Türkiye’nin önde gelen Keman Sanatçısı ve Bestekar Canan Sezgin Geylan ile eşi TRT Türk Sanat Müziği Sanatçısı Yahya Geylan Haberes Dergisi’nin 42’nci sayısına konuk oldular.
Geylan ailesini tanıyabilir miyiz?
Canan Geylan: Yaşamın her anı ve alanında müziği yaşayan, kitap okuyan, araştıran, yazan-çizen, öğrenme tutkusu hiç bitmeyen, birlikte geçirilecek ortak vakitlere zaman ayıran, doğa sever, çevresinin ve yaradılışın farkındalığıyla yaşamını şükürle sürdüren bir aile diyebiliriz.
Nerede doğdunuz? Müziğe nasıl başladınız? Nerede Tanıştınız?
Canan Geylan: Samsun’da doğdum, müzisyen bir ailenin çocuğuyum, musiki ile büyüdüm-büyütüldüm. 1979’da ise ilk ciddi müzik eğitimime rahmetli hocam Mustafa Besen’den aldığım mandolin ve keman dersleri ile başladım. İlk ve en önemli hocam, musiki yaşamım boyunca bana rehberlik eden babam Muhterem Sezgin’dir. 1981 yılından itibaren ailemle birlikte devam ettiğim Samsun Belediye Konservatuarı’nda yarı zamanlı olarak müzik eğitimime devam ettikten sonra, 1987 yılında TRT Ankara Radyosunun yurt genelinde açtığı Ön Dinleme sınavında başarılı oldum ve 1990 yılında da Kültür Bakanlığının açmış olduğu yetişmiş sanatçı sınavında başarı göstererek Samsun’da göreve başladım, ardından Ankara, İzmir ve İstanbul’da uzun yıllar görev yaptım. Üniversite eğitimimi Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümünde tamamladım.
Yahya’nın da bulunduğu birçok programda birlikte görev aldık aslında, çok sonraları arkadaşlığımız yoldaşlığa dönüştü. Hayat yolunda iki müzik yolcusu bir araya geldik. Sanatçı çift olmanın güzel yanları ve ayrışan yanları nelerdir? Adeta tek ruh gibiyiz birlikte müzik yaparken; birbirimizi hissediyoruz, çalışmasak da artık aynı şeyleri hissederek okuyoruz, aynı anda nefes alıyoruz, aynı yerlerde aynı şeyleri yapıyoruz. İki ayrı ses türü, iki ayrı müzik zevki, kişilik farklılıkları ilk zamanlar tabi ki bizi zorladı özellikle sahnede ama zaman içinde çalışarak ve karşılıklı gayret ederek uyumu yakaladık. Sürekli birlikte olmak, birlikte müzik yapmak, birbirini yakın tanımak ve anlamak aslında sahnedeki performansa da pozitif anlamda muhakkak yansıyor. Hayat müşterek bizim için her alanda. Biz sanatçı çift olmanın güzelliklerini çokça yaşadık, yaşıyoruz. Kızımızı büyütürken de hiç yanımızdan ayırmadık, onlarca hikayemiz var onunla da kuliste, canlı yayınlarda vs. Ayrı bir vakitte de onları anlatırız. Dolayısıyla kızımız da bizimle birlikte idi her konserimizde, turnemizde, vs. Böylelikle aile bütünlüğümüzü de hiç bozmadık, bunu da sanatçı çift-aile olmanın güzel yanlarından sayabiliriz.
Yahya Geylan: İzmir’de doğdum. Müzisyen bir babanın evladıyım. Doğduğum andan itibaren müziğin içindeydim hala bu şekilde hayatıma devam etmekteyim. Canan Hanımla meslektaş olmamız sebebiyle birçok konser programlarında bir araya geliyorduk. Arkadaşlık ilişkimiz, hayat arkadaşlığına, yoldaşlığa dönüştü. Hayatı birlikte tecrübe ediyoruz.
Sanatçı çift olmanın güzel yanları ve ayrışan yanları nelerdir?
Yahya Geylan: Sanatçı çift olmanın kazanımlarını, yaptığımız ortak müziklerdeki dinleyicilerin geri dönüşleriyle sağlamasını yapmaya gayret ediyoruz. Takdirleriyle, iltifatlarıyla, daha çok çalışıp, sorumluluğumuzun bilincinde olup, birbirimize danışarak, birlikte hareket etmeye devam ediyoruz.
Sizler aynı zamanda da amatör koro şefliği de yapıyorsunuz. Amatör koroların Türk Müziğine katkısı nedir sizce?
Yahya Geylan: Amatör Koroları önemsiyorum. Türk Müziğinin gelecek nesillere taşınması konusunda çok önemli görev yerleri olduğunu düşünüyorum. Bu tür yerlerin bizim bilgi aktarımlarımızın olduğu yerin yanı sıra, sosyal paylaşımların yaşandığı, dostlukların kazanıldığı, birlik bilincinin geliştiği yerler olarak görüyorum. Son zamanlarda bu tür derneklerin artmasına karşı değilim ancak; bu tür yerlere gidecek kişilerin Eğitmenlerini iyi araştırıp müzik geçmişini, bilgi birikimini iyi incelemelerini tavsiye ederim. Zaman en değerli hazinedir kıymetini bilelim.
Canan Geylan: Günümüzde amatör koroların, Türk Müziğine katkısından ziyade topluma katkısı olduğunu düşünüyorum. İnsanlar buralarda daha çok sosyalleşmek, sevdikleri şarkıları söylemek, sahne deneyimini yaşamak için bulunuyorlar. Bu benim gözlemim. Çok ender ve az sayıda amatör koro eğitim amaçlı çalışmalarını sürdürmekte. Ehli kişilerce çalıştırılması gerektiğini düşündüğüm amatör koroların, musikimizin meşk yoluyla devamlılığının sağlanmasında katkı sağlamasını yürekten diliyorum.
Beste çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Size neler ilham verir? Güfte seçiminde nelere dikkat edersiniz?
Canan Geylan: Saz musikisine olan özel sevgimden olsa gerek duygularım taksim ya da bir takım enstrümantal ezgiler yoluyla dile gelebiliyor. Bana ilham veren şey tamamen hislerim. Coşkum arttığında, pozitif ya da negatif yönde duygu yoğunluğum arttığında ezgiler içimden akıp geçerler. Sözlü eser ne kadar yazsam içime sinmiyor. Sanırım güfteyi tam olarak hissedemiyorum ya da duygularımın eşleştiği bir güfteyi henüz yakalayamadım. Belli mi olur belki kendim yazarım bir gün kim bilir.
Yahya Geylan: Beste çalışmalarımda asla yapmak için şarkı üretmedim bunu net olarak söyleyebilirim. O öyle bir duygudur ki yoğunluğunu, bir şeylerin geldiğini hissederim ve şiir arayışına girerim. Şiirlerde samimi sözcükler ve yaşanmışlıklar beni etkiler. Bazı şarkılarımın sözlerini kendim yazdım. Gözlemlediğim, yaşanmış hikayelerden ya da anlatılanlardan etkilenip notalarla buluşturduğum şarkılardır.
Gençlerin Türk Müziğine ilgisi nasıl? Korolarınızda gençlere yer veriyor musunuz?
Yahya Geylan: Gençler yarınlarımızdır. Türk Müziği eserleri meşk sistemiyle, usta çırak ilişkisi içerisinde, bugünlere kadar asırlarca aktarılmıştır. Cemiyetlerde, Amatör Korolarda, Konservatuarlarda yetişen gönüllü kişilerle bu müzik aktarılmaya da devam edecektir. Hiç kuşkum yok ki bu müzik sona ermez, yeni sesler, yeni sazendeler, yeni ezgiler, dünya var oldukça evrene Türk müziği tınılarını yayacaklardır. Gençlerin ilgisini artırmak için öncelikle geleceğimizi koruyup günümüzün beğenileriyle ortak yeni müzikler yaratılabilir. Çok önemli olarak gördüğüm diğer bir konuda yenilik adı altında Türk Dilinin bozulmasına asla müsaade edilmemesi ve resmi kurumların bu konuya hassasiyetle eğilmesini diliyorum.
Canan Geylan: Korolarımıza gençlerin katılımı keşke daha fazla olsa da hep yer versek, hatta çocuk ve gençlik koroları kursak. Maalesef amatör koroların çoğunluğunda yaş ortalaması en iyimser haliyle 40 yaş üstü. Ancak şunu da gözden kaçırmamak gerek ki, Konservatuarlarımızda ve Güzel Sanatlar Anadolu Liselerinde yetişen pırıl pırıl gençlerimiz var; onlar da eğitimli amatör topluluklar olarak çalışmalarını okul koro ve orkestralarında, TRT ve Kültür Bakanlığı Çocuk ve Gençlik Korolarında sürdürüyorlar.
Konser repertuarını nasıl şekillendiriyorsunuz? Klasik eserleri geçerken nelere dikkat edersiniz?
Yahya Geylan: Eğer konu içerikli bir konser detayı hazırlayacaksak bestekarların döneminin birbirine yakın olmasına dikkat ederiz. Usul çok önemlidir dinleyicinin dinleme süresini gözetleyerek ritmi yürütüp yavaşlatma, dinlendirme zamanlarını planlarız. Klasik eser, basit eser ya da bilinen eser olarak ayırt etmem ilk defa duymuş gibi eserleri tek tek inceler, notalarına bakar, kafamda soru işareti belirlenirse ses kayıtlarında eser hakkında analiz yaparak okuyacağım eserin okuma şeklini belirlerim. Yaklaşık 30 yıldır aynı metotla meslek hayatıma devam etmekteyim.
Canan Geylan: Öncelikle kimlere, kimlerle, nerede, neden, nasıl sorularının cevabı bizim repertuarımızın yönünü belirleyen ilk unsurlardır. Bu yönler belli olduğunda repertuarımızın içeriği, eserlerin türü, bestecilerin dönemi de belli olur. Genelde kronolojik olarak bestecilerin aynı dönem olmasına dikkat ederiz, eserlerin dokusunun tutması bizim konser akışımızda çok önemsediğimiz bir unsurdur. Türk müziğinin farklı formlarına ve zaman zaman halk müziği örneklerine de repertuarlarımızda önemle yer veririz.
Klasik eserleri geçerken nelere dikkat edersiniz?
Canan Geylan: Hangi dönem, ne tür ve formda eser olursa olsun, bildiğim ya da bilmediğim herhangi bir eseri muhakkak çalışırım; varsa usta yorumcularımızın kaydı dinler, tahlil ederim. Nefes yerlerimi muhakkak belirlerim, nüanslara önem veririm.
Gençlerin Türk Müziğine ilgisini artırmak için neler yapmalı?
Canan Geylan: Ben Ayşegül (kızı) küçükken, her yurtdışı konserimizde gittiğimiz yerlerden çocuk şarkıları ve çocuklar için hazırlanmış müzik cd’leri satın aldım. Klasik eserler dahi çocukların dinleyebileceği biçimde kaydedilmiş. İşte müzik kültürü böyle yerleşir kulaklara. Hep dilemişimdir keşke bizim klasik müziğimiz de halk müziğimiz de küçük yaşlarda çocuklarımıza onların ilgisini çekecek yorumlarla ulaşsa. Öz müziğimizi ve enstrümanlarımızın seslerini bu şekilde daha küçük yaşlarda tanısalar, bilseler, sevseler. Bizler radyo çocuğuyuz. Türkülerimizi, şarkılarımızı, radyo sanatçılarından dinleyerek büyüdük. Tek kanallı dönemde ekranda ne kadar nitelikli müzik-eğlence ve konser programları izledik; adeta kültürümüzle beslendik. Oysaki şimdi böyle değil, her şey çok değişti. Belli bir yaştan sonra da bir gence bu musikiyi sevdirmek için, ne yapılabilir gerçekten üzerinde düşünmek ve çözüm arayışında bulunmak gerekir; belki onların dinledikleri modern soundlarla ve yeni yorumlarla onları da kazanabiliriz diye düşünüyorum.
Günümüzde Türk Müziğinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce hakkettiği yerde mi? Genel anlamıyla Türk müziği güncel değişime uğradı mı sizce?
Canan Geylan: Bir söz vardır, evrende her şey en doğru ve hakettiği yerdedir diye. Değişimse, yaşamın olmazsa olmazı. Zaman içinde müziğimizde değişen unsurlar olmuş; yeni yaklaşımlar, yeni besteler, yeni icra türleri ve tavırlarla mutlak değişime uğramış. Bu müziğin farklı evrelerini seven ve hala zevkle dinleyen bir kitlenin yanısıra, Türk Musikisini klasik icra biçimiyle sürdüren profesyonel topluluklar ve onların dinleyicileri de varlığını sürdürmekte. Bir şekilde musikimiz geleceğe taşınacaktır.
Yahya Geylan: Severek icra ettiğimiz bu müzik dalını yaşayan bir canlı, insan gibi görmekteyim. İnsan yaşantısına baktığınızda hayatı boyunca bir çok duyguyu yaşayıp deneyimleme imkanı bulur. Müziğimizde öyle, bazen yalnız kalır, bazen sevenleri çevresini sarar, bazen hüzünlenir, bazen sevincinden içi içine sığmaz, bazen içine kapanır, bazen sözcükler duygularına yetmez, bütün bunlar hayata dair yaşanan iniş çıkışlardır. İlgilendiğimiz bu müzik dalı sanat nüvelerini hep ön plana almış salon müziğidir. Popülerlikle karıştırılmaması gerekir ki günümüzde bu kavramlar birbiriyle iç içe geçmiştir. Aslında tüm problemlerin düğümlendiği nokta burasıdır. Dolayısıyla Sanat dediğimiz unsurda hak ediş, yarış, büyük kitlelere dinletme, yayma kaygısı niteliğin önüne geçtiğinde, yaptığınız işte ödün verme kaçınılmazdır. Özgürce üretmeli, korku ve kaygılara yer verilmeden sanat yapılmalıdır. Her konuyu devletten beklememek gerekir, kaldı ki Devlet; TRT Kurumundaki yayın kanallarıyla, Devlet Korolarıyla, Kültür Bakanlığıyla desteğini vermeye devam etmektedir. Burada iş biraz da halkımıza düşmektedir. Alkışı duymak, takdir görmek, bir üretim yapan sanatçı için en kutsal unsurdur. Halkımız bu takdir duygusunda çok seçici olmak durumundadır. İnanın halk denetimi her şeyin üstündedir.
Etkilendiğiniz bestekarlar ve yorumcular kimlerdir?
Canan Geylan: Her dönemin ayrı güzellikleri var, her bestecinin ayrı güzellikte eserleri var. Seçmek mümkün değil. En sevdiğim yorumcu sesler; Safiye Ayla, Bekir Sıtkı Sezgin, Münir Nurettin Selçuk, Meral Uğurlu, Sabite Tur Gülerman, Perihan Altındağ Sözeri En çok dinleyerek feyz aldığım saz üstatları; Kadri Şençalar, Yorgo Bacanos, Tanburi Cemil Bey, İzzettin Ökte, Nubar Tekyay, Haydar Tatlıyay, Sadi Işılay, Hakkı Derman, Niyazi Sayın. Çocukluğumda ve gençliğimde dönemin radyo sanatçılarını da çokça dinledim.
Yahya Geylan: Etkilenmek gün ve ruh haline göre an ve an bende değişkenlik gösterir. Bir gün uyandığımda Nihavend günüdür. Bir gün Kürdilihicazkar. Keza bestekarlarda aynı şekildedir bazen S. Kaynak şarkısı dilime dolanır bazen S. Pınar, bazen Tanburi Ali Ali Ef. Suz-i Dil Bestesi, bazen Zekai Dedenin Hisar Buselik Ağır Semaisi kısacası gün ve yaşadığımız her duyguda bizi bestekarlardan ve yorumculardan farklı farklı zamanlara atar.
Müziği meslek olarak yapmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz? Nasıl çalışmalılar? Nelere dikkat etmeliler?
Canan Geylan: Dinlemek ve birlikte meşk bizim musikimizde çok önemli. Bu sebeple kendilerini yetiştirme aşamasında muhakkak ustaların yanında mümkün olduğunca bulunmalarını, onları canlı dinlemelerini, mümkünse onlarla birlikte müzik yapma imkanına ulaşmak için ellerinden geleni yapmalarını tavsiye edebilirim. Bol bol arşiv kayıtları dinlesinler, taksimleri hatmetsinler; bu musikiyi zaman içinde özümseyip ancak kendi üslup ve tavırlarını ortaya koyabilirler. Sanatçı olmak bir meslek olarak addedilse de bir mesaiye sığmayacak biçimde müzik aslında insanın tüm yaşamını kapsıyor, bu bir yaşam biçimi. Gençlere bunu bilerek bu yola çıkmalarını önerebilirim ve onlara hayat yolunda eşlik edecek partnerlerinin de müziğe, sanata ve sanatçıya değer veren bireyler olmasını dilerim.
Yahya Geylan: Konuşmamın başında da bahsettiğim gibi müzik yapmak hevesle başlar aşkla devam eder. Meslek olarak seçim yapmak isteyen kişilere söyleyeceğim ilk söz ‘emin misin?’ olur. Hayatın boyunca ilgileneceğin bir iş sonu olmayan, sonsuz bir yoldur müzik işi. Çalışmak, sabırlı olmak, hem kendini hem de müziğini eğitmek için harcanan uzun bir zamandır, uzun bir hikayedir. Özveriyle dolu, emek isteyen bir yoldur. Tek sığındığı, bu yolda yegane arkadaşı ise Sevgidir. Sevgiyle insanoğlunun başaramayacağı hiçbir şey yoktur, yeter ki istek enerjisi olsun.
Eskişehir’e en son ne zaman geldiniz?
Canan Geylan: Eskişehir’e en son 2023 Nisan ayında bir amatör koronun depremzedelere yardım çağrısı için gelmiştim. Burada okuldan arkadaşlarım da var, zaman zaman gezi amaçlı da geliyoruz. Eskişehir’de olmayı seviyorum. İçten sevgilerimle ve teşekkürlerimle…
Yahya Geylan: Eskişehir’e en son pandemi öncesi gelmiştik. Kendimizi adeta dünya şehrinde dolaşır bulmuş, mutlu hissetmiştik. Konser vermek için gelmenin dışında, gezmek için bile can attığımız bir şehirdir Eskimeyen Şehir. Derginizin vesilesiyle tüm müzik severlere esenlikler diliyorum. DÜNYA’YI BİR GÜN MÜZİK KURTARACAK…