80’li ve 90’lı yıllara damga vuran Grup Gündoğarken’den tanıdığımız usta sanatçı Burhan Şeşen Haberes Dergisi’ne konuk oldu.
Yazarımız Cem Aksu ile keyifli bir müzik sohbeti gerçekleştiren Şeşen; “Ülkemizde sanata ve sanatçıya değer verilebilmesi için ülkeyi yönetenlerin önce bu değeri vermesi lazım. Ama bizlere ‘çapulcu’, ‘sanatçı müsveddesi’ diye seslenen bir iktidar yüzünden gençler sanatçı olmayı değil ünlü olmayı seçiyor” dedi.
Eskişehir doğumlusunuz. Çocukluğunuz nasıl geçti Eskişehir’de? Neler hatırlıyorsunuz o yıllara dâhil? En son tekrar ne zaman geldiniz Eskişehir’e?
Evet, Gökhan’da ben de Eskişehir doğumluyuz. Cumhuriye mahallesi Tura sokakta doğduk. Rahmetli anneannem ve büyükbabamın tek katlı çok şirin bir evi vardı. Bahçesinde tavuklar, koyunlar, ağaçlar, her zaman soğuk suyunu içtiğimiz tulumba, teyzemler, dayımlarla aile yaşardık. Çok güzel bir çocukluk geçirdim. Porsuk nehrinin taşması, ufak tefek seller, Yalaman adada bayram günleri, Köprübaşı’ndaki sinemalar ve tabii ki de 5 Kardeşler ve Venedik Pastanesi. Eskişehir’i hep bir tebessümle hatırlarım. 2 sene kadar önce bir toplantı için geldim yine.
Müziğe nasıl başladınız? Amcanız İlhan Şeşen’in müzik hayatınızda etkisi ne şekilde oldu?
Müziğe ilgi duymam aslında ağabeyim Gökhan sayesinde oldu. O çok küçük yaşlardan itibaren her türlü telli enstrümanı çalabilen, müziğe çok yeteneği olan biriydi. İlkokuldan itibaren orkestralar kurar, besteler yapardı. Sonrasında amca İlhan Şeşen’in 1971 yılında çıkan “Kavga” ve “Dua” isimli iki 45’liği ise müziği çok sevmemi sağladı ve beni müziğe yönlendirdi diyebilirim.
Grup Gündoğarken nasıl oluştu? Sonrasında grup olarak sizleri göremedik. Neden ayrıldınız?
Grup Gündoğarken Gökhan’ın çok sevdiğimiz “Gündoğarken” isimli şarkısından aldı ismini. Ama biz zaten üçümüz ne zaman buluşsak ortak noktamız müzik olurdu. Hemen gitarlarımızı elimize alır, birbirimizi görmediğimiz zamanlarda yaptığımız şarkıları çalardık. Birimiz vokal yapar, birimiz bir İntro bulurduk şarkılarımıza. Çok güzel ve eğlenceli günlerdi. Ama bizi profesyonel müzik hayatına iten benim ve Gökhan’ın babası, amcanın ağabeyi Turhan Şeşen, namı diğer pilotluk mesleğini seçen Şeşen Kaptan olmuştu.(Ankara’dan gelen abi) Keşfedilmemiz ise Levent Kırca sayesinde. Onun Genel Sanat Yönetmenliğini yaptığı Hodri Meydan Kültür Merkezi’nde verdiğimiz bir konser sonrası Levent ağabey şarkılarımızı beğenip, bize “Kadıncıklar” isimli bir oyunun müziklerini yapmamızı istemişti. Onun sayesinde de profesyonel müzik hayatına başlamış olduk. Amca ile müzikal anlaşmazlıklar sonucunda ayrıldık. Ama her zaman sevgimiz saygımız sonsuzdur. Gökhan ve ben 20 senedir Gündoğarken’i sürdürüyoruz. Bu sene Gündoğarken’in 41.Yılı. Bunu da bir “tribute” albümle kutlayacağız. Bizi görememekten kastınız televizyonlar ise buna verecek cevabım yok.
Ülkemizde sanata ve sanatçıya verilen değeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanatın ve sanatçının daha anlaşılır olması için neler yapılmalı sizce?
Ülkemizde sanata ve sanatçıya değer verilebilmesi için ülkeyi yönetenlerin önce bu değeri vermesi lazım. Ama bizlere “çapulcu”, “sanatçı müsveddesi” diye seslenen bir iktidar yüzünden gençler sanatçı olmayı değil ünlü olmayı seçiyor. Ekonomik koşullar da sanatsal aktivitelere gitmeyi zorlaştırdığından sanat etkinlikleri sadece belli bir kesim tarafından takip edilebiliyor. Oysaki sanat bir lüks değil gerekliliktir.
Son dönemde yapılan müziği nasıl değerlendiriyorsunuz? Müzikal kalite adına tatmin edici mi? Neler değişti sizce ya da neler eksik müzik kalitesi olarak?
Ekonomide altyapı üstyapıyı belirler diye bir kural vardır. Bir ülkenin ekonomik şartları ve yönetilme biçimi yapılan tüm sanat eserlerini de etkiler. Bu yüzden bu gün bu kaotik ortamı en iyi anlatan şarkılar sokağın da dili olan rap ve hiphop. Kimse bu günlerden 70’li, 80’li, 90‘lı yılların şarkılarını beklemesin. Her gün cinayetler işlenirken, hayvanlar katledilirken, kadına şiddet artık sıradan bir olay haline gelmişken, şarkılar da böyle olacak doğal olarak. Müzikaliteyi konuşmak zaten gereksiz.
MÜYORBİR’in başkanısınız. Müzik yorumcuları meslek birliği neler yapıyor? Çalışma prensibi nedir? Sanat ve sanatçılar adına çalışmaları nelerdir?
MÜYORBİR (Müzik Yorumcuları Meslek Birliği) 5846 sayılı yasayla kurulmuş, Türkiye’deki icracı sanatçıların yorumcu haklarını takip eden bir meslek birliği. Önümüzdeki sene 25.yılını kutlayacağız. Kültür Bakanlığının mali ve idari denetimine bağlıyız. Kısaca radyo-televizyon ve dijital platformları, umumi mahalleri (kafe, bar, restoran, konaklama tesisleri) lisanslayıp, elde ettiğimiz tahsilatları genel kuruldan geçen dağıtım yönergemize göre dağıtıyoruz. Meslek Birliğimizin birbirinden kıymetli 3 bin üyesi var. Sezen Aksu’dan Arif Sağ’a, Duman’dan Âşık Mahzuni’ye kadar her alanda yorumcumuzun hakkını takip ediyoruz.
Şimdilerde neler yapıyorsunuz? Yeni projeler var mı?
Dediğim gibi bu sene Gündoğarken’in 41.yılı. Bir tribute albümle çok değerli müzisyen dostlarımız şarkılarımızı yorumlayacaklar. Gökhan’la birlikte “Hal ve Gidiş” diye Gündoğarken’in 50 yıllık hikâyesini anlatan fotoğraf ve videolarla desteklenen bir otobiyografik gösterimiz var. Kızım Dilhan’la birlikte yaptığımız “Serbest Metronom” isimli bir youtube projemiz ve de üç sezondur devam eden Ferhan Şensoy’un efsane oyunu “Şahları da Vururlar.” Bu oyunda da Nejat Yavaşoğulları, Gökhan ve ben Fuat Güner’in 44 sene önce yaptığı bir çoğu hit olan oyun müziklerini seslendiriyoruz. Onun dışında 3 senedir her hafta Birgün Gazetesi’nde müzikle ilgili yazılar yazıyorum. Gündoğarken konserleri de devam etmekte.
Gençlerin müziğe ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Neler yapılmalı gençler için?
Gençlerin müziğe olan ilgisini doğru yönetmek lazım. Onlara özgün ve kalıcı olmanın ünlü olmaktan çok daha değerli olduğu anlatılmalıdır. Ve de en önemlisi bazı sanatsal etkinliklerden çok düşük bir ücretle yararlanmaları sağlanmalıdır. Kesinlikle bedava yararlanmamaları lazım. Zira o zaman sanatın “bedava” olduğu yanılgısına kapılabilir gençler. Bir çay bir simit parası bile olsa sanatsal etkinliklere, sadece gençler değil hepimiz bir ücret ödemeliyiz.