80’ler dizisinin Bekçi Bekir’i, usta tiyatro oyuncusu Hacı Ali Konuk Haberes Dergisi’nin 47’nci sayısına konuk oldu.

Yazarımız Cem Aksu ile keyifli bir röportaj gerçekleştiren Konuk; “Her işin zorluğu vardır oyunculuk en zor meslektir. Çünkü sosyal cerrahsınızdır. ARGE yapmak durumundasınız” dedi.

Bize kendinizden bahseder misiniz? Nerede doğdunuz nasıl bir ailede yetiştiniz, çocukluğunuz nasıl geçti?
Erzurum da doğdum. 5 yaşında Aydın'a taşındık. İlk ve ortaokulu Aydın'da okudum. Sonra babamın tayini Düzce’ye çıkınca oraya göçtük. Liseyi Kocaeli’nde okudum. Üniversiteyi İstanbul Müjdat Gezen sanat merkezinde okudum.  Levent Kırca ile çalıştım. Tiyatroda Şerafettin Kaya'nın yazdığı ‘Panik Atak Mahir Atak’ oyunuyla Afife Jale’de 5 yıl oynadım. Televizyona ‘Çiçek Taksi’ ile başladım. Bu zamana kadar geldik. Ailem sevgi doluydu evde ilk tiyatroyu aileme oynadım çok eğleniyorduk. Beni çok sevdiler tüm çevreyle ilişkilerim sevgiyle devam etti. Bu dünyada insanın sırtını yaslayabileceği tek yer ailedir. Ana baba ocağı o evin ocağında odun yanmasa da sizin için yanan yürekler vardır o yüzden birbirimiz için yanan yürek olalım.

Oyunculuğa nasıl başladınız? Bu ilgi nereden geliyor? Sizi yönlendiren ya da teşvik eden oldu mu? Ailenizde oyunculuk ya da sanatın başka bir dalıyla ilgilenen var mıydı?
Ailede oyuncu yok. Bu tamamen insanın kendi istidadı ile ilgili bir durum. Teşvik edende yoktu çevremde.  Fakat ben liseye başladığım zaman İzmit Şehir Tiyatrolarına gidip orada oyunlar izliyordum. Okulda Sait Karaçorlu öğretmenime konuyu açtım. Bizde tiyatro yapalım okulda ve hem yazıp hem oynadık ortaoyunu bu arada basket takımında oynadım ama boyum uzamadı :)))))

80’ler dizisindeki ‘Bekçi Bekir’ rolünüzden bahseder misiniz bizlere? Bu rol size nasıl geldi? Sizin hayatınızda bir şeyler değiştirdi mi? Bu role nasıl hazırlandınız?
Bekçi rolü için Müfit Can Saçıntı ve Birol Güven tarafından arandım ilk bölümü çekmeye başlamışlardı. Bekçi Bekir için de kast oluşmuş fakat bulamamışlar. Beni arayınca  bu rol için, araştırma yaptım. Eski Türk sinemasını izledim. Bekçilikle ilgili araştırmalar yaptım ve şu kanıya vardım. Bizden biri olmalı Anadolu insanını yansıtmalı ve bir tipolojisi olmalıydı. Tip olarak bıyıklı güler yüzlü ve bir yöresel ağzı olmalıydı. Erzurum ağzı hiç sinema ve TV de yoktu. Bu ağzı bekçiye oturtunca karakter netleşti. Yani Bekçi Bekir’e ben çok şey kattım genel replikler doğaçlama ilerledi. tabi bu karakterle daha net olarak tanındım kendi duygu ve düşüncelerimi rahatlıkla konuşabilme fırsatı verdi bu rol.

Sizi birçok dizi ve sinema filmlerinden de tanıyoruz. Ben en çok ‘Merdiven Baba’ filminizi seviyorum. Peki, sizi en çok etkileyen filminiz hangisi? Oynamaktan keyif aldığınız rol ne mesela?
‘Merdiven Baba’ gerçekten kült bir film. Çok isteyerek oynadım. Birol Güven’inde kalemine sağlık. Bekçi Bekir’i çok severek ve isteyerek oynadım.


Canlandıracağınız bir role nasıl hazırlanırsınız? 
Tiyatro ise yazan kimse onun hayalindeki karakterin analizini isterim ki bazı yazarlar kendi yaşadıklarını yazarlar. Mesela tiyatro oyunu geldiğinde fark ettim ki yazar kendini yazmış  ve bu role hazırlanırken yazarla üç ay geçiriyordum ve o karakteri oyuna yansıtıyordum çünkü en iyi oyuncu yazardır.


Ülkemizde sanata ve sanatçıya verilen değeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Türk tiyatrosu ve Türk sineması hak ettiği yerde mi?
Türk sineması hak ettiği yere henüz gelmedi. Biz kendi hikâyelerimizi yazmadığımız sürece dünyada bir yer edinemeyiz. İletişim araçlarını iyi kullanamıyoruz. O yüzden marka yapmak zorundayız. Taklitle bir yere varamayız. Anadolu’nun irfanını ortaya çıkarmak ve bu güzellikleri anlatmak zorundayız. Bir Oscar alamadık ülke olarak telif yasası bile yok.

Toplumun sanat ile ilgili yönelimini bir sanatçı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülke genelinde sanat anlaşılır bir olgu mu sizce?
Siz sanatı sanat adına yaparsanız toplum buna eşlik eder yani gerçekliktir. Esas olan yönelimler maalesef popüler gündemler ne ise öyle yapılıyor bundan dolayı kültürel deformasyonlar ortaya çıkıyor. Televizyonların hali ortada ve sinemada da bunu görüyoruz. Kaygısı olmayan bir sektör haline dönüşmüş o yüzden uluslararası bir aktris ve artistimiz bile yok.


Televizyonlarda yüzlerce dizi var ve neredeyse her gün yeni bir film vizyona giriyor. Bunların her birisi birbirinde farklı projeler. Sanatsal anlamda doyurucu buluyor musunuz bu çalışmaları?
Sanatsal anlamda doyurucu bulmuyorum. Kopyalama yapılıyor. Başka kültürlerin kopyası maya tutmaz kendiniz değilsiniz.

Meslek olarak oyunculuğu seçmek isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? Bu yolun zorlukları nelerdir?
Her işin zorluğu vardır oyunculuk en zor meslektir. Çünkü sosyal cerrahsınızdır. ARGE yapmak durumundasınız ve çok okumak. En başta oyuncu olmak isteyen tiyatro yapmalı ve eğitimini sonuna kadar tamamlamalı ve çok pratik yapmalı.

Eskişehir’e en son ne zaman geldiniz? Nasıl buluyorsunuz şehrimizi? Eskişehirlilere ve dergimizin kıymetli okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Eskişehir'e oyun için çok geldim çok güzel bir şehir insanları çok tatlı. Ben TRT haberde ‘Gönül Dağı’ adlı bir belgesel çekiyorum onunla da çok geldim. Türkiye’de herkes Eskişehir’i çok merak ediyor. Orada çekilen diziler aslında şehrin kimliğini oluşturan orada yaşayan insanlardır. Herkese selamlar…