Merhabalar sevgili dostlar. Yeni sayımızda yeni bir şarkı hikayesi ile birlikteyiz. Şarkımız değerli bestekâr, ut virtüözü, müzikolog Cinuçen Tanrıkorur ’un bir bestesi. Sözler ise ülkemizin önemli şairlerinden ve siyasetçilerinden Feyzi Halıcı’ya ait.

16. yüzyılda ismi Şehzade Salim olan büyük Türk Hükümdarı Şah Cihangir’in âşık olduğu söylenen efsanevi bir cariye ve rakkase olan Anarkali ile yaşadığı gizli aşkını anlatır. Anarkali takma ismidir rakkasenin. Salim’in babası Babür İmparatoru Ekber (Tam adıyla Ebü’l-Muzaffer Nureddin Muhammed Cihangir Ekber 1569-1627) bu ilişkiye karşı çıkmaktadır. Bir prensin halktan biriyle evlenmesi kabul edilebilir bir durum değildir.

Zamanla bu aşk iyice alevlenir ve dillere düşer. Artık ülkenin her yerinde bu aşk konuşulmaktadır. Halkın dedikodusunu durdurmak için tek çare sevenleri ayırmaktır. Çözüm ise çok zalimcedir. Güzel rakkase Anarkali, herkes için ibret olsun diye kentin ortasına inşa edilen penceresi dahi olmayan dört duvarı kapalı bir odaya hapsedilir. Giriş kapısını da tuğla ile örüp kapatırlar. Artık ölüme terk edilmiştir. Şehzade Salim perişan, çaresiz ve çok üzgün bir şeklide beklemektedir.

İnsanlar her gün o hücrenin önüne gelip Anarkali’nin affedilmesini bekler. Çok uzun zaman geçmiş, umutlar kesilmeye başlamış çaresizlik sarmıştır herkesi. Artık affedilse de Anarkali’nin oradan sağ çıkması mümkün değildir. Halk yavaş yavaş gelmemeye başlar hücrenin önüne. Ama aşık prens hiç yalnız bırakmaz sevdiğini. Kapının örüldüğü duvara büyük bir umutla ve sessizce bakmaya devam eder.

Günler günleri kovalar zaman akıp geçer. Bahar olur. Doğa yeniden canlanır. Ve o taş duvarda birtakım kıpırdanmalar görülür. Taş duvarda filizlenmeler başlar. Taş örgülerin arasından ince ve zarif bir filiz belirmiştir. Bunu duyan o halk tekrar hücrenin önünde toplanmaya başlamıştır. Ve bir sabah duvarın önüne gelenler duvarın baştan başa kırmızı nar çiçekleriyle kaplı olduğunu görürler. Hayranlık ve şaşkınlık içinde bu mucizeye tanık olurlar. Güzeller güzeli Anarkali’nin tüm güzelliği bu çiçeklere akmıştır. Bu çiçekler nar çiçekleridir. Bir gece içinde bütün nar çiçekleri açmış ve aşkını umutla bekleyen başını duvara yaslamış prense ulaşmıştır. Prens nar çiçekleri arasında mutluluk içinde ruhunu o an teslim etmiştir. Rivayet şudur ki, o çiçeklerin filizlendiği yer Anarkali’nin aşk dolu kalbidir. Bu aşk taşları delip sevdiğine kendini göstermiştir.

Bu hüzünlü efsaneden etkilenerek yazdığı şiirle gönüllere taht kuran Feyzi Halıcı’nın (1924-2017) bu harika şiirini 28 Haziran 2000 yılında kaybettiğimiz büyük üstat Cinuçen Tanrıkorur (1938-2000) Kürdilihicazkâr makamında bestelemiştir.

Şavkıması, sana doğru yolların 
Sana doğru, denizlerin çağrısı 
Çırıl çırıl ötelerde bir güzel 
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim... 

Çıkmaz sokaklarda bu minyatür kim? 
Bu göğüs kim, ya bu gözler, bu saçlar? 
Uzak bir özlemde ayak seslerin 
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim... 

Kırk odanın kırkında da kırk güzel 
Kırk aynada çengi çengi bir güzel 
Çağlar ötesinde bir avuç nota 
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim... 

Bu yıldızlar doğan günü çağrışır 
Bu gündüzler gözlerini çağrışır 
Ya kimlere verdin avuçlarını? 
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim... 

Vurdum tellerine seni, sazımın 
Sende anahtarı, alın yazımın 
Yağmur yağmur serpil, yalnızlığıma 
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim...