Bilindiği gibi 80 ‘li yılların başı elektrik kesintilerinin yapıldığı yıllar idi. Devlet, radyolardan kesinti saatlerini bildirir o saatler arası sırası gelen şehrin elektrikleri kesilirdi. Yeterli su kaynağımız olmasına rağmen baraj yapımının maliyetlerinin yüksek olması ve inşaat sürelerinin uzunluğundan dolayı yeterli elektrik enerjisine sahip değildik. Örnek olarak verecek olursak KEBAN Barajı’nın temeli 1965 yılında atıldı, ilk 4 ünite 1974 yılında devreye alındı ve baraj 8 ünitesiyle birlikte ancak 1981 yılında tamamlanabildi. Benzer şekilde ATATÜRK Barajı’nın temeli 1983’te atıldı ve 1994 yılında tamamlanabildi. Kısaca Keban Barajı 16 yılda Atatürk Barajı 11 yılda yapıldı.
Ülkemize doğalgazın gelmesiyle birlikte elektrik üretimi için doğalgaz santralleri devreye alınmaya başlandı. Doğalgazdan elektrik üreten santrallerin hem maliyeti daha ucuz hem de kurulma ve devreye alma süreleri kısaydı. Özel sektörün de elektrik üretebilmesinin önünün açılmasıyla birlikte çok sayıda doğalgaz kullanan elektrik santrali kuruldu. 2000’li yıllara geldiğimizde elektrik kesintilerinden kurtulmuştuk ancak elektrik üretimimizin %50 ‘si ithal etmek zorunda olduğumuz doğalgazdan elde ediliyordu. İthal etmek zorunda olduğumuz PETROL’ e ilave olarak bir de DOĞALGAZ eklenince enerji olarak tamamen yurtdışına bağımlı hale geldiğimiz gibi ülke olarak, tüm ihracatımız enerji giderlerimize yetmez hale geldi.
2010’lu yıllardan itibaren elektrik üretiminde yön yenilenebilir enerjiye doğru gitmeye başladı ve teşvikler artırıldı. Baraj imalatları çok hızlandığı gibi yerli kaynaklara yatırım arttı. Yenilenebilir kaynaklar RÜZGAR, GÜNEŞ, JEOTERMAL, BİOGAZ vb. devreye alınmaya başlanarak elektrik üretiminde çeşitlilik artırıldı ayrıca bunlara ilave yerli linyit kömür santralleri ve Akkuyu Nükleer Santrali inşasına başlanıldı. 2020’ye geldiğimizde elektrik üretim durumumuz aşağıdaki hale geldi;
Doğalgaz : 25.634 MW %27.5
Baraj+ Akarsu HES : 29.879 MW %32
Kömür : 20.591 MW %22
Rüzgar+ Güneş+ Jeotermal+ Biokütle : 17.193 MW %18.5
2000’lı yılların başında 27.000 MW olan kurulu elektrik üretim kapasitemiz,20 yılda 3.5 kat artarak, 2020 yılı sonu itibariyle 94.000 MW’ a çıkarılmıştır. Anlık kullanım miktarımız pik değer olarak ortalama 45.000 MW’ a ulaşmıştır. Başka bir deyişle 50.000 MW yedek üretim kapasitesine sahip durumdayız. Bu yıl itibariyle sadece baraj ve yenilenebilir santrallerimiz (29.879 MW+17.193 MW = 47.072 MW) tam kapasite ile çalıştığında, günlük kullanım ihtiyacımızın tamamını karşılayabilecek hale gelmiştir. Sadece 20 yıl önce elektrik üretimimizin %75 ‘i atmosferimizi kirleten KARBON kaynaklı yakıtlardan oluşuyor iken, bugün ülkemizin elektrik ihtiyacının neredeyse tamamını SIFIR KARBON SALINIMI ile karşılayabilir üretim altyapısına ulaşmış durumdayız.
2020 yılında ülkemizde bir yıl içerisinde devreye alınan elektrik üretim santral kapasitesi 2.214 MW’ tır. Bu miktar 16 yılda yapılabilen Keban Barajı’nın (1330 MW) yaklaşık 2 katı kadardır ve sevindirici olan bir başka şey de devreye alınan 2.214 MW’ tın tamamı yenilenebilir, Hidroelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal ve biogaz tesislerinden oluşmaktadır.
Son yıllarda rüzgar ve güneş santrallerinin imalatı çok önemli hale gelmiştir. Ülkemizde kurulu 12 rüzgar türbini ekipman imalat fabrikası bulunmakta olup bu miktarla Türkiye Avrupa’nın 5. Büyük ekipman üreticisi durumuna gelmiştir. Türkiye’de kurulu fabrikaların 6’sı kule, 4’ü kanat, 2’si döküm malzeme imal etmektedir. Ayrıca Ankara’da bu yıl ilk bölümü açılan güneş enerji panel fabrikası tamamlandığında entegre panel üretebilecek Avrupa ve Orta Doğu’nun en büyük tesisi haline gelecektir. Ülkemize yenilenebilir enerji ürünü satan yabancı üreticiler Enerji Bakanlığı’mızca çıkarılan bir kanun maddesi gereği ürünlerinde en az %60 yerli ürün kullanmak zorundadır.
Halihazırdaki elektrik üretim kurulu gücümüz, Elektrikli Otomobiller devreye girdiğinde bile problemsiz binlerce otomobili ŞARJ edebilecek ilave kapasiteye şimdiden sahiptir ve vatandaşlar olarak umutla yeni otomobilimiz TOGG’u beklemekteyiz.
SAYGILARIMLA,