Hayata geçirdiği projelerle Eskişehir’i tüm Türkiye’nin gıptayla baktığı bir Avrupa kentine dönüştüren Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Haberes Dergisi’ne konuk oldu.
Yılmaz Büyükerşen; tozu, çamuru, suyu pis akan Porsuk Çayı ile anılan Eskişehir’i, tüm Türkiye’nin örnek aldığı bir kent haline getirdi. İçinde yaşayan insanların gittikleri başka kentlerde ‘ben Eskişehirliyim’ diye büyük gurur duydukları modern şehir oluşturdu. Eskişehir’in modern ve çağdaş yüzünü ortaya çıkardı. Bazı insanlar, o şehrin kaderi oluyor veya kaderini değiştiriyor. Bir şehrin kaderini değiştiren, 0n yıllar, yüzyıllar geçse de adı hep bu şehirle beraber yaşayacak olan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’e samimi açıklamalarda bulundu.
1999’da ilk seçildiğinizde Eskişehir nasıldı? O günden bugüne nasıl gelindi? Eskişehir’deki bu gelişimi anlatır mısınız?
1999'da ilk seçildiğimde Eskişehir'in kronikleşmiş sorunları giderek büyüyordu. İster istemez nüfus artıyor, buna karşın özellikle belediye hizmetleri rasyonel bir şekilde artmıyordu. Örneğin Porsuk. Sümerbank Fabrikası’nın attığı basma baskı boyaları ve diğer fabrikaların sanayi atıkları nedeniyle, her gün ayrı bir renkte akıyor, birçok kanalizasyon oraya dökülüyordu. O dönem dünyanın en kirli akarsularından biriydi, içinde sivrisinek larvası bile yaşamıyordu. Oysa benim çocukluk ve gençlik yıllarımda, Eskişehirli gençler yüzmeyi Porsuk'ta öğrenirlerdi, o kadar temiz idi. Ancak zamanla tabanındaki çamur birikmiş, atıklar nedeniyle de bazen dayanılmaz bir koku yayan bir çay haline gelmişti. Biliyorsunuz ilk projemiz Porsuk'un ıslah edilmesi olmuştur.
Toplu ulaşımda kullanılan otobüsler son derece eski, bakımsız ve kalitesizdi. Üstelik şehir içi ulaşım yalnızca lastik tekerlekli araçlarla değil at arabaları ile de yapıldığı için hem trafiği zorlaştırıyor, hem de çevreye ve doğaya daha çok zarar veriyordu. Hızla sistemde önemli düzenlemeler yaptık. O dönem hem özel halk otobüslerinin hem de belediyenin sahip olduğu otobüslerin yenilenmesini sağladık ve beş yaşından büyük araçların kullanılmasını yasakladık. Bir taraftan 1999 depreminin yaralarını sarmaya çalışırken, bir taraftan da tramvay projesini hazırlayıp, kaynak arayışına giriştik. Büyük 1999 depremi nedeniyle hükümetten destek bulma şansımız yoktu. Rektörlüğüm döneminde üniversite de hazırladığımız projeleri aldım ve yurt dışında kaynak arayışına giriştim.
Eskişehir yeşil alan bakımından da son derece fakirdi. Uygun ve henüz yapılaşmaya açılmamış alanlar bulup, tamamen kendi insan gücü ekiplerimiz ve öz kaynaklarımızla büyük parklar yapmaya başladık.
Velhasıl Eskişehir, kendine has hiç bir özelliği olmayan, şehir dışından insanların mecbur olmadıkça gelmedikleri ya da başka şehirlere giderken içinden bir an önce geçip gittikleri bir şehirdi. En büyük özelliği kışın soğuğu, yazın çamuru ve tozuydu. Şehirde yaşayan insanların en büyük hayali, kendileri başka şehirlere gidip yerleşememiş olmalarına karşın çocuklarının bir an önce Eskişehir'den gidip, başka şehirlerde yaşamalarını istiyorlardı. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren büyük bir gelişme gösteren şehir, 1950'li yıllardan itibaren unutulmuş, bir kenara bırakılmış, kendi kaderine terk edilmiş gibiydi.
Aslına bakarsanız, Eskişehir parlak dönemlerinin yanı sıra bu unutuluşu tarih boyunca zaman zaman yaşamıştır. Frigya zamanında büyük bir uygarlığa ev sahipliği yapmış, Roma döneminde sayfiye yeri olarak kullanılmış, Selçuklu döneminde Bizans sınırında yer alması nedeniyle stratejik bir öneme ve meydan savaşlarına elverişli ovalara sahip olmuş, Osmanlı Devletinin kuruluşuna ev sahipliği yapmış, ancak zaman içinde önemini yitirip, küçük bir Anadolu kasabası hüviyetine bürünmüş. İstanbul Hicaz Demiryolu hattının üzerinde yer alması ve Cer Atölyesinin kurulmasıyla yeniden canlanmıştı. Bu durum Cumhuriyetle birlikte devam etti. Devlet eliyle birçok yatırım yapıldı, göçler aldı, birçok fabrika kuruldu. Coğrafi konumu nedeniyle de demiryolu hatlarının kesişim noktasında bulunuyordu. 1990'ların sonundan bugüne nasıl gelindi derseniz, bu çok büyük ve uzun bir hikaye. Bunu gerektiği şekilde anlatmaya, bu röportajın sınırları yetmez diye düşünüyorum.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığınız döneminde çok güzel projeleri hayata geçirdiniz. Bunların arasında en çok ‘İyi ki bunu yaptım’ dediğiniz projeyi açıklar mısınız?
Benim Eskişehir'de hayata geçirdiğim tüm projelerin ortak bir hedefi vardı. Eskişehir'i içinde yaşayan insanların gurur duydukları, gururla "ben Eskişehirliyim" diyecekleri bir şehir haline getirmekti. Bunu başardığımı sanıyorum. "İyi ki yaptım" dediğim proje, aslında Eskişehir'in bu modern ve çağdaş yüzünü ortaya çıkarmaktı.
Bunun yanında bir çok alt başlık sayabiliriz. İnsanların yaşam kalitelerinin artması, ekonominin gelişmesi, turizmin canlanması bunlardan bir kaçı. Önceki yıllarda Eskişehirliler alışveriş için komşu illere giderlerdi. Çünkü tanınan, bilinen markalar yoktu Eskişehir'de. Bizden sonra hepsi geldi. Bugün komşu illerden gelip burada alışveriş yapıyorlar.
Beş defa üst üste seçildiniz. Hiç seçim kaybetmediniz. 31 Mart 2024 seçimlerinde ise aday olmayacaksınız. Bu kararınız ve seçim ile ilgili görüşleriniz neler?
Hayatta her şeyin bir sonu vardır. Önemli olan bu kararın zamanında ve sağlıklı şekilde verilmesi, aynı zamanda kimin ve kimlerin yönetimine bırakılacağıdır. Bu konuda doğru karar vermeye çalıştım. Ben, ailemden sonra bütün hayatımı adadığım Eskişehir'e hizmet etmekten çok büyük onur duydum. Çocuklarım ve torunlarımdan sonra benim bu hayata bırakacağım yegane değer, Anadolu Üniversitesi, on binlerce öğrencim ve örnek kent Eskişehir'imdir. Ancak, talep edildiği takdirde şehircilik konusundaki bilgilerimi ve deneyimlerimi, her zaman, herkesle paylaşmaya hazır olacağım.
CHP'nin sizin yerinize aday gösterdiği Ayşe Ünlüce ile ilgili neler söylersiniz...
Size şunun rahatlıkla söyleyebilirim ki, benim çok içime sinen bir isim Ayşe Ünlüce. Öncelikle bunca yıl hizmet etmeye çalıştığım Eskişehir için gözüm arkada kalmayacak. Uzun süre birlikte çalıştık. Kendisini yakından tanıyorum. Ne durumda nasıl tavır takınacağını, ne tür kararlar alacağını, çalışma ekibiyle ilişkilerinin ve yeni projelerinin nasıl olacağını tahmin edebiliyorum.
Üstelik bir kadın, Eskişehir'in sanıyorum Ayşe Ünlüce ilk kadın belediye başkanı adayı. Çeşitli ilçelerde başkan adayları ile mahallelerimizde muhtar olan kadın arkadaşlarımız var. Ancak Eskişehir merkez için bir ilk Kadın Belediye Başkan Adayı. (Hem de Büyükşehir Belediyesi olarak) Bunun Eskişehir'e çok yakışacağını ve Eskişehirlilerin de sandıkta ona bunun karşılığı oylarını vereceklerini düşünüyorum.
Hocam yine sizin döneminize dönersek, girdiğiniz her seçimde sağ seçmenlerden de çok oy aldınız. Sizin sayenizde CHP’nin genel seçimlerde de aldığı oyda 2002’ye göre çok arttı. Bu başarının altındaki sır nedir?
Bir kere partizanlık yapmadım. Belediye hizmetlerini götürürken, şu mahalle bize oy vermedi, şu mahalle verdi gibi ayrımlara hiç girmedik. 1999'da ilk seçildiğim ve belediyeye ilk geldiğim gün, parti rozetimi çıkardım ve belediye meclis üyesi arkadaşlarımdan da aynısı yapmalarını rica ettim. Çünkü biz o andan itibaren, yalnızca bize oy verenlerin değil, tüm Eskişehirlilerin hizmetindeydik. Sanırım bu gerçek Eskişehir halkı tarafından hemen fark edildi ve benimsendi.
Diğer bir etken, tüm ömrüm bu şehirde ve bu şehir için çalışmakla geçtiği için, Eskişehirliler beni tanıyor, biliyorlardı. Güveniyorlardı da. Çünkü yapamayacağım şeyin sözünü vermedim, sözünü verdiğim şeyi de yaptım. Onun için bana oy veren vermeyen herkes bilir ki, ben yapamayacağım şeyi dobra dobra söylerim, oy kaygısı taşımam. Yapacağım projeyi de, hem hukuki, hem finansal hem de proje açısından tamamen hazırlamadan açıklamam, insanları boş hayallerle yormam. Eskişehirliler bunları bildikleri gördükleri için, hangi siyasi görüşten olurlarsa olsunlar oy verdiler. Unutulmasın ki, 1999-2009 arası, üç dönem Büyükşehir Meclisinde azınlıkta idik. AKP çoğunluğu projelerimize red oyu veriyordu. Çoğunlukta olabildiğimiz 2009-2023 döneminde de aldığımız kararlara devamlı dava açarak geciktirdiler.
Sizce Eskişehir, sanayi bölgeleri ve sanayisi hızla büyüyen ve bunun sonucu olarak büyük göç alan bir şehir mi olmalı yoksa mevcut konumunu koruyan huzurlu ve güvenli bir şehir mi olmalı? Eskişehir’in geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Öncelikle ikisinin arasında kesin bir ayrım olduğunu düşünmüyorum. Sanayileşme, gelişme ve zenginliği, gelişmek ve zenginleşmek de huzuru ve güveni getirir. Aynı şekilde sanayi yatırımları da huzurlu ve güvenli şehirlere yapılır. Önemli olan ikisinin arasındaki dengeyi kurabilmek. Benim bu konudaki görüşlerim hep ya yanlış anlaşıldı ya da birilerini işine nasıl geliyorsa o açıdan değerlendirdi. Bakın Eskişehir Türkiye'nin en önemli ve en büyük organize sanayi bölgelerinden birine sahip. Üstelik sürekli yeni alanlar eklenerek büyüyor. O yeni alanlar nasıl belirleniyor? OSB yönetiminden gelen talepler doğrultusunda Büyükşehir Belediye Meclisi'nde kararlaştırılıyor. Ben sanayileşmeyi istemiyor olabilir miyim? Kesinlikle öyle bir şey yok.
Ben gelişigüzel, düzensiz, kuralsız, başıboş bir sanayileşmenin karşısındayım. Bunun beraberinde niteliksiz işgücü ve göç getirmesinden, şehirde gettoların oluşmasından, gecekondu mahallelerinin artmasından endişe ediyorum. Böyle bir aşırı göç, şehri hem imar açısından hem de sosyal açıdan deforme edeceğini biliyorum. Kaldı ki, bütün dönüşüm projelerimizi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yıllarca devamlı geri çevirip, onaylamaktan kaçındı.
Üstelik de bizim, fabrikalarının yanına işçi evleri yapıp, fabrika ve evinden başka bir yaşamı olmayan, adeta insanlardan tecrit edilmiş, koloni halinde yaşayan topluluklar yaratma sevdasında olan bazı iş adamlarımız (çoğunlukta olmasalar da) ve siyasetçilerimiz var. Bunu neden istiyorlar? İstedikleri tek şey, ucuz işgücü.
Eskişehir bundan sonra da bu dengeyi çok iyi gözetmeli. Biri için diğerinden vazgeçmemeli. Sanayileşmeye evet, ancak düzenli ve kurallı, planlı bir sanayileşmeden söz ediyorum.
Eskişehir’deki merkez dışındaki kırsal ilçeler ile ilgili görüşleriniz neler? Kırsalda kalkınma nasıl olmalı?
Eskişehir'in ilçelerindeki durumu biliyorsunuz, ben de defaten anlattım. Eskişehir adeta, kafası aşırı büyük, vücudu küçücük kalmış bir insan gibi. Toplam nüfusunun yüzde 80, belki daha fazlası şehir merkezinde yaşıyor. İlçelerimizin ve mahallelerimizin ekonomileri tamamen tarıma dayalı. Tarımın da bu iktidar döneminde ülke genelinde ne hale getirildiğini anlatmaya sanırım gerek yok. Çiftçi artık kazanamıyor, yetiştirdikleri ürünlerinin çoğu tarlada veya dallarında çürüyor. İnsanlar bir ürünü marketten 20-25 liraya alırken, üreticilikten vazgeçmeyenler tarlasında ya da bahçesinde 2 liraya toptancıya satamıyor. Bu çiftçi üretim yapar mı? Yapmaz elbette. Hayvancılıkta bitirildi. Beslenmekte dışa bağımlı hale geldik. Dolayısıyla dış borç bağımlısı olduk. O yüzden ülke olarak bir tarım reformuna acilen ihtiyacımız var.
Biz Büyükşehir Belediyesi olarak elimizden geldiğince üreticiye destek olmaya çalışıyoruz. İstiyoruz ki, köylerini bırakıp şehre göç edenler yeniden o topraklara dönsünler, asgari ücrete inşaatlarda çalışacaklarına, köylerine dönüp topraklarını eksinler, hayvanlarını yetiştirsinler, üretimlerini yapsınlar.
İlçelerde sanayi yatırımlarını önemsemekle birlikte, bunun verimli tarım alanlarında olmaması gerektiğini söylüyorum. Alpu Ovasının ortasına kömürlü termik santral yapılmasına karşı çıkınca, zannediyorlar ki, Yılmaz Büyükerşen ilçelerin sanayileşmesini ve gelişmesini istemiyor. Bir kişi, Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu şehrin ilçelerinin gelişmesini nasıl istemez, niye istemez ki, anlamıyorum.
CHP’de Genel Başkan değişikliği yaşandı. Özgür Özel ile CHP’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Özgür Özel ve ekibi göreve geleli henüz iki ayı biraz geçti. Ne ölçüde başarılı olup olmayacaklarını zaman gösterecek. Bunun en önemli aşamalarından biri de önümüzdeki yerel seçimler olacaktır.
Bütün temennim çok başarılı olmaları ve Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisini iktidara taşımalarıdır.
Eskişehir’de İYİ Parti’nin belediye başkan adayları çıkarması, CHP adaylarını nasıl etkiler? Seçim ittifakları ile ilgili düşünceleriniz neler?
Eskişehir özelinde olumsuz etkiyeceğini düşünmüyorum. Yeter ki bizim arkadaşlarımız kendilerini ve projelerini iyi anlatsınlar. Ben Eskişehirlilerin bir takım vaatlere kanıp oy vereceklerini sanmıyorum. Hele ki bir de yerel seçimlerde. Kendileri ve şehirleri için neyin iyi olup olmadığını onlar çok iyi bilirler.
Siyasette ikiyle iki dört etmeyebilir. Bazen daha az, bazen daha çok edebilir. Onun için ittifak meselesinde de, önceden iyi olur ya da kötü olur demek doğru değil. Önemli olan sürecin ve seçimlerin nasıl yönetildiğidir.
Başkanım Haberes okurlarına son bir mesajınız var mı?
Bana bu olanağı sağladığınız için teşekkür ediyorum. Eskişehir halkı beni her zaman bağrına bastı, inandı, güvendi. Okurlarınıza ve Eskişehir halkına minnettarım.