Sığınmacılarla ilgili birinci yazımda, özellikle güvenlik konusuna dikkat çekmiştim. Hiçbir millet kısa  bir süre haricinde uzun süre rahatının huzurunun bozulmasını istemez. Bu millet bu vatanı kanıyla canıyla mücadele ederek vatan yaptı. Bunun için binlerce şehit verdi. Bu ülke için canını veren atalarımız, gelecek nesillerin yani bizlerin bu topraklarda huzurla güvenle yaşamamız için canlarını verdiler.


Hiçbir devlet kendi iradesi ve kendi tasarrufu ile ülkesinin demografik, etnik ve sosyal yapısını değiştirmez. 
Türkiye'nin etnik yapısı geri dönülemez bir şekilde değişiyor. 
Hiçbir devlet şehir merkezlerini özellikle  tarihi şehirlerini bir başka halkın istilasına açmaz. 
Mesela İtalya'ya giden mültecilerin Roma'nın şehir merkezinde, İngiltere'nin Buckingam'ında, şehrin yerlilerini dışarı çıkaracak ölçüde homojen bir şekilde yerleşmelerine izin vermez. 
Hiçbir ülke,  gözbebeği olan şehirde o ülkenin yabancısına yerleşecekleri yerde ezici çoğunluğu oluşturacak şekilde ticari imtiyaz tanınarak orayı ele geçirme imkanı verilmez. 
Osmanlı büyük göç dalgaları yaşamıştı. 
Ne 1850'lerde Kırım'dan imparatorluğa akan milyonlarca insana, ne 1864 Kafkasya Sürgünlerine, ne 1912 Balkan bozgununda savrulan insanlara ne de mübadillere İstanbul'da topluca oturabilecekleri bölgeler göstermedi. 
Emekli Tuğgeneral ve öğretim üyesi Dr NaimBabüroğlu nun sığınmacı politikası ve sığınmacılarlarla ilgili tesbitleri:
‘’Göçmenler ya da sığınmacılarla ilgili tarihi gerçekler: -Entegre edilemezler, zengin Avrupa dahil hiçbir  ülke entegre edemedi. İsveç Başbakanı Nisan 2022'de bunu itiraf etti. -Göçmenler/sığınmacılar toplumun sosyal, kültürel yapısını belli bir süre sonra geri dönülemez şekilde olumsuz etkiliyorlar. Pakistan, 4.5 milyon Afgan sığınmacıyı kabul etmesinin ardından gün yüzü görmedi. Lübnan, Filistin sığınmacılardan sonra  çöktü. Zengin hiçbir Avrupa ülkesi bu nedenle kabul etmiyor. -Soros, göçmenlerin Avrupa'yı tehdit edeceğini bu yüzden bulundukları ülkelerde kalmaları gerektiğini söyler. AB, bu nedenle Türkiye'yle Anlaşma yaptı. -Türkiye, Avrupa değil. Çevresi tehditlerle çevrili bir coğrafyada. Ekonomisi de Avrupa kadar zengin ve güçlü değil. Avrupa bir kez dikkat ediyorsa, Türkiye 10 kez daha fazla dikkat etmeli. -Göçmen/sığınmacı sorunu milli bir sorundur. Partiye indirgenemez. -Muhalefet partileri, tarihi gerçekler, Türk İstiklal Savaşı'nın ruhu ve Cumhuriyeti kuran kahraman kadronun vizyonu doğrultusunda çözüm aramalıdır. Atatürk'ün iskan politikası bellidir. BEKA sorunu, Arapça tabela düzeyine indirgenerek çözülemez. -Siyasi partiler, çeşitli nedenlerle doğrudan bu soruna el atmak istemiyorlarsa o zaman tapunun sahibi halkın oyuna başvurmalıdırlar. Referanduma gidilmesi gerekir.Bu, sıradan geçiştirilecek bir sorumluluk ya da görev değildir. Türkiye'nin geleceğiyle ilgilidir. ‘’
Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt bunlar dünyanın en zengin ülkeler arasındalar ve birde araplar: Bir tek mülteci kabul etmediler.
Bu günlerin geleceği belli iken  kapı komşumuz  lrak’ın işgali niye desteklendi, zamanın dışişleri  bakanının açıkladığı ; " ABD ile ortak çıkarımız" neydi?
Suriyenin yıkımı için neden ABD ile işbirliği yapıldı, başrolde görev alındı.
Türkiye destekçisi Libya ve liderine neden ihanet edildi.
Sudan'ın bölümmesinde rolümüz neydi?
Dün dost olduğumuz Mısır’ la neden Papaz olduk?
Ülkenin demokrafik yapısını bozmaya yönelik bilinen- bilinmeyen 13 milyon sığınmacıyı niye kabul ettik?
Geçen yıl Avrupada bir anket yapılıyor. Ülkenizde neden mülteci istemiyorsunuz diye soruyorlar. Ve Avrupalı  beş  endişesini açıkça dile getiriyor. 1. İşsizlik artabilir, 2. Ekonomi bozulabilir, 3. Kriminal olaylarda artış olabilir. 4. Kent kültürü bozulabilir. 5. Demografik yapı bozulabilir.
AKP li seçmenin %74 ü, CHP li seçmenin %89 u, MHP li seçmenin %68 i,DEM seçmeninin %76 sı, Y Refah seçmeninin 68 i sığınmacı istemiyor.
Şimdi de Filistinin ve Lübnan ın boşalmasını isteyen İsrail'e destek anlamındaki Arap göçüne kapımızı niye açık tutuyoruz. Bu konuyla ilgili açıklama da geldi. Suriye’ den ve Lübnan’ dan da  gelecek sığınmacılara kapımızın açık olduğu söylendi.
Lübnan’ ın nüfusu, yaklaşık  6 milyon civarında. Müslüman grup ülke nüfusunun yaklaşık %60 ını oluşturmakta, Hristiyan grup yaklaşık %30 unu oluşturmaktadır. Diğerleri. %10 civarındadır, Dürzi, Ermeni, Süryani ve Kürtlerden oluşmaktadır:
Bu sığınmacı projesinin desteklenmes,Türkiye yi ve Türk milletini felakete sürüklemektedir.Ülke kaynakları heba edilmektedir.
Sığınmacı sürüsü nemalandırılarak,Türk halkı yokluğa ve yoksulluğa mahküm ediliyor?
MEB verilerine göre 1 milyon çocuk ortaokulu terk etmiş, 1.7 milyon çocuk okula aç gidiyor. 0-4 yaş arası çocukların %6sı beslenme sorunundan bodur.  Tamamını seyredin lütfen. Yıkımın müsebbipleri bugün Anayasa değiştirmeyi konuşabiliyorlar
Ve sonuçta;
Türk varlığını hedef alan, Türk düşmanlığı demek olan bunca çabanın ve icraatin sebebi nedir??  Bir açıklaması olmalı !