Bir beste nasıl oluşur hiç düşündünüz mü? Her bestenin içinde latif bir kadın mı vardır sizce? Ya da fevkalade güzel bir kadına, dertli bir aşka, nankör bir sevgi için mi bestelenir bir eser?
Kesinlikle hayır! Bestekâr günlük hayatı içinde birçok kişinin fark edemeyeceği bir hadiseden ilham alarak beste yapabilir. Ve bu beste içinde duygu yoğunluğunu fazlasıyla yaşar ve yaşatır.
İşte; bugün halâ radyolarımızda keyifle dinlediğimiz hicaz makamındaki Lemi Atlı bestesi de böyle bir hadisenin sonucu ortaya çıkmış önemli bir eserdir.
Sîne-i sûzânıma ahım yeter
Pek perişan oldum Allah’ım yeter
Ye'sime feryâd-ı cangâhım yeter
Pek perişan oldum Allah’ım yeter
Lemi Bey, büyük zaferden sonra İzmir Deniz Ticaret Müdürlüğü’nde memuriyete başlar. O tarihlerde İzmir’de sanat çevresi pek bir hareketlidir. Birçok musiki üstatları İzmir’de toplanmışlardır. Bu üstatlara da kalabalık bir sanatsever grupta her daim eşlik etmektedir. Hemen her akşam, bu grup toplanır ve kendi elleriyle hazırladıkları çilingir sofrasında büyük bir edep ve terbiye ile demlenirken musikinin derin sularında gezerler. Tabii bu sohbetler gecenin geç saatlerine kadar devam ettiği için, Lemi Bey hemen her sabah mesaiye biraz geç kalır.
Lemi Bey’in çalıştığı dairenin şefi de bu toplantılara katılma arzusuyla kıvranmaktadır. Fakat bizim üstatlar, daire şefinin bu güzel ortamı taşıyacak terbiye ve olgunlukta olmadığının farkındadırlar ki, asla daire şefini aralarına almazlar. Bundan dolayı da daire şefi de içten içe Lemi Bey’e kin besler.
Bir sabah mesaiye yine geç gelen Lemi Bey masasında yazılı bir emir bulur. Budan sonra her sabah Lemi Bey, İzmir’in çöplerini açık denize dökecek olan çöp kamyonlarına binecek ve çöplerin dökülmesini organize edecektir.
Lemi Bey bu emri okur ve işine olan saygısından hiç itiraz etmeden çöp kamyonlarından birine biner ve görevi yerine getirir. İzmir’in sıcağı malûm. Lemi Bey bir yandan sıcağın ve çöplerin kötü kokusundan bir hayli rahatsız olur. Cebinden çıkardığı kâğıda bu şarkıyı yazar ve hemen besteler. Aynı akşam bu bestesini üstatlara okur.
Bu hadise kısa süre içinde dönemin valisi merhum Kâzım Dirik’in kulağına ulaşır. Yine bir sabah Lemi Bey çöp kamyonuna binmek üzereyken Vali Deniz Ticaret Müdürlüğü’ne gelir ve üstadı sorar.
Kâzım Dirik gibi büyük bir devlet adamının Lemi Bey’i ziyaret edeceğini düşünemeyen daire şefi büyük bir şaşkınlıkla yaptığı hatayı fark eder ve bu işi süratle düzeltir.