Sinem Dedetaş, Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’e 568 yıllık tersane ve İstanbul vapurlarıyla ilgili samimi açıklamalarda bulundu. 

Fatih Sultan Mehmet’in 1455’de kurduğu dünyanın yaşayan en eski tersanesinin Kaptanı, 172 yıllık bir geçmişe sahip İstanbul Şehir Hatlarının ilk kadın Genel Müdürü Eskişehirli Sinem Dedetaş ile İstanbul’da Haliç manzaralı odasında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.  Dedetaş, Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’e 568 yıllık tersane ve İstanbul vapurlarıyla ilgili samimi açıklamalarda bulundu. 

Sinem Dedetaş röportaja başlamadan ülkemizin yaşadığı deprem felaketi ile ilgili şu düşüncelerini paylaştı; “Öncelikle geçtiğimiz ay yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle tüm Türkiye’ye geçmiş olsun diyerek sözlerime başlamak istiyorum. Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Yaralı olarak bu felaketi atlatan herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Binlerce insanımız hem fiziksel hem psikolojik olarak yaşadıkları zor günlerin üstesinden gelmeye çalışıyor. Biz de İBB ailesi olarak tüm imkanlarımızla bu felaketten etkilenen vatandaşlarımızın yanında olmak için çalışıyoruz; dayanışmayla, yardımlaşmayla, birlik ve beraberlik ile."

Neden Gemi İnşaatı ve Deniz Teknolojisi Mühendisi oldunuz? Bu sektörde çalışmak çocukluk hayaliniz miydi?

Gemi Mühendisliği çocukluk hayalim değildi ancak üniversite sınavından sonra tercih sıralamamda ilk sırada idi. Tesadüfen girdiğim bir bölüm değildi. Var olan deniz sevgisini ve mühendis olma isteğimi bir arada barındırmasından dolayı olsa gerek isteyerek girdiğim ve severek okuduğum bir bölüm oldu.

Daha önce yerinde kalması ve yaşatılması için mücadele ettiğiniz 568 yıllık dünyanın en eski tersanesinin başındasınız. Bu konuda neler hissediyorsunuz?

Burası İstanbul’un fethinden iki sene sonra, 1455 yılında kurulmuş olan Camialtı, Taşkızak ve Haliç Tersanelerinden oluşan Tersane-i Amire’den kalan son kamu tersanesi. Fatih Sultan Mehmet döneminden günümüze ulaşan ve Türk denizcilik tarihinin mihenk taşlarından biri olan Haliç Tersanesi aynı zamanda kültür, endüstri, sanayi alanları ile Osmanlı donanması ve Cumhuriyet dönemini de kapsayan çok katmanlı bir miras. Burada olmayı her zaman bir şans aynı zamanda da büyük bir sorumluluk olarak görüyorum. 2019 yılındaki belediye seçimlerinin ardından Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun göreve gelmesi ve bizleri bu göreve atamasıyla, daha önce kapanma kararı verilen Haliç Tersanesi’ni aktif tersanecilik faaliyetlerine geri döndürdük. Göreve geldiğimiz zaman tersanede üretim yoktu. Rakamlar üzerinden konuşmak gerekirse, 3 senede kendi filomuzdaki gemilerden mega yatlara, kuru yük gemilerinden kamuya ait gemilere kadar 270’i aşkın bakım-onarım çalışması ve 57 yeni inşa yaptık. 50 Deniz Taksi üretimini tamamladık. 50 teknenin 5’ini yine Haliç Tersanesi’nde Elektrik-Hibrit sevk sistemli olarak ürettik, bu tekneler hem İstanbul deniz ulaşımında kullanılan hem de tersanemizde üretilen ilk elektrikli tekne olma özelliği taşıyor. Aynı zamanda restorasyon çalışmaları da yaptık. Yapısı gereği yeni inşa faaliyeti olarak da adlandırabileceğimiz 70 yaşındaki tarihi tescilli Paşabahçe Vapurunu yeniden İstanbullularla buluşturduk. Tersanemizde tüm vapurlarımızın bakım-onarım çalışmalarını yaparken aynı zamanda daha önce filomuzda bulunan ve tıpkı Paşabahçe gibi yeniden denizle buluşturmak istediğimiz vapurlarımıza da kapsamlı restorasyon çalışmaları yapıyor ve her birini neredeyse yeniden inşa ederek hizmete hazır hale getiriyoruz. Hem yaptığımız bakım-onarım çalışmaları hem de yeni inşa faaliyetlerimizle tersaneyi bu kadar kısa sürede ayağa kaldırmak çok ciddi bir katma değer sağladı. Göreve geldiğimiz günden bu yana Haliç Tersanesi’ni hem korunacak bir miras hem de üreterek katma değer sağlayacak bir yapı olarak benimsedik ve bu vizyonla hareket ettik. Böyle bir değeri yeniden İstanbul’a kazandırmış olmaktan dolayı büyük mutluluk duyuyoruz. Haliç Tersanesi tarihsel öneminin yanı sıra eğitim alanında da uzun süre önemli bir role sahip oldu. 1773 yılında bu alanda kurulan Mühendise-i Bahri Hümayun, benim de mezunu olduğum İstanbul Teknik Üniversitesi’nin temelleri buradadır. Ayrıca 1980’lere kadar tersane içinde faaliyet gösteren Gemi Yapı ve Teknik Meslek Lisesi’ni de düşünürsek bir yanı eğitimle iç içe olan bir yapıya da sahip çıkıyoruz. Bu eğitim kurumları hem tersane ve donanmanın geliştirilmesi hem de sektöre yetkin insan gücü kazandırılması anlamında çok büyük öneme sahip.

Şehir Hatlarının da en tepesindeki isimsiniz. Bir Cumhuriyet Kadını olarak, böyle önemli görevlerde bulunmak size neler hissettiriyor? Şehir Hatlarındaki göreviniz hakkında bilgi verir misiniz?

Öncelikle bir Cumhuriyet kadını olma şansını bizlere tanıyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının verdiği mücadeleyi saygı ve minnetle anmak isterim. Bunun değerini bilen ve yaşatmak için de mücadele veren herkese şükranlarımı sunarım. 1851 yılında Osmanlı Devleti’nin ilk anonim şirketi olarak Şirket-i Hayriye adıyla kurulan ve 1945 yılına kadar Boğaziçi’nde günümüzdeyse hemen hemen İstanbul Denizi’nin tamamında hizmet veren bir yapıya dönüşen Şehir Hatlarının ilk kadın genel müdürü olmak benim için mutluluk, gurur ve onur kaynağı. Elbette burada var olmak önemli ancak daha önemli olan bu şirket için çalışırken neler yaptığımız, üstlendiğimiz görevin hakkını teslim edebilmemiz ve geleceğe nasıl işler ve projeler bırakacağımızdır. Şehir Hatları olarak ana görevimiz denizde toplu taşıma hizmeti sunmak ve yolcularımızı güvenli ve konforlu bir şekilde gidecekleri yerlere ulaştırmak. Hedefimiz toplu ulaşımda denizin payını artırmak ve deniz ulaşımının sürdürülebilirliğini sağlamak. Toplu ulaşım anlamında vatandaşlarımıza kaliteli hizmet sunabilmek için çok büyük bir sorumluluğumuz var. Göreve geldiğimizden bu yana İstanbul deniz ulaşımında gerek hat gerek sefer sayılarında ciddi artışlar yarattık. 11 yeni hat ve günlük üçyüze yakın sefer artışı ile bugün Şehir hatları, 33 hatta günde bin sefer ile İstanbul’a hizmet vermektedir. Deniz ulaşımını iyileştirmenin yanısıra, deniz kültürünü geliştirmeyi de öncelendirdik ve bu kapsamda projeler ürettik. Vapur sayımızı arttırdık, yeni bir ulaşım alternatifi olan Deniz Taksi projesini ürettik ve işletiyoruz, Şehir Hatlarını Ar-Ge faaliyetleri ile buluşturarak şirketin inovasyon alanlarında var olmasını sağladık. “En ucuz ve en güzel çay vapurda içilir” mottosu ile kurduğumuz Vapur Kafe markası ile vapurlarımızda ve iskelelerimizde hizmet vermeye başladık. Vapurlara kazandırdığımız çocuk oyun alanları, iskelelerimize kazandırdığımız kütüphane ve sosyal yaşam alanları ile İstanbul’un denizle olan bağını kuvvetlendirme gayretindeyiz. Ayrıca bu yıl Dünya Bankası’nın ve Avrupa Birliğinin’de desteği ile çevreci bir filo kurmanın ilk adımı da attık ve İstanbul Denizinin karbonsuzlaştırılması için filomuzu yenilenebilir enerji kaynaklı hale getirmek üzere fizibilite çalışmalarını başlattık. Aynı zamanda dünyanın yaşayan ve üreten en eski tersanesi konumundaki Haliç Tersanesi’ni yaşatmaya ve büyütmeye devam etmek de en önemli görevlerimiz arasında yer alıyor.  Yeni inşa ve bakım-onarım çalışmaları ile yaratılan katma değeri artırmak için çalışıyoruz. Her alanda yaptığımız çalışmalarla hizmetlerimizi daha iyi bir hale getirmek, yolcu memnuniyetini artırmak, yeni hizmetler ve projeler üreterek fayda yaratmak için çalışıyoruz.  Şehir Hatları Genel Müdürü olarak ben de ekibimle birlikte, yeni stratejiler geliştirmek, operasyonel verimliliği sağlamak ve doğru bir vizyon ortaya koyarak şirketimizin büyümesi için çalışıyorum.

Gemilerle, vapurlarla ve denizle özel bir duygusal bağınız var mı?

Lisansımı Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesinde yüksek lisansımı ise Gemi İnşaatı ve Gemi Makinaları ana bilim dalında İTÜ’de tamamladım, mesleğimi kısaca gemi mühendisi olarak tanımlıyorum. Gemilerle aramda duygusal bir bağ var tabi ki. Özellikle gemilerin suya indirilme törenlerini izlerken çok duygulanıyorum. İnşa sürecinde olsam da olamasam da, bir geminin denizle buluştuğu ilk an beni çok etkiliyor. İşin teknik tarafında, kağıt üzerinde bir tasarım ve hesaplamalar yapıyorsunuz ama aslında her gemi bir prototip ve daha önce denemesini yapamıyorsunuz. Yapılan havuz testlerini bir kenarda tutarsak geminin denizle buluştuğu an aslında onun ilk denemesi gibi oluyor. Aklınızda olan pek çok teknik sorunun cevabını o anda görebiliyorsunuz ve mühendislik hesaplarının denizle buluştuğu bu an sizin de başarınızı ilk kez test ettiğiniz yer oluyor. Bir diğer taraftan da yaşayan, insanlarla, pek çok hayatla buluşan bir yapı üretiyor ve onu denize bırakıyorsunuz. Birbirini besleyen bu süreçler duygusal bir bağ oluşturuyor. Denizle aramda her zaman özel bir bağ oldu, suyun var edici gücüne inanıyorum. Ben Eskişehirliyim, her Anadolu insanı gibi,  Haydarpaşa’da trenden indikten sonra vapur karşılardı bizi ilk. İstanbul’a geldiğimizi hatırlatırdı. Bir gemi tipine verilen isim olan vapur İstanbul için sadece bir toplu taşıma aracı değil malum aynı zamanda bu şehirle özdeşleşmiş, Türk filmlerinin sahnelerinde, kartpostallarda, hikayelerde, ayrılık ve kavuşma anlarında, pek çok anıda yer edinmiş bir değer. Pek çok İstanbullu tarafından düdüğünün, motorunun sesinden tanınan, ismi, baca şekli bilinen ve ikonik bir figür haline gelmiş vapurlarla insanlar arasında da duygusal bir bağ var. Tabi ki benim de vapurlarla bu anlamda bir duygusal bağım var ancak görevim icabı aynı zamanda bir sorumluluk bağı da hissediyorum artık.

Sizin alanınızda kadın mühendis sayısı ne kadar? Kadınların bu sektördeki oranı nedir? Onların bu sektörde daha çok yer almaları için çağrıda bulunmak ister misiniz?

Ben lisans eğitimime başladığımda sınıfımız toplam 80 kişiydi ve ilk sene 2, ikinci sene ise sadece 5 kız öğrenci vardı. Bundan 23 sene öncesinde durum bu iken artık daha fazla kız öğrencinin bu bölümde okuduğunu görüyorum. Geçen sene bölümün mezuniyet törenine gittiğimde dereceye giren ilk üç öğrencinin de kız öğrenciler olduğunu gördüm, sadece bu örnek bile sayının arttığını gösteriyor. Ben 2004 yılında mezun oldum ve o tarihten bu yana hem kendi mezun olduğum bölüme hem de genel olarak mühendislik bölümlerine kız öğrencilerin ciddi anlamda ilgisinin arttığını gözlemliyorum. Biz kabul etmek istemesek de maalesef toplumda kadın işi – erkek işi şeklinde ayrım yapılan bazı işler var ve denizcilik sektörünü kapsayan meslekler de bu işler arasında yer alıyor. Şu anda bu algının kırıldığını görüyorum.

Cinsiyetten bağımsız bir şekilde, bu mesleği seçecek kadın erkek tüm mühendis adaylarına öncelikle kendilerini tanımalarını öneriyorum. Gerçekten başarılı olabileceklerine inandıkları, kendilerine uygun bir meslek seçmek öncelikleri olmalı. Çünkü iş hayatına atıldıklarında günlerinin çoğunu iş yerlerinde geçirecekler ve işte mutlu olmak hayattaki mutluluklarını da etkileyecek. ‘Mutlu olacağınız işi seçin’ cümlesi bir klişe gibi dursa da insan mutlu olduğu sürece verimli olabilir ve potansiyelini ortaya koyabilir. Bu mesleği seçsin seçmesin tüm kadın arkadaşlarımın iş hayatlarında aşmaları gereken zorluklar olacaktır. Onlara verebileceğim en önemli tavsiye, bu tarz zorlukların üzerinden atlayarak yollarına devam etmeleri. Kesinlikle şiddet, taciz gibi kabul edilemeyecek konulardan bahsetmiyorum. Bir işin kadını-erkeği değil isteyeni-istemeyeni olur. Hem kadın hem de erkekler istedikleri sürece her işi başarabilme gücüne sahiptirler.

Şehir Hatlarında ve Haliç Tersanesindeki kadın çalışan oranı nedir?

2019 yılında göreve geldiğimizde yalnızca 22 kadın çalışan bulunuyordu. Vapurlarda hiç kadın gemiciler bulunmuyordu, yönetim seviyesinde ise çok az kadın arkadaşımız vardı. Kadın gemicilerin özgeçmişlerinin bile iş ilanlarında kabul edilmediğini ve cinsiyetlerinden dolayı değerlendirmeye alınmadıklarını üzülerek öğrendik. Şu anda işe alım politikamız tamamen liyakat ve istek bazlı. Bu işi yapmak isteyen herkesi, bilgisi ve tecrübesi ile değerlendiriyoruz. Şehir Hatlarında ilk kez kadın gemiciler göreve başladı ve sayıları da artmaya devam ediyor. Şu anda tüm birimlerimizde ve iş kollarımızda toplam 66 kadın çalışanımız var, 2019 yılına göre kadın istihdamını %200 artırdık.

İleriye yönelik hedefleriniz ve hayalleriniz neler?

Genel olarak kendimi gelecekte nerede göreceğime dair uzun vadeli hedeflerim yok ancak yaptığım işte başarılı olmak, hakkaniyetli davranmak, üretmek, mesleğime ve topluma katkı sağlamak hedeflerim arasında. Üzerime aldığım sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirirken önüme çıkan yolları iyi analiz ederek çalışmayı amaçlıyorum. Hedeflerimin yanı sıra; eşitlikçi, refah ve mutluluk seviyesi yüksek, huzurlu, mutlu, özgür, bilime dayalı kararlar veren, tüm iletişim kanallarının her daim açık olduğu, herkesin hakkını alabildiği ve sorgulamaya açık bir toplum hayalim var. Kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı, işe alımlarda, ücretlerin belirlenmesinde cinsiyetin belirleyici rol oynamadığı bir ortamda yaşamayı hayal ediyorum.

Doğup büyüdüğünüz Eskişehir ile ilgili düşünceleriniz neler? İstanbul’dan Eskişehir nasıl gözüküyor.

İstanbul’a 1999 yılında geldiğimde Eskişehir’in günübirlik turistler tarafından ziyaret edilebilecek bir yer olacağını hiç düşünmüyordum. Ama bugün baktığımda ben bile bir turist olarak Eskişehir’e gitmek istiyorum. Bu gelişimde Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yılmaz Büyükerşen’in etkisi çok büyük. Şehrin çehresi çok değişti, özenilen bir şehir oldu. Eskişehir’e baktığımda hem ulaşımı kolay, pek çok etkinliğe, aktiviteye ev sahipliği yapan, sosyal alanlarıyla, parklarıyla hiç sıkılmayacağınız güzel ve medeni bir şehir görüyorum.

Haberes okurlarına ve Deniz İnşaatı ve Deniz Teknolojisine ilgi duyan gençlere son bir mesajınız var mı?

Gençlere öncelikle kendilerini tanımalarını öneriyorum. Bu mesleği neden tercih ettiklerini ve kendilerini nasıl geliştirebileceklerini her zaman düşünsünler. Gemi her zaman inşa edilebilir, benim önerim bu meslekte neleri, ne şekilde farklı yapabileceklerini kendilerine sormaları olacak. Bir yandan kendilerini geliştirirken diğer taraftan da yaptıkları işi nasıl topluma faydalı hale getirebileceklerini düşünmeliler. Fark yaratmak için günceli takip etmek kadar öngörülü olmak da çok önemli. Bunun için sadece kendi alanlarında kalmayıp multidisipliner bir anlayış benimsemeliler ve kendi alanlarını besleyecek, daha ileriye taşıyacak yan dallarla ilgili de kendilerini geliştirmeliler.