İnsanlar maden kullanmaya milattan önce 4000 yıllarından itibaren başladılar. Kullanılan ilk madenler demir ve bakır, çinko, kalay karışımı olan tunç (bronz) idi. Dünyada safa yakın halde bulunabilen bakır ve buna diğer madenlerin karıştırılıp dökülmesiyle elde edilen tunç bir tarihsel çağa adını verdiği gibi 1700’lü yıllara kadar demir ile beraber eşya yapımında kullanımda olan iki metalden birisiydi.

Yakın çağın başlangıcına kadar, dünyada bilinen ve kullanılan başka bir maden olmadı. Altın ve gümüş bilinse de eşya yapımında kullanılacak kadar çok elde edilemediğinden sadece değer birimi (para) olarak kullanılabiliyordu.

Yakın Çağla birlikte sanayi devrimi başladı ve kimyacılar periyodik tabloyu tamamlamaya koyuldular. Alüminyum, nikel, krom derken bulunan her elementle birlikte bilim ve teknoloji hızlandı. Ürünler şekil değiştirdi. Petrol ürünleri ve minerallerle birlikte on binlerce yeni malzeme kullanıma sunuldu. Başlangıçta demir ve ondan elde edilen çelik ve çelik türleri popülerken, krom ve nikelin kullanımı ile paslanmayan çelikler ortaya çıktı. Bunlara magnezyum, mangan, tungsten, titanyum gibi yeni nesil elementler ilave edilince hafif, ısıya ve elektrik akımlarına dayanıklı yeni nesil malzemeler elde edilmeye başlanıldı.

Havacılık teknolojisinin gelişimi ile alüminyum alaşımları geliştirildi. Uzay teknolojisinin gelişimi seramik ürünlerin gelişimine sebep oldu. 80‘li yılarla beraber elektronik ürünleriyle birlikte yarı iletkenler geliştirildi.

Küresel ısınma ve enerji sıkıntısı yenilenebilir enerji kaynaklarına duyulan ihtiyaç elektrik enerjisinin depolanması gerekliliğini neredeyse mecbur etti. Teknolojisi bilinen en iyi batarya malzemesi lityum idi. Tüm dünya lityum madenleri aramaya başladı. Ancak görüldü ki dünyamızda hareketli makine ve cihazlara yetecek kadar lityum yok ve lityumla yapılan bataryalarda sorun olduğu gibi geri dönüşümlerinde de problemler var.

Çare olarak yüzlerde malzeme elektrik depolama ve batarya için araştırmaya tabi tutulurken dünyadaki bulunabilirlik miktarları da gözden geçirilmektedir. 2020’li yıllarda yapılan araştırmalar kükürt kökenli batarya malzemelerinin katı hal bataryaları için çözüm olabileceğini göstermiş ve çalışmalar bu yönde geliştirmeye başlanmıştır. Yerkürenin binde 6’sı kükürtten oluşmaktadır. Yani kükürt miktar olarak ciddi bir bulunurluk oranına sahiptir.

Katı hal batarya teknolojisindeki gelişmeler bu yönde ve bu hızla giderse 2030’lu yıllar kükürt elementinin baş tacı olduğu yıllar olacaktır. Elinde kükürt bulunan ülkeler zenginleşecekler, kükürt madeni işleten şirketlerin karlılıkları veya borsa değerleri ciddi şekilde artacaktır.

Sanırım insanlığın en büyük üzüntüsü yüzlerce yıldır binlerce ton kükürt elementini top mermilerini veya silah fişek çekirdeklerini fırlatmak için barut içerisinde kullanmış ve tüketmiş olduğudur. Ve bu tüketim maalesef halen devam etmektedir.

Saygılarımla.