TRT’nin başarılı Müzik Programı Yapımcısı ve Müzisyen Gaye Görkem Özçelik, Haberes Dergisi’nin 37’nci sayısına konuk oldu.
Yazarımız Cem Aksu ile keyifli sohbet eden Özçelik; “Eskişehir çok güzel bir şehir. Kendine has bir aurası var. Dinleyicisi tam bir Türk Sanat Müziği aşığı. O yüzden benim için burada sahneye çıktığım zamanlar bir başkadır” dedi.
Görkem Hanım dergimize hoş geldiniz. Bize kendinizden bahseder misiniz? Nerede doğdunuz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
1987 yılının meşhur kışında, kardan yolların kapandığı bir dönemde, 23 Şubat'ta 7 aylık olarak dünyaya gelmişim. Prematüre doğduğum için aynı zamanda Marmara Üniversitesi Hastanesi'nin kuvöze konan ilk bebeğiyim. Doktorlar elinden geleni yapıp "gerisini Allah'a bıraktık" dedikten sonra sıkı sıkı hayata tutunmuş bu minik kız. "Kendi küçük oldu ama görkemli olsun!" diye dayım adımı Görkem koymuş. İlk adım Gaye'yi de babam.
Müziğe olan ilginiz ne zaman başladı? Sizi yönlendiren ya da keşfeden biri oldu mu?
Annem bana hamileyken hep Türk Sanat Müziği dinlemiş. Küçücük yaşta annemin bana söylediği ninnilere eşlik edermişim. Sesimin güzelliğini keşfeden annem 6 yaşındayken beni Maltepe Musiki Derneği'ne götürdü ve müzik yolculuğum başladı. Derneğin en küçüğü bendim. Etrafımdaki herkes benden büyüktü. Hocam Fikret Erkaya'nın üzerimde emeği büyüktür. Burada Türk Müziği solfeji ve nazariyatı ile repertuar ve ut dersleri almaya başladım. İlk konserime 7 yaşındayken çıktım ve Nihavent makamındaki "Ayrıldı Gönül Şimdi Yine Bir Tek Eşinden" adlı eseri solo seslendirdim. Hem çok güzel hem çok enteresan bir duyguydu çocuk kalbimle hissettiğim çünkü yetişkin edasıyla okumuştum. Sanki yıllardır sahnedeyim de izleyiciler de sahne ışıkları da tanıdık gibiydi. Bundan sonra düzenli olarak konserlerde solo yapmaya başladım. 2005 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi bölümüne girdim ve profesyonel müzik hayatım başladı. Girdiğim yıl bir bayanlar fasıl grubuna dâhil oldum. Bu grupta 5 yıl boyunca ut çalıp şarkı söyledim. 5 yıldızlı bir otelde fasıl yapıyorduk. Çeşitli mekânlarda da sahne aldık. Konservatuardayken Selahattin İçli, Nevzat Atlığ ve Münip Utandı gibi daha ismini sayamadığım çok kıymetli hocalardan ders aldım. 2010 yılında konservatuardan birincilikle mezun oldum.
Konservatuvar sonrasında neler yaptınız? Albüm çalışmalarınız oldu mu?
Hem öğrenciyken hem mezun olduktan sonra Coşkun Sabah, Muazzez Ersoy, Seda Sayan ve Ahmet Selçuk İlkan gibi pek çok tanınmış sanatçıya vokalistlik yaptım. Günay Restoran, Dedeman Hotel, Peysage gibi İstanbul içinde ve dışında olmak üzere birçok seçkin mekanda fasıl grubuyla ve bireysel olarak sahne aldım. Konservatuardan mezun olduğum yıl Marmara Üniversitesi Radyo-Televizyon dalında yüksek lisans programını kazandım ve "TRT Müzik'in Türk Sanat Müziği Programlarında Popüler Kültür'ün Etkisi: Akşam Sefası Örneği" konulu tezimle mezun oldum. Medyaya, özellikle televizyonculuğa her zaman ilgim vardı. O yüzden konservatuardayken Kuşdili Eğitim Merkezi'nde Gülgün Feyman, Atilla Sarıkayalı ve Orhan Ertanhan gibi kıymetli isimlerden sunuculuk-spikerlik eğitimi aldım. Yüksek lisansta hocalarım TRT Müzik'te staja yönlendirdi. Burada Türk Sanat Müziği programlarında hem kamera arkasında çalıştım hem de programlarda vokalistlik yaptım. Böylece TRT'ye adım atmış oldum. 2014 yılında TRT İstanbul Radyosu'nda Türk Sanat Müziği program yapımcısı olarak çalışmaya başladım. "İstanbul'dan", "Sazlar Çalınır", "Kalplerden Nağmeler", "Sabahın Nağmesi" ve "Akşamın Sesi" gibi TRT Nağme ve TRT Müzik'ten yayınlanan programların yapımcılığını üstlendim. 2015 yılında TRT Müzik'ten canlı olarak yayınlanan "Gece Lambası" adlı programın sunuculuğunu ve solistliğini yaptı. Aynı yıl piyasaya çıkan, beste ve güfteleri Zübeyde Yalın Öktem'e ait şarkılardan oluşan "Hatıram Olsun 2" adlı albümde "Şu Gönlü Gönlüne Bir Koyabilsen" ve "Sevmek Ne Kolay Meğer" adlı eserleri seslendirdim. Pendik belediyesi ve Melodi FM tarafından düzenlenen iki ses yarışmasında birincilik ödüllerine layık görüldüm. 2015 - 2016 yılları arasında TRT Nağme'den canlı olarak yayınlanan “Akşamın Neşesi" adlı programın sunuculuğunu yaptım. Şu anda da Akşamın Sesi ve Sazın Ustaları adlı programları hazırlayıp sunuyorum.
Siz aynı zamanda TRT’de yapımcısınız? Yapımcılıktan bahseder misiniz bizlere? Zorlukları ve keyifli yanları nelerdir?
Ben her hafta TRT Nağme'de Akşamın Sesi ve Sazın Ustaları programlarını hazırlayıp sunuyorum. Akşamın Sesi her pazartesi ve perşembe 18.00-20.00 saatleri arası canlı olarak yayınlanıyor. Dinleyicimiz radyoyu açtığında bizim onlar için özenle seçtiğimiz şarkıları dinliyor. Düşündüğünüzde bu çok önemli bir şey. Özel bir misafire güzel bir sofra hazırlamak gibi. Benim alanım Türk Sanat müziği olduğu için o gün ya da o akşam yayında hangi bestekârların hangi eserlerini, hangi makamları kimlerden dinleyeceklerine karar vermiş oluyorum. Hazırladığım programı kendim sunduğum için de bir adım daha yaklaşmış hissediyorum dinleyiciye. Karşılığında aldığınız güzel tepkiler, yorumlar, düşünceler çok kıymetli. Stüdyoda o sevgiyi, ilgiyi hissetmek çok değerli... Bir programım daha var her cuma 21.00'de yayınlanıyor. "Sazın Ustaları"... O benim TRT kurumuna girdiğimden beri proje olarak hayal ettiğim bir program. Türk müziğine emek vermiş, müziğimizde marka haline gelmiş saz sanatçılarını ağırlıyorum. Müzik yolculuklarını, enstrümanlarıyla nasıl tanıştıklarını konuşuyoruz ve stüdyomuzda icra yapıyorlar. Bu benim için çok kıymetli bir şey. Çünkü bu insanlar ya benim konservatuardayken hocamdı ya da konserlerini hayranlıkla takip ettiğim sazının ustası isimlerdi. Ben de bu anlamda hayalimi gerçekleştirdiğim için çok mutluyum.
Müzik programları yaparken nelere dikkat edersiniz?
Müziğin dijitale evirildiği bir dönemde müzik yayıncılığı yaparak hem zor hem de önemli bir iş yaptığımızı düşünüyorum. TRT kurumunun ve biz çalışanlarının kültür ve müzik mirasımızı yarınlara taşıma misyonu var. Hepimiz bu sorumlulukla çalışıyoruz. Bu çok gurur verici bir durum. Türk Sanat Müziği alanı için konuşmak gerekirse TRT’nin kendi sanatçılarıyla kendi müziğini üretmesi ve TRT nağme kanalından yayınlaması çok ciddi ve önemli bir yol kültürümüz için. Bizler de programlarımızda bu kayıtlara yer veriyoruz. Geçmişten günümüze TRT stüdyolarında bulunmuş, sesiyle en güzel şarkılarımıza hayat vermiş kıymetli sanatçılarımızın ve halen görev yapmakta olan sanatçılarımızın yorumuyla Türk Müziği'nin gönlümüze taht kurmuş birbirinden güzel örneklerini dinleyicilerimize sunuyoruz. Ben de yaptığım programlarda hem kulağımızda olan ve sevilen şarkılara hem de Türk Müziği'ne yeni kazandırılan bestelere yer vermeye özen gösteriyorum.
Ülkemizde radyoya ilgi nasıl? Radyo dinleyicisi ile TV izleyicisi arasındaki farklar nelerdir?
Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, radyo insanlara anılarını hatırlatan o küçük sihirli kutu olarak yerini hep koruyor. Bizim de dinleyicilerimizle aramızda bir köprü oluyor. Programlarımıza duydukları ilgi, gösterdikleri sevgiyi gördüğümüzde radyonun onlarda çok özel bir yeri olduğunu fark ediyoruz. "Bu benim en sevdiğim şarkı...", "Bu bizim düğün dansımızın şarkısı...", "Askerdeki oğluma armağan ediyorum...", "Babam bu şarkıyı çok severdi..." Bu cümleler bizim için çok değerli. Radyonun aracılığıyla onların gönüllerinde bir yere dokunuyoruz sesimizle, şarkılarımızla...
Yoğun bir çalışma temponuz olduğunu biliyorum, kendiniz için müziğe zaman ayırabiliyor musunuz?
Konservatuarda ses eğitimi okuduğum için tabii ki alanım aslında ses sanatçılığı. Bu anlamda çalışmalarımı sosyal medya hesaplarımda sürdürmeye çalışıyorum. Bir yandan çeşitli mekânlarda ve etkinliklerde sahne almaya devam ediyorum. Solo canlı performanslarımı stüdyo ortamında orkestrayla birlikte kaydedip klip olarak yayınladığımız bir proje başlatmıştık. Buna devam etmeyi planlıyorum.
Geçmişe baktığınız zaman hayal etiğiniz yerde misiniz?
Hayat sürprizlerle dolu. Okuldayken televizyon programcılığı hayal ederdim. Hayat bana radyonun kapılarını açtı. Ve işte buradayım. Geleceğe baktığımda iyi bir ses sanatçısı olmayı ve sevdiğim şarkılardan oluşan bir albüm yapmayı hedefliyorum. Ben çok şanslı bir insanım çünkü arkamda bu anlamda dağ gibi duran bir ailem var. Kısa bir süre önce evlendim ve müziğimi, çalışmalarımı, hayallerimi sonuna kadar destekleyen bir de eşim var şimdi. Sahnedeyken karşımda eşimi görmek çok güzel bir his. O benim bu hayattaki şansım...
Eskişehir’e hiç geldiniz mi? Neler söylemek istersiniz şehrimizle ilgili?
Eskişehir'in bende çok özel bir yeri var. 2013 yılında buraya annemle bir geziye geldim. Beni misafir sanatçı olarak sahneye davet ettiler ve Eskişehir'in en elit ve güzel mekânlarından biri olan Trakya Restorandan sahne teklifi aldım. Böylece her hafta Eskişehir'de sahne almaya başladım. Çok güzel bir şehir. Kendine has bir aurası var. Dinleyicisi tam bir Türk Sanat Müziği aşığı. O yüzden benim için burada sahneye çıktığım zamanlar bir başkadır.