika ülkelerinden şehrimize gelen çocuklar başta olmak üzere şehrimizde bulunan mülteci çocukları şenlikte buluşturduk. Çocukların o saf ve temiz duygularını orada bir kez daha gördük. Geniş bir çerçeveden bakarsak mülteci ve göç meselesi yerel, ulusal ve uluslararası boyutu olan mutlaka çözülmesi gereken bir konu. Eskişehir’de nüfusu daha büyük şehirlere oranla çok büyük sorunlar yok. Biz şehrimizde toplumsal huzurun korunması, özellikle de yaşama entegrasyon konusunu çok önemsiyoruz. Başta güvenlik olmak üzere diğer başlıklarda zaten devletimizin diğer ilgili kurumları çalışma yürüterek durumu takip ediyorlar. Suriye’de yaşanan son gelişmeler sonrası tekrar Suriyelilerin ülkelerine dönmesi gibi bir beklenti var. Ancak bilinmelidir ki; bu göçler yalnızca iç savaş, terör gibi nedenlerle değil ilerleyen zamanda iklim krizi, gıdaya erişimde sıkıntı gibi sebeplerle devam edecek. Bu anlamda geleceğe yönelik çalışmalar bugünden büyük önem arz ediyor.
Eskişehirspor’a destekleriniz oluyor. Maçlara da gidiyorsunuz. Eskişehirspor ile ilgili görüşleriniz neler?
Eskişehirspor, sadece bir futbol kulübü değil. Eskişehir'in en büyük markası. Hangi görüşten olursa olsun herkesi tek çatı altında toplayan en büyük güç. Şehrin canlı hafızası, herkesin en güzel anılarının bir parçası olan Eskişehirspor’a bir spor kulübü olarak bakılamaz. 1965’ten bu yana başta taraftarı olmak üzere her yönüyle ilklerin kulübü olmuş, şehrimizin sosyal ve kültürel yaşamında zoru başarmanın, birlik olmanın ve mücadelenin simgesi haline gelmiştir. Bununla ilgili sayfalarca sürecek cevap verebilirim. Ancak şunu söylemeden geçemem. Eskişehirspor, bir direniştir ve içerisinde bulunduğu kötü durumu kabullenmemektir. İşte bugün tam da o noktadayız. Eskişehirspor gibi büyük bir markanın Bölgesel Amatör Lig’de yer almasını hiçbirimiz kabullenemeyiz. Eskişehirsporluluk bunu gerektirir. O yüzden sezon başında belediye başkanları olarak bizler bu karanlıktan çıkmak için ilk fitili ateşledik. Üzerimize düşeni yapmak üzere yola çıktık. İktidar, muhalefet demeden partiler, odalar, meslek örgütleri, eski başkanlar ve yöneticiler olmak üzere tüm şehir olarak bu süreci desteklemeye devam etmeliyiz. Eskişehirspor’un kurtuluşu sportif başarı ve mali disiplin ile mümkün olacak. Sportif başarı, mali başarı kadar önemli. Eğer amatör ligden profesyonel lige çıkarsak o zaman daha güzel bir yola girmiş olacağız. Ben bu yıl şampiyon olacağımıza inanıyorum. Şehir buna inanıyor. Hep beraber başaracağız. Uzun vadede Eskişehirspor’un şirketleşmesi ve zamanla çeşitli sebeplerle kırılan güvenin sağlanması bu işin reçetesidir. Aynı zamanda tesisleşme, altyapıya ve genç sporculara yönelme, güçlü sponsorluklar ve büyük etkinlikler bu etkileşimi daha da güçlendirecektir. Özellikle kulübün kalıcı gelirlere sahip olması, şeffaflık, hesap verilebilirlik çok önemli konular. Eskişehirspor’umuzu yaşatalım. Bugün çok zor günlerden geçiyor olabiliriz. Ama inancımızı kaybetmeden yolumuza devam etmeliyiz. Yolun sonu bu karanlıktan çıkış olacak. Büyükşehir Belediyesi olarak imkânlar ölçüsünde maddi manevi her zaman Eskişehirspor’un yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz.
Yapmayı düşündüğünüz projelerde iktidar partisi milletvekillerinden destek alıyor musunuz?
Projelerin siyasi bir tarafı olmaması gerektiğine inanıyorum. Bir proje, halkın yararına olacaksa, herkes aynı doğrultuda düşünmeli. Bu anlamda, fikirlerimi veya projelerimi paylaşırken iktidar partisi milletvekilleriyle de görüşmekten çekinmem. Çünkü sorunlara çözüm üretmek için ortak akılla hareket etmek şart. Çünkü vatandaş kavga, çekişme değil sorunlarına çözümler bekliyor.
Elbette siyasetin kendi dinamikleri var; bazen bu tür destek süreçleri kolay ilerlemiyor. Ancak ben her zaman diyaloğa açık bir tavır sergilemeyi tercih ediyorum. Nihayetinde mesele, halkın yaşam kalitesini artıracak adımlar atabilmek. Siyasi farklılıklar, ortak hedefler söz konusu olduğunda bir engel olmamalı. Eğer bu anlayışı yaygınlaştırabilirsek, ülke olarak çok daha güçlü bir geleceğe yönelebiliriz. Şu ana kadar bizim ya da iktidar vekilleri tarafından bir temas olmadı. Genelde oradan bize yönelik sürekli eleştiri duyuyoruz. İlerleyen süreçte ne olur, ne biter onun için şimdiden bir şey söylemek zor diyebilirim.
Sizce CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu mu yoksa Mansur Yavaş mı olmalı?
Bu ülkenin artık bir değişime ihtiyacı var diye düşünüyorum. O yüzden parti içinde Cumhurbaşkanlığı yarışı varmış ve bu gündemle uğraşılıyormuş gibi görünmesinden de rahatsızım. Gerek Ekrem İmamoğlu gerek Mansur Yavaş başkanlarımız, kısacası hepimiz çok çalışıp ülkedeki bu değişimi, bu dönüşümü önce şehirlerimizde gerçekleştirip sonra da ülkede bu güzel değişim dönüşümün yaşanması için gayret ediyoruz.
Gece gündüz demeden iki kıymetli başkamız da çalışıyor. 31 Mart sonuçları gösterdi ki; halkımız kararını vermiş. Ülkede bir değişim isteniyor. Biz de o değişimi dönüşümü sağlamak için birlik ve beraberlik içinde tamamen iktidara ve iktidar sonrası ülkemizin yaşadığı sıkıntılardan bir an önce kurtaracak reçeteleri sunmak için çalışmalıyız.
Bunun dışındaki tartışmaların kimseye faydası yok. O yüzden hepimiz sokağın sesine bakıyor, sıkıntıların çözümüne odaklanıyoruz. Vakti geldiğinde partimiz kendi değerlendirmesini yapacak, halkımız bu yöndeki isteği ve beklentisini göz önünde bulundurup adayımızı belirleyecektir.
Türkiye’de yapılan siyaseti nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’de yaşayıp siyasete uzak kalmak mümkün değil. Çünkü kahvede, çarşıda, pazarda, tarlada nereye baksanız bir şekilde tartışmaların sonu siyasete dayanıyor. Tabi buna halkın siyasete olan yüksek ilgisini de eklemek gerekiyor. Bu da iyi bir şey. Olayları objektif değerlendirmek için siyasi gündemi de yakından takip etmek her vatandaş için kıymetli.
Türkiye’de siyaset ne yazık ki bu iktidar tarafından kutuplaşma üzerinden kötü bir noktaya getirildi. Geçmişte de iktidar vardı, muhalefet vardı. Ancak hiçbir zaman toplum bu kadar birbirinden nefret eder hale gelmemişti. Bu yönüyle siyasetin de rehabilite edilmesi, bir kavga aracı değil bir uzlaşı ve kucaklaşma zemini olması gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partimizin iktidarında siyasetin normalleştiği, herkesin düşüncelerini dile getirebildiği demokratik bir ortamı oluşturmak bizim en önemli görevlerimizden olacak.
Bu değişmediği sürece toplum çaresiz, çare üretmesi gereken siyaset, çaresizliği besliyor. Yaşanan sorunların kaynağında kamplaştırıcı siyaset anlayışının büyük rolü var. O yüzden bugünkü siyasi anlayışın değişmesi gerektiğini halkımız da söylüyor. Bu son yerel seçimler bu konuda somut en son örnektir.
Ayşe Ünlüce’nin gözüyle Eskişehir halkını tanımlar mısınız?
Eskişehir halkının o kadar anlatacak güzel yönü var ki; hangisini sıralasam eksik kalacak gibi geliyor. Eskişehir halkını Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı, hoşgörülü, sıcak, samimi, açık fikirli, iyi gözlemci, özgüvenli, verdiği kararın arkasında duran güçlü irade olarak tanımlayabilirim.
Ayşe Ünlüce’nin hayatındaki kırılma anı neydi?
Büyükşehir Belediyesi’nde Genel Sekreter olarak görev yapmam ve Yılmaz Büyükerşen gibi duayen bir isimle çalışmam benim için önemli bir kırılma noktasıydı. Uzun yıllar sivil toplum örgütlerinde gönüllü olarak yer aldım. O dönemler belediyelerle ortak çalışmalar yürüttük. Sahadaki sorunları bilen birisi olarak yönetimde de yer almak çok önemli tecrübeler kazanmamı sağladı. Bugün ise Büyükşehir Belediye Başkanı olarak o deneyimlerin çok büyük yararını görüyorum.
Eskişehirlilere son bir mesajınız var mı?
31 Mart Yerel Seçimleri ile bana Eskişehir’in ilk kadın belediye başkanı olma onurunu yaşatan hemşehrilerime sizlerin aracılığı ile bir kez daha teşekkürlerimi iletiyorum. Henüz yolun başındayız. Farkındayım, daha yapacak çok işimiz var. Ancak bunu yaparken sahada hemşehrilerimin desteğini görmek benim ve çalışma arkadaşlarımın motivasyonunu bir kat daha artırıyor. Hep birlikte güzel işler başaracağız. Sosyal ve halkçı belediyecilik anlayışıyla Eskişehir’in Başkanı olarak, güzel yarınlara el ele ulaşacağımızı vurgulamak istiyorum. Eskişehir, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da gurur duyduğumuz bir şehir olmaya devam edecek. Sözlerimi tamamlarken bu keyifli söyleşi için sizin şahsınızda Haberes ailesine çok teşekkür ediyor, yayın hayatınızda üstün başarılar diliyorum.