Eskişehir’in duayen sendikacılarından olan Hasan Hüseyin Bolat, Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner ile keyifli sohbet etti.
70’li yıllardan bugüne yaşadığı anılarla Türkiye’de sendikal yaşamı, dinci yapılanmayı, ülkede yaşanan acı katliamları, Büyük işçi Grevini anlattığı kitabı ‘Yaşadığım Zaman’ı yayınlayan Hasan Hüseyin Bolat Haberes’in Ağustos 2023 sayısına konuk oldu. Bolat; “Bugünkü asıl sorun, 21 yıldır ülkeyi yöneten zihniyetin, her türlü baskı yöntemini kullanarak sendikaları susturmuş olmasıdır. Sendikalar, ülkeyi yönetenlere karşı ‘baskı grubu’ olma niteliğini neredeyse kaybetmişlerdir” dedi.
Ailenizin köklerinden başlayarak, çocukluk, öğrencilik ve iş hayatınızdaki anıların yer aldığı ‘Yaşadığım Zaman’ kitabınızı kısa bir süre önce yayınladınız. Kitap yazma fikri daha önceden var mıydı? Sizi bu kitabı yazmak için teşvik eden, destekleyenler var mı?
Kayda değer anılarımın olduğunu düşünsem de yazma fikrimi asıl teşvik eden, son zamanlarda okuduğum anı kitaplarıdır. Aileme bu konuyu açtığımda eşim ve çocuklarım da beni desteklediler. Çünkü bunu başarabileceğime inanıyorlardı. Kitaba böylece başlamış oldum. Kış akşamlarında bilgisayar başında aşama aşama anılarımı yazmak çok zevkliydi benim için.
Yazdığınız bu kitapla neyi amaçladınız? İleride yeni bir kitap daha yazacak mısınız?
İnsan yazmakla önce kendisini tatmin etmiş oluyor. Bu herkes için böyle midir bilmiyorum ama güzel bir duygu. Ayrıca, anılarımı çocuklarım da okusun istedim. Bununla birlikte ‘BOLAT’ soyadını taşıyan ve bizden sonra taşıyacak olan nesillerimize ‘yaşadığım zamanı’ ve atalarımızı da anlatmak istedim.
Kitapta 70’li yılların hayat standartlarını bulacak okurlar. Yine o dönemlerden başlayan dinci yapılanmanın örneklerini okuyacaklar. 12 Eylül 1980 askeri darbesine giden yolda adım adım neler yaşadı Türkiye, onları okuyacaklar. 1978 Sivas olaylarını, Bahçelievler Katliamını, Kahramanmaraş olaylarını, Abdi İpekçi cinayetini ve arkasındaki bağlantıları kaynak göstererek yazdım. Bununla birlikte 1990 Büyük Grevimizi ve aynı döneme rastlayan Zonguldak Madenci Grevini yazdım. Ayrıca örgütlenme maceralarımız var ki Afyon Bolvadin’deki Avşar Emaye örgütlenmesi bir ömre bedel! İleride yeni bir kitap daha olur mu? Bunu zaman gösterir ancak kafamda bazı düşünceler var diyebilirim.
Eskişehir’in önemli sendikacılarından birisisiniz. Türkiye’deki sendikacılığın bugünkü durumunu nasıl buluyorsunuz?
Bu övgünüz için teşekkür ederim ancak ben görev yaptığım dönem içerisinde (Başkanlığım da dâhil) kamuoyunda çok da ön plana çıkmadan asıl işine odaklanan biri oldum. Baş temsilcilik ve şube sekreterliğim döneminden başlayarak daima işimiz ile ilgili mevzuatı okuyup, kendimi ilerletmeye çalıştım. Sendikada arkadaşlarım arasında bu sayede öne çıkmış oldum. Ayrıca insan ilişkilerine de önem verdiğimi söyleyebilirim.
Türkiye’de sendikacılığın bugünkü durumuna gelince; Sendikaların, öteden beri yaşadıkları (Sendikalar Kanunundan kaynaklanan) yapısal sorunları var. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve siyasal durumundan kaynaklanan örgütlenme sorunları var. Kendi içlerinde yaşadıkları demokrasi sorunu var. Saydığım sorunların aşılması da ülkemizde demokrasi bilincinin gelişmesiyle bağlantılı. Ancak bugünkü asıl sorun, 21 yıldır ülkeyi yöneten zihniyetin, her türlü baskı yöntemini kullanarak sendikaları susturmuş olmasıdır. Sendikalar, ülkeyi yönetenlere karşı ‘baskı grubu’ olma niteliğini neredeyse kaybetmişlerdir.
Ülkede emeğin en yüce değer sayılacağı, sendikal ve demokrasi alanında haksızlıkların sona ereceği bir dönemin yaşanacağına inanıyor musunuz?
Kuşkusuz ‘Emek En Yüce Değerdir.’ Ancak, insan hayatının değerinin olmadığı ülkemizde emeğin değerini bulması bir hayalden öteye geçemez. Küreselleşmeyle birlikte sermaye son yıllarda sınır tanımaz bir duruma gelmiş ve kapitalist, sömürgeci düzen tüm acımasızlığıyla dünya sahnesindeki yerini tahkim etmiştir. Kapitalist düzende emeğin değeri yoktur. Bugün ülke kaynaklarımız, doğal zenginliklerimiz, çevrenin ve ormanlarımızın tahrip edilmesi pahasına yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilmektedir. Bu durumun tersine çevrilebilmesi için önce düşüncelerde devrime gereksinim vardır.
Türk Metal Sendikası’nın eski Genel Başkanı merhum Mustafa Özbek ile ilgili düşünceleriniz neler?
Türk Metal Sendikasının eski başkanı (merhum) Mustafa Özbek, Türk sendikacılığının önemli bir bölümüne 30 yıl kadar (iyi yönüyle-kötü yönüyle) damgasını vurmuş bir işçi lideriydi. Son derece etkili hitabeti ve çözüm odaklı bir yapısı vardı. Elbette ki kimi çevrelerin MHP’li- faşist diye andıkları Mustafa Özbek’i ben Milliyetçi, Atatürkçü ve lâik bir insan olarak tanıdım. Sendikal hayatının son yıllarında AKP iktidarına ve devlet içindeki tarikat yapılanmasına karşı verdiği mücadeleyi biliyorum. Bu tavrı karşılıksız kalmamış, düzmece ‘Ergenekon’ davasından tutuklanarak Silivri’ye atılmış, sendikadan uzaklaştırılmış. Bu sayede Türk Metal Sendikası da susturulmuştur.
Üç dönemdir Tepebaşı Belediye Meclis Üyeliği görevini de yürütüyorsunuz. Sizce Eskişehir ve Tepebaşı’nın en büyük sorunu nedir?
Doğrudur, 2009 yılından bu yana üç dönemdir Eskişehir Tepebaşı Belediyesi Meclis üyesiyim. Eskişehir öncelikle insanıyla, havasıyla, Kalabak suyuyla, çağdaş belediyecilik uygulamalarıyla, kültür-sanat faaliyetleriyle hem ülkemizde hem de dünyada yaşanabilir şehirlerin başında geliyor. Eskişehir’in bu noktaya gelmesi kuşkusuz Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ve Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimiz sayesindedir. Buna rağmen belediyecilik adına elbette yapılacak çok iş var. 2014 yılında kırsalın da belediye sınırları içine dâhil edilmesinin getirdiği sorunlar ve eksiklikler halen devam ediyor. Ancak bugün için en büyük sorun nedir derseniz, Kuzey çevre yolunun iktidar tarafından halen yapılmamış olmasıdır derim. Ayrıca Eskişehir’in Porsuk’tan beslenen kullanma suyunun Sakaryabaşı’ndan şehre getirilmesi önümüzdeki yılların önemli ve hayati bir konusudur. Bir üçüncüsü de Organize Sanayi Bölgesine raylı ulaşımın sağlanmasıdır diyebilirim.
Hasan Hüseyin Bolat gözüyle Ahmet Ataç nasıl bir başkandır?
Tepebaşı Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Ataç ile sendikada görev yaptığım yıllardan beri tanışıyorum. Benim tanıdığım Ahmet Ataç, güler yüzlü samimi ve mütevazı kişiliği, sabırlı yapısı ve çalışkanlığıyla Eskişehirlilerin sevgisini kazanmış bir insandır. Başkan olarak Tepebaşında önemli projelere imza attı. Daha büyük projelere de imza atacağına inanıyorum.
Hasan Hüseyin Bolat’ın hayatındaki kırılma anı neydi?
Hayatımdaki kırılma anı nedir diye düşündüğümde, 1989 yılında Ford Otosan’da çalışırken iş arkadaşlarımın desteğiyle Türk Metal Sendikası Eskişehir Şubesi Sekreterliğine cesaretle ve inanarak aday oluşum ve iki adaylı girilen seçimde Şube Başkanımızın karşı adayı desteklemesine rağmen seçilmiş olmamdır diye düşünüyorum. Çünkü bu olayla birlikte hiç de planlamadığım bir hayat başlamıştı benim için ve 2005 yılında emekli oluncaya kadar sürmüştü. Kitapta işte bu macerayı yazdım.
Hiç keşkeleriniz oldu mu yada keşke bunu da yapsaydım dedikleriniz…
Açıkçası, hiç keşke şöyle yapsaydım dediğim olmadı. İş hayatım da evliliğim de insani ilişkilerim de şükür ki yolunda gitti hep ve hayatta daima mutlu oldum.
Haberes okurları için son bir mesajınız var mı?
Haberes Dergisini uzun zamandır takip ediyorum. Başarılarınızın devamını dilerken, okurlarınıza da saygı ve sevgilerimi sunuyorum.