Hayatımıza birçok insan girip çıkar. Bazıları uzun süre hayatımızda kalır bazıları ise kısa süre... Peki hayat boyu birlikte olduğumuz tek kişi kim?...Tabii ki kendimiz... Biz kendimizle sürekli iletişim halindeyiz.
Hiç ayrılmadan bu hayat yolculuğunu birlikte tamamlıyoruz. Birlikte büyüyor, birlikte yaşıyoruz... İç sesimiz bize sürekli bir şeyler söylüyor. Bazen kendimizle sadece konuşuyor, bazen sorular soruyor, bazen de susuyoruz. Aslında kendimize ne çok hikayeler anlatıyoruz... Bazen kendimizi seviyor, bazen kızıyor, bazen destekliyor bazen de yalnız bırakıyoruz...
Kendinizle konuşma şeklinize hiç dikkat ettiniz mi? Genellikle nasıl konuşuyorsunuz? Başarısız bir deneyiminizin ardından kendinize neler söylüyorsunuz? Ya da yapmak isteyip de bir türlü yapamadığınız/ yapmadığınız hedefleriniz ile ilgili kendinizle aranızda nasıl bir diyalog geçiyor? ...
Mesela;
- Bugün kendimi iyi hissetmiyorum /bugün kendimi iyi hissetmem gerek.
- Bunu yapabilirsin, başarabilirsin/ yapamazsın hiç deneme boşa zaman kaybı...
- Bugünkü görüşmem için çok heyecanlıyım ve hata yapmaktan korkuyorum sanırım başaramayacağım / bugün yapacağım görüşme için heyecanlıyım. Bu güzel bir şey ve eminim istediğim gibi sonuçlanacak ve ben elimden geleni yapacağım.
- Bu işi bitmeyecek ve başaramayacağım/ Bunu başarabilirsin ve bu işi bitirebilirsin.
- Hedeflime ulaşmak bana çok uzak geliyor. Sanırım denemekten vaz geçeceğim/ Diğerleri başarmak için neler yapmış ve sen ne yapacaksın?
- Devam et, sabret ve güçlü ol.
Bu cümlelerden bazıları size tanıdık geldi mi? Bu içsel konuşma sizi nasıl etkiliyor? Motivasyonunuzu ve mutluluğunuzu arttıracak şekilde mi yoksa stres ve endişenizi besleyecek şekilde mi?
Bir plan yaptığımızda, bir şeylerle meşgul olduğumuzda, kendimize hedefler koyduğumuzda iç sesimiz sürekli konuşma halinde. Bu bazen destekleyici olabildiği gibi bazen de engelleyici olabiliyor. Peki bu ses kimin? Gerçekten size mi ait yoksa geçmişten getirdiğiniz, kime ait olduğunu bilmediğiniz ses mi?
Kendimizle ilişkimiz aslında çocukluğumuzun ilk yıllarından itibaren başlar ve tüm yaşadıklarımızla zaman içerisinde şekillenir. O yıllardan itibaren, içselleştirdiğimiz sesler bize hayat boyu eşlik eder. Bize nasıl davranıldıysa biz de kendimize o şekilde davranmaya devam ederiz. Bazen kendimize o kadar acımasız davranırız ki, o otoriter ses hoşgörüden ve esneklikten uzaklaşır. Geliştirdiğimiz bu ses o kadar doğal yerden gelir ki kime ait olduğunu, nereden geldiğini ve neden mevcut olduğunu bulma yolculuğuna çıkmayı unutabiliriz.
Peki, bu ses hayat yolculuğumuzda nasıl karşımıza çıkar?
Yaşadığınız iç tartışmaları düşünün... Sanki içimizde iki kişi var ve bunlar birbirlerini anlamıyorlar. Örneğin, yarına yetiştirmeniz gereken bir iş var diyelim fakat aynı zamanda molaya da ihtiyaç duyuyorsunuz. Bir tarafınız o molayı vermemek için zorlarken diğer tarafınız da isyanda olabiliyor. Peki sana bu izni vermeyen kim? Sana en yakın olan ses hangisi? Bu sesi duymakta zorlanıyorsan, “Benim şu an ihtiyacım olan şey nedir?” sorusunu kendinize sorabilirsiniz. İhtiyacınız olan şeyi bulmanız, eleştirel sesinizin susmasına yardımcı olabilir.
Eleştirel iç sesimizi nasıl fark edebiliriz
Hepimiz kendimizde bazı özellikleri sever bazılarını ise sevmeyiz. İçinde doğduğumuz, yaşadığımız bu dünya zihnimizi şekillendirir; iş, okul, aile, arkadaş çevresi, popüler kültür, medyada vurgulanan imajlar vs. kendimizle ilgili algılarımızı biçimlendirir. Bu sesler bir süre sonra dış ses olmaktan çıkar ve iç sese dönüşür. Ta ki biz farkına varıp bu sesin bize ait olmadığını anlayana dek.
Bir düşünün... Bugün hangi kararları verirken hangi bakış açısının etkisindesiniz? Eski inanç ve kalıplarınızı fark etmeye çalışın. Kendinizle ilgili düşüncelerinizi ise bir kâğıda yazabilirsiniz. Örneğin seni yetersiz, güçsüz ve başarısız hissettiren düşünceler hangileri? Adım atmakta seni zorlayan, kendi varlığını saklamana neden olan inançların neler? İstediğin bir şeyi yapabilmek için hangi engelleyici düşüncelere sahipsin? Burada cevaplar beliriyorsa kendine şu soruları sor: Bunca fikre nereden sahibim? Bu düşünceler kime ait? Bunların gerçeklik payı nedir? Tüm bu eski inanç ve kalıplarınızı, kendiniz ile ilgili olumsuz düşüncelerinizi, eleştirel iç sesinizi fark edin.
Eleştirel iç sesinizi fark ettikten sonra onu kabul edin. Çünkü zihninizdeki olumsuz bakış açılarını gördükçe ve kabul ettikçe onlarla iletişim kurabilirsiniz...
Öz eleştiri, hayal kırıklıkları ve öfke gibi zorlayıcı duygularla renklenmiş düşünceler belirmeye başladığında, yapılması gerek tek şey onların orada olduğunu kabul etmektir. Çünkü bu düşüncelerinin kendin hakkında bir şeyler öğretebileceğini ve gelişmene yardımcı olabileceğini unutma... Onlara tüm açıklıklarla yaklaştıkça, eleştirmeye alışan zihin şaşırır ve duraksar.
Peki sonraki adımda ne yapabiliriz?
Kendinle nasıl konuştuğuna dair küçük bir farkındalık zaten yeterli olacaktır. Zihninde olumsuz içsel konuşmaları fark ettiğinde ve kabul ettiğinde, bir adım daha ileri gitmek için herhangi bir içsel konuşmanın genel olarak yaşamına ve iyi olma haline nasıl etki ettiğini gözlemleyebilirsin. Mevcut içsel konuşmanı seni daha iyi hissettirebilecek, destekleyici bir sese nasıl dönüştürebileceğini bulabilirsin.
Gün içinde yargı dolu düşünceler belirdiğinde, onların gerçekliğini sorgulayabilir, gerçek olmama ihtimalini tüm varlığında hissedebilir ve içinden şu sözü tekrarlayabilirsin “Her şey yolunda...”
Yapabileceklerin arasında, kendine daha özenli davranabilirsin. Düşünün... Hepimizin hayatta kendimize yakın gördüğü birileri vardır. Aile bireylerimiz, arkadaşlarımız vs. Eleştirel iç sesini fark ettiğinde, kendine tıpkı sevdiğin bir arkadaşına, aile bireyine yaklaşır gibi yaklaşabilirsin. Böyle bir durumda olduklarında onlara ne söylerdin ve hangi tavsiyeleri verirdin? Meşhur bir söz vardır: “Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran” diye. Çoğu zaman sevdiklerimize, ailemize koşulsuz bir sevgi ile yaklaşırız. Onlara her kriz anında sabırla ve sevgiyle yardım etmeye istekli oluruz. Şimdi aynı özeni kendine de göstermeyi deneyebilirsin.
Bunlara benzer çalışmaları çoğaltmak mümkün. Bir başka çalışma daha ekleyecek olursak; eleştirel iç sesini fark ettiğinde ve onu yakaladığında, bu sesin sana neler söylediğini bir günlüğe yazabilir, yüksek sesle seslendirerek ses kaydı alabilirsin. Böylelikle seni olumsuz etkileyen bu sözler, bir kasırga olmaktan çıkar ve istediğin zaman dinleyebileceğin veya okuyabileceğin kelimelere dönüşür. Böylelikle düşünce kalıplarını daha net fark edebilir, düşüncelerine daha esnek bir şekilde bakabilirsin. Düşüncelerine baktığında kendine şu soruları sorabilirsin “Ne diyorlar?”, “Nereden geliyorlar?”, “Bu düşünceler neden mevcut?”
Hayatın koşturması içerisinde sürekli elimizde, zihnimizde listelerle dolaşıyoruz. Bir şeyleri yetiştirmeye çalışırken, insanlarla olan ilişkilerimizi geliştirmeye çalışırken ve hayatın getirdiği sorumluluklarla meşgul olurken bazen kendimizi unutuyoruz. Zihnimizde “Ben ne istiyorum” sorusuna cevaptan çok “Benden ne isteniyor” sorusuna cevap arıyoruz. Kendimizle sağlam bir ilişki kurmak istiyorsak bunun yolu kendimizi dinlemekten, anlamaktan ve sevgiden geçer.
Sevginin sesini dinlemeniz dileği ile
Mutlu kalın...