Eskişehir Rumeli Balkan Kültür ve Dayanışma Derneği (ERBALDER) Başkanı Neziha Bilen, Haberes Dergisi’nin 36’ncı sayısına konuk oldu.
Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeli Ayhan Aydıner ile keyifli röportaj gerçekleştiren Bilen; “Hayalimde, Eskişehir’de ‘Balkan Festivali’nin yapılması var” dedi.
Eskişehir Rumeli Balkan Kültür ve Dayanışma Derneği (ERBALDER) nasıl kuruldu? Kurulmasındaki amaç neydi?
Yüzyıllar boyu Balkanlar’da yaşayan Türkler insanlık dışı davranışlara maruz kalmış, milli geleneklerinden ve törelerinden kopartılmak istenmiş, yaşadıkları toprakları terk etmeye zorlanmıştır. Çekilen tüm acılara rağmen, Atalarımız hiçbir zaman boyun eğmemiş, kimlik ve benlik mücadelesinden vazgeçmemiştir. Geçmişteki yaraları ışık tutan yerleri olmuştur. Bu nedenle, Rumeli ya da Balkanlar deyince sadece bir coğrafyadan değil, bir kültürden, bir medeniyetten, bir ruhtan söz etmekteyiz. Biz, 100 yılı aşkın bir süre önce Balkanlardan Anavatanına göç etmiş, bayrağına ve milletine sahip çıkmış, ülkesinin kalkınıp gelişmesi için çalışmış Evlad-ı Fatihan’ın torunlarıyız. Kültürümüzün yaşatılması ve bilinmeyen yüzünün gün ışığına çıkarılması, paha biçilmez bir değerdir. Atalarımızdan kalan kültür mirası emanet olarak korumak ve taşımak bizim için bir onurdur. Biliyoruz ki, geleceğin aydınlığı geçmişin derinliklerinden gelir. Örgütlü olursak güçlü oluruz, güçlü olursak da başarılı oluruz bilinciyle Eskişehir Rumeli Camiası’nda bir meşale yaktık ve 8 Nisan 2021 tarihinde Eskişehir Rumeli Balkan Kültür ve Dayanışma Derneği’ni kurduk. Rumeli’den göç edip Eskişehir’e yerleşen Atalarımızın, 1923 yılında temellerini attıkları ‘Rumeli Muhacirin Cemiyet-i Hayriyesi’ni yaşatma ve misyonunu devam ettirme onurunu ve gururunu taşımaktayız. Sosyal sorumluluk bilincine sahip, Atatürk ilkelerine bağlı, Cumhuriyetin gösterdiği yol doğrultusunda ilerleyen bir STK olarak var gücümüzle çalışmakta, bu bilinç ve sorumluluk duygusu içinde bugünkü etkinliğimizi gerçekleştirmekteyiz. Bir sivil toplum kuruluşu olarak aynı zamanda Balkan kültürünün bilinirliğinin arttırılması, kültür mirasımızın bilinmeyen yönlerinin açığa çıkarılması ve tanıtılması, kültürler arası geçişlerin araştırılması, yeni nesle aktarılması, böylelikle yaşatılması hedeflenmiştir. Derneğimiz müzikten dansa, yemekten el işlerine kadar, pek çok alanda ülkemize göç etmiş Balkan göçmenleri için birleştirici, öğretici, hatırlatıcı bir platform olmuştur. Derneğimiz, Anayasa’mızın öngördüğü esaslara ve Atatürk ilkelerine uygun olarak, Cumhuriyet’imizin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti düzeni içinde, varlığını ilelebet sürdürmesi ve halkımızın huzurlu bir ortamda yaşaması için üzerine düşen görevi yerine getirmeğe amaçlamıştır. Bu çerçevede ERBALDER olarak, ulusal ve uluslararası projeler üretmek için şeffaf, güvenilir, sosyal sorumluluk bilincine sahip, yüzü bilgiye dönük aktif bir kurum olmaya hedefledik. Varlığını, ismini, yapısını ve değerlerini bir zamanlar Vatan toprağı Rumeli’den alan derneğimiz Balkan Türklerinin sosyal ve kültürel alandaki gelişimine katkı sağlamak üzere, Balkanlar’da yaşamış ve yaşayan Türklerle, dayanışma içerisinde geçmişten gelen ortak manevi değerlerimize hep beraber sahip çıkmaya ve bu değerlerin karşılıklı dayanışma içinde nesilden nesillere aktararak devam ettirmeye var gücümüzle çalışmaktayız.
Derneğinize kayıtlı ne kadar üye var? Hangi sektörler daha ağırlıklı? Üyelerinize hangi hizmetleri sunuyorsunuz? Rumelili olmayanlar üye olabiliyor mu?
Derneğimizde kayıtlı aktif 118 üye var. Akademik yüzümüz çok güçlü, ağırlıklı olarak üyelerimiz eğitim sektöründen geliyor. Ayrıca kamu ve özel sektörde farklı alanlarda çalışan üyelerimiz de var. Emekli olanlar ve ev hanımları da mevcuttur. Kısaca, hayatın her alanından nitelikli Balkan gücünü temsil etmekteyiz. Derneğimizin bünyesinde kurulan Rumeli Ezgileri Topluluğu, Balkanika Halk Oyunları Topluluğu, Kitap Okuma Grubu, Bulgarca ve Yoga kursu açılmıştır. Üyelik için en önemli şartımız adayın Rumeli kökenli olması, bu ruhu taşıması ve yansıtması.
ERBALDER’in kurulduğu günden beri yaptığınız çalışmalar ve projeler hakkında bilgi verir misiniz?
18 Aralık 2021’de “Dünya Göçmenler Günü” nedeniyle, Eskişehir Rumeli Balkan Kültür ve Dayanışma Derneği olarak “1.Atayurttan Anayurda Yaşayan Kültür- Arnavutluk” konulu sempozyum düzenledik. 15-17 Mart 2022’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla, Atalarımızın bizlere emanet ettiği el emeği göz nuru eserlerle düzenlenen "Balkan Kadınının Gönlünden Damlayan Motifler" temalı sergimizi büyük bir coşku ve ilgiyle açmış olduk. Asırlar boyu toplumun hayat tarzı ve sanat anlayışı, yeteneklerle bütünleşerek, insan ruhunun derinliklerinden kadınların çalışmalarına yansımıştır. Yüzyıllar önce yaşamış emekçi Balkan kadınının büyüleyici dünyasına bir yolculuk sunduk, unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını ve sandıklarımızda gözümüz gibi koruduğumuz aile yadigarı eserleri tanıttık. Her biri kadınlarımızın iç dünyasını yansıtan çok önemli belgelerdir, onların sevincinin, hüznünün, aşkının, acısının, özlemenin bir ifadesidir. "Balkan Kadınının Gönlünden Damlayan motifler" temasıyla yola çıktığımız bu sergide, sahip olduğumuz kültürel değerleri tanıtmaya, bu değerlerden hareketle motiflerin sihirli dilini anlamaya çalışacağız. Balkanlar’ın farklı yörelerinden Eskişehir’e okumak için gelen öğrencilerimizle farklı platformlarda buluştuk, gerçekleştirdiğimiz buluşma ile birçok çalışmanın ve ortak projenin görüşülmesi sağlandı.
Rumeli Ezgileri Koro ve Balkanika Halk Oyunları Toplulukları ile Eskişehir’de ‘Hıdırellez Kutlaması’ ve Bilecik’de ‘Balkanlara Selam Olsun’ konserleri düzenlendik. Yurt içinde ve yurt dışında; Eskişehir Odunpazarı Belediyesi ‘Ahşabın Sesi’ ve ‘3D Gençlik Buluşmaları’ festivallerinde, Bulgaristan Kazanlık ‘Gül Festivali’nde, Ankara Etimesgut Belediyesi tarafından düzenlenen ‘24. Uluslararası Anadolu Günleri Kültür ve Sanat Festivali’nde, Eskişehir Han ilçesinde düzenlenen 6.Uluslararası Dostluk ve Sanat Sempozyumu’nda katılım sağladık. 16 Eylül 2022 tarihinde “Mustafa Kemal’in Sofya Yılları (1913-1915)” belgeselin gösteriminin Türkiye’de ilk defa Eskişehir’de yapılmasında önderlik yaptık. 22 Ekim 2022’de Eskişehir Rumeli Balkan Kültür ve Dayanışma Derneği olarak düzenlemiş olduğumuz ''110.Yılında Balkan Savaşları' paneli büyük ilgi ve katılımla gerçekleştirdik. 29-30 Ocak 2023’de Lozan Mübadilleri Vakfı Mudanya Temsilciliği’nin daveti üzere Mübadelenin 100. Yılı kutlama etkinliklerine katıldık. 5 kez tekrarlanan Bulgaristan Parlamento seçimlerinde çifte vatandaşlarımızın oy kullanması için Eskişehir Tepebaşı Bölgesinde 2 sandığının açılmasını ve bu sandıklarda görev almasını dernek olarak sağladık.
Yapmayı çok isteyip de gerçekleştiremediğiniz proje ve projeler nelerdir?
Yapılan istatistik incelemeler sonucunda Eskişehir’lerinin yüzde 60 ‘ı Balkan kökenli olduğu tespit edilmiştir. Bu durumu göz önünde bulundurursak bir Balkan Göç Hafıza Müzesi, Anıt ve Balkan Kültür Merkezi’nin şehrimize çok yakışacağını düşünüyorum. Bu konuda ciddi çalışmalar ve görüşmeler yaptık, farklı mercilere taslak projeler sunduk. Hayalimde, Eskişehir’de ‘Balkan Festivali’nin yapılması var. İnşallah bir gün bunların hepsi gerçek olur.
1989’da ailenizle birlikte Bulgaristan’dan göç ettiniz? O yılları anlatır mısınız? Türkler Bulgaristan’da neler yaşadı?
18 Temmuz 1989 yılında eşim Bahar Bilen ve iki oğlum Deniz ile Salih Bilen Bulgaristan’ın Şumnu şehrinden Türkiye’ye göçe zorlandık. Eskişehir’de yaşayan akrabalarımızın yanına geldik ve 34 yıldır buradayız, yani Eskişehirli olduk. O dönem Bulgaristan Türklerine hükümet tarafından çok ağır bir asimilasyon politikası uygulandı, çok zor günler yaşandı. Bulgar Komünist Partisi’nin lideri Todor Jivkov akıl almaz uygulamalarla Türkleri ve Müslümanları yok etme politikalarını sürdürmekteydi. Camiler ibadete kapatıldı. Bazıları ambara dönüştürüldü. Yalnızca ihtiyarların camiye gitmesine izin veriliyordu. Hacca gitmek ve hatta sünnet bile yasaklanmıştı. Sünnet edilen çocukların anne ve büyükanneleri 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyordu. Bulgaristan Türkleri cenazelerini bile diledikleri gibi kaldıramıyordu. Cenazenin yıkanma usulü yasaklanmış, Arapça ve Türkçe yazılı mezar taşları paramparça edilmişti. Türkçe konuşma yasağı "sert" asimilasyonun bir diğer önemli ayağıydı. Yasak büyük küçük dinlemiyordu. Uymayanlar para cezasına çarptırılıyordu. Jivkov, isim değiştirme kampanyasına "Soya Dönüş Süreci" adını vermişti. Osmanlı döneminde zorla Türkleştirilmiş olan Bulgarların, Bulgar isimlerini gönüllü olarak geri aldıklarını iddia ediyordu. Ne olmuştu da Jivkov 1984-89 yılları arasında zulmün dozunu arttırmaya karar vermişti? Bulgaristan'daki Türklere gelince, bunların sayısı 800 bin. 2000 yılına kadar 1 milyon olacaklar. Artış oranları çok yüksek… Türk nüfusu Bulgarlardan daha hızlı büyüyordu. 1975 yılında Bulgarların doğum oranı binde 16,6 iken, bu oran Türklerde 24,5'e varıyordu. Bu hızlı artış Jivkov'da derin bir endişe uyandırdı. Zira Türklerin sayısı arttıkça özerklik talep etme ihtimalleri de yükseliyordu. Jivkov, isim değiştirme kampanyasına "Soya Dönüş Süreci" adını vermişti. Osmanlı döneminde zorla Türkleştirilmiş olan Bulgarların, Bulgar isimlerini gönüllü olarak geri aldıklarını iddia ediyordu. Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi lideri Todor Jivkov, televizyon konuşmasında; "Bulgaristan'ı kendi vatanı olarak görmeyen ve dış güçlerin müdahalesiyle ülkelerine karşı koyan, Komünist Partisine itaat etmeyen, kendini Bulgar hissetmeyen vatandaşlar Bulgaristan'ı terk edebilir" demişti. Başbakan Özal'ın sınır kapılarının açmasıyla, Bulgar medyasının büyük gezinti olarak adlandırdığı 1989 göçü 6 Haziran'da başladı. Pasaportunu alan herkes yollara düştü. Genci yaşlısı, mahkûmu, çiftçisi… Özal tarafından Türkiye’ye kaçırılan Dünya Olimpiyat Halter Şampiyonumuz Naim Süleymanoğlu özgürlük mücadelemizin sembolü oldu. Haziran 1989- Temmuz 1990 döneminde Türkiye'ye giriş yapan göçmen sayısı 360 bini buldu. Türk kökenli Bulgar vatandaşının 1989 yılında ülkeden kovulmasını, totaliter rejim tarafından işlenen bir tür etnik temizlik olarak ilan edildi. 3 Haziran- 21 Ağustos 1989 tarihine kadar gayri resmi verilere göre 360 bin Bulgaristan Türkü Türkiye'ye göç etti. O dönem 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en büyük zorunlu göç dalgası olarak tarihe geçen göçte, 40 bin kişi Jivkov rejiminin sona erdiği, 10 Kasım 1989 tarihine kadar geri döndü. Daha sonraki dönemlerde de 100 bine yakın soydaşın Türkiye'den Bulgaristan'a geri döndüğü tahmin ediliyor. 1989 yılı, Bulgaristan için de bir dönüm noktası oldu. 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasında bir gün sonra, 10 Kasım’da da Bulgaristan’daki komünizm dönemi sona erdi. Uzun yıllar Moskova’nın en sadık müttefiklerinden biri olan Bulgaristan, bugün AB üyesi.
Bulgaristan’da Türklerin şu anki durumu nasıl? Doğduğunuz topraklarda bir daha yaşamak ister misiniz?
Jivkov, 13 Aralık 1989’da, etnik gruplar arasında düşmanlık yaratma, görevini kötüye kullanma ve devlet kaynaklarını zimmetine geçirme suçlarından tutuklanarak, mahkûm edildi. 22 Aralık'tan itibaren Türk siyasi mahkûmlar serbest bırakılmaya başlandı. Bir hafta sonra, Türklere isimlerinin geri verilmesi kararlaştırıldı. Ardından, asimilasyon sırasında hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminat verilmesi kanunlaştırıldı. 4 Ocak 1990’da Bulgaristan'ın ilk Türk partisi Hak ve Özgürlükler Hareketi kuruldu. Eski Varşova paktı üyesi Bulgaristan 2007'de Avrupa Birliği'ne tam üye oldu. 1989 sonrası Bulgaristan’da Türk ve Müslüman azınlıkların konumu, 1989 olaylarının etkisiyle olumlu bir seyir izlemeye başlamıştır. Bulgar milliyetçiliğinin yarattığı sıkıntılardan bir tanesi de anadilde eğitime engel teşkil etmesi. Yeni nesiller okulda Türkçe öğrenmiyor. Türkçe okullarda seçmeli ders olarak veriliyor, ama öğrenciler anadil dersini tercih etmiyor. Bulgaristan'da Türkçe unutulmaya yüz tuttu. Bulgaristan’daki azınlık haklarının gelişmesinde AB’nin payı büyüktür. Avrupa birliği müzakerelerinin azınlık haklarına katkısı küçümsenemez. İçimdeki hasret, özlem ve sıla asla yok olmadı, olamaz da. Sonuçta, çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği, Atalarımın mezarlarının kaldığı topraklardır oraları. Çok samimi bir şekilde itiraf etmeliyim ki, hiçbir zaman kendimi oraya ait hissetmedim. Anavatanıma kavuşma onuru ve mutluluğu ile yaşıyorum!
Hayatınızdaki kırılma anı neydi?
Tabi ki hayatımın kırılma anı Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç ettiğim andır. Yaşamımı farklı yöne sürükleyen, hüzün, belirsizlik ve umut dolu bir an…
Üyelerinize ve Eskişehirlilere son bir mesajınız var mı?
Aynı ruhu ve heyecanı taşıyan, birbirinden kıymetli yol arkadaşlarım toplumsal fayda sağlayan örnek bir STK olmak için var gücüye çalışmaktadır. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ışığında, Atatürk ilkelerine bağlı olarak toplumun sosyal ve kültürel düzeyinin gelişmesinde öncü olmaya amaçladık. ERBALDER ailesinin kıymetli fertlerine gönül dolusu şükranlarımı sunuyorum. Eskişehir, bünyesinde farklı kültürleri buluşturan, çok yoğun bir şekilde Balkan izleri de barındıran bir şehirdir. Şüphesiz, örnek bir şehir olmasında bunun da büyük bir katkısı vardır. Gönlü güzel insanlar her yeri güzelleştirir, kendini bulundukları yere ait hissederse, orada mutlaka başarı ve gelişme vardır. Derneğimiz, şehrimizin ve ülkemizin kalkınmasında ve gelişmesinde katma değer sağlayarak destek vermektedir. Eskişehir’de Rumeli kültürünü yaşatmak bizim için bir onurdur. Bunun için mücadelemizi sürdüreceğiz, bunu bir ayrıştırma olarak değil, kültürümüzle bir renk katarak Eskişehir’i de bu anlamda zenginleştirmeyi amaçlıyoruz. Haberes’e sonsuz saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum.