CHP Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ayşe Ünlüce, Haberes Dergisi’nin 46’ncı sayısına konuk oldu.
Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’e konuşan Ünlüce; “Kazanmam için şart olsa bile seçmene yalan söylemeyeceğim, Eskişehirlilerin parti tercihlerine göre bölünmesine katkı yapmayacağım” dedi. Ünlüce; “Dünyanın yeni şartlarına uyum sağlama konusunda, zannediyorum, Türkiye’nin en hazır şehriyiz. Bugün ülkenin parmakla gösterilen bir şehriyiz. Yarın Avrupa’nın dünyanın parmakla gösterilen şehri olacağız. İşimiz gücümüz Eskişehir diyorum. Şehrimizin geleceğine inanıyorum” dedi.
Aday olduğunuzdan beri “sizi tanıyalım” sorularına maruz kalıyorsunuz. Ben de sizi tanımak ve tanınmanıza katkı sağlamak istiyorum ama “kendinizi anlatır mısınız” diye sormayacağım. Şöyle başlayalım, hayatınızdaki kırılma anı neydi?
Herkesin hayatında olduğu gibi benim hayatımda da pek çok kırılma anı var. Ama bugün benimle röportaj yapmanıza neden olan şey Büyükşehir Belediye Başkan adaylığım. Bu adaylık bağlamında düşünecek olursak, Büyükşehir Belediyesinde Genel Sekreter olarak atanmam herhalde önemli bir kırılma anıydı.
Ayşe Ünlüce en çok neye kızar?
Hukukçular genellikle son derece sıra dışı hayatlara şahit olur. Sıra dışı insanların, bazen akıl almayacak tercihlerine şahit olursunuz. İnsan hallerinin ne kadar çeşitli olabileceğini, herhalde en iyi bilenler hukukçulardır. Gündelik hayatta karşılaştığınız şeyler sizi yadırgatmamaya, kızdırmamaya başlar. Ama son dönemde yaşadıklarımı dikkate alırsak, yüzsüzce, yüzü kızarmadan yalan söylenebilmesine kızdığımı hissettim.
Asla yapmam dediğiniz bir şey var mı?
Çok. Herkesin vardır. Yine bağlama bağlayacak olursak, örneğin kazanmam için şart olsa bile seçmene yalan söylemeyeceğim, Eskişehirlilerin parti tercihlerine göre bölünmesine katkı yapmayacağım.
Hangi konu açıldığında sıkılırsınız?
Çok konu var. Örneğin insanların hiç tanımadıkları insanlar hakkında, onları politik tercihleri üzerinden sınıflandırıp etiketleyerek başladıkları bitmez tükenmez tahlillerden sıkılırım.
Zor bir insan mısınız?
Aklımın yatmadığı şeyi yapmam. Biraz inatçıyımdır da, bir şeyi aklıma koymuşsam peşini bırakmam. Böyle bakınca, yakınımdakiler için zorluk çıkarabilen biri olduğum söylenebilir herhalde.
Kendinizde neyi değiştirmek istersiniz? Veya hangi özelliği eklemek istersiniz?
Kuşkusuz kusurları ve eksiklikleri olan bir insanım. Ama her insan öyledir ve olduğu gibi değerlidir. Kendimi de, başkalarını da, kusurları ve eksiklikleri ile sevmeyi tercih ederim. Olduğum gibi kalsam olmaz mı?
Eskişehir’de Belediye Başkanı olmak gibi bir hayaliniz oldu mu?
Olmadı işin açıkçası. Yılmaz Büyükerşen’le beraber çalıştığım dönem, benim için hep ilham kaynağıydı. Ama Büyükşehir Belediye Başkan adayı olma ihtimali belirdiğinde, hiç tereddüt etmeden “çok iyi yaparım” diye düşündüm. Ve gülümsedim.
Eşiniz merhum Aydın Ünlüce Eskişehir’in siyasetinin önemli figürlerindendi. Siz siyasete hep uzak kaldınız. CHP’den Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak, siyasi bir yaşama başlangıç yaptınız. Sizce Eskişehir ve Türkiye’deki siyaset nasıl? Siyasi yaşama alışacağınızı düşünüyor musunuz?
Siyaseti sadece siyasi partilerde yapılan bir şey olarak görmüyorum. Öyle bakınca, Türkiye’de yaşayıp siyasete uzak kalmak mümkün değil. Hele Büyükşehir Belediyesinde Genel Sekreterlik yaparken hiç mümkün değil. Kaldı ki ben, daha önce hem Baroda hem de kadın hareketinin içinde hep aktif oldum. Siyasete alışmakta zorluk çekeceğimi zannetmiyorum.
Türkiye’de siyaset diye yapılan şeyin büyük bölümünün siyasetle ilgisi olmadığını düşünüyorum. Toplumun bir kesimini bir başka kesimine, sonra da başka bir kesimini bir başkasına düşman etmek, uzun süredir siyaset diye pazarlanıyor iktidar tarafından. Muhalefet de bu biçimsiz oyunu bozacak yaratıcılığı sergileyemiyor diye düşünüyorum. Toplum çaresiz, çare üretmesi gereken siyaset, çaresizliği besliyor. Ben kendi siyaset anlayışımla, herkese eşit mesafede, herkesle göz hizasında, herkese saygı duyarak siyaset yapmaya çalışıyorum. Bu tutumumu sürdüreceğim. Eskişehirlilerin bu tutumu ödüllendireceğini düşünüyorum.
O halde Eskişehir konusuna gelelim. Eskişehirlileri nasıl tanımlarsınız?
Çok eski tarihlerde Evliya Çelebi Eskişehir’i anlatırken, “halkı gurbetten gelenlere dosttur” demiş. Eskişehirliler gurbetten gelenlere, yani yabancıya dosttur. İnsana insan olduğu için değer verir. En nadide hemşerimiz Yunus’tan miras ve vasiyet bize bu. Hamaset değil söylediklerim. Son derece somut delilleri var. Eskişehir’de Üniversite öğrencileri kendilerini hiç dışlanmış hissetmediler. Şimdi hissetmiyorlar ama kırk yıl önce de hissetmediler. Eskişehirliler, ülkenin dört bir yanından gelmiş, genç ve birbirinden çok farklı kültürlere sahip çocukları bağırlarına bastılar. Türkiye’nin pek çok şehrinde, bırakın kırk yıl önceyi, bugün bile öğrencilere bizim kadar sahip çıkmıyorlar.
Eskişehirliler ayrıca şehirleri adına çok iddialı ve kent kimliğiyle barışıktır. Son 25 yılda da farklı Belediyecilik anlayışıyla diğer şehirlerden pozitif ayrıştı. Eskişehirliler şehirlerinin parmakla gösterilen bir şehir olmasının 25 yıldır izlenen farklı Belediyecilik anlayışının eseri olduğunun farkındadır ve bu konuda vefalıdır.
Sizin Belediyecilik anlayışınız nasıl olacak?
1999’da Eskişehir dizlerinin üstüne çökmüş bir şehirdi. Yaşı elverenler hatırlarlar, örneğin Porsuk’un üstünün kapatılması gibi projeler dile getiriliyordu. O dönemde Türkiye’nin hemen bütün şehirlerinde, gösterişli, müsrif inşaat projeleri gerçekleştirilmeye başladı. Ama Eskişehir’de bambaşka bir yol tercih edildi. Açıkçası farkı görüyordum da, nedenini pek anlamış değildim. 1999 depreminden alınan dersle afet riskini azaltmak amacıyla krediler alındığını duyuyorduk. Afet riski azaltılırken, “azaltalım da nasıl olursa olsun” denmedi, yapılan her şey estetik kaygılar da güdülerek yapıldı. Başkaları şehirlere betonlar dökerken, Eskişehir’de parklar yapıldı.
Sonuçlarını çok sevdiğim bu tercihin bir dayanağı olduğunu çok sonra, Belediyede çalışmaya başladığımda öğrendim. Yılmaz Hoca henüz Üniversite Rektör iken, dünyada şehircilik anlayışının değişimi hakkında çalıştaylar yaptırmış. O dönemde Avrupa Şehir Şartı diye bir belge ortaya çıkmış, onu analiz etmiş, tartıştırmış. Türkiye’nin diğer şehirleri 70’lerin, 80’lerin anlayışıyla problemlere çözüm üretmeye çalışırken, Büyükerşen o çözümlerin uygulandığı hiçbir yerde problemleri çözmediğini biliyormuş yani. Çağdaş bir anlayışla Belediyecilik yapmış. Sonuçlarını yaşadık, gördük.
Ancak yakın bir geçmişte pandemi yaşadık. Hemen ardından dört yanımızda savaşlar çıktı. Tedarik zincirleri kırıldı. En temel ihtiyaç mallarına erişim riske girdi. Üstüne iklim krizi kendisini giderek artan bir dozda hissettiriyor. Krizi erteleyebilmek için ülkelere, toplumlara çok sıkıntı verici yaptırımlar gündemde. Bugün değilse yarın, birçok alışkanlığımızdan tasarruf etmemiz gerekecek. Ayrıca olağanüstü bir hızla gelişen teknolojiler, gelir kapımız olan işler dâhil her şeyi tehdit ediyor. Bu yeni şartlar sadece devletleri, merkezi yönetimleri değil, şehirleri, belediyeleri de her şeyi yeniden düşünmek zorunda bırakıyor. Dünyanın ciddi belediyeleri anlayışlarını gözden geçiriyorlar.
Biz de öyle yaptık. Kendimizi yeni şartlara hazırlamaya çalıştık. İlçelerimizle birlikte, olabildiği ölçüde kendine yeten bir Eskişehir, iklim krizi karşısında çevreci anlamında yeşil bir Eskişehir ve bir akıllı şehir tasavvur ediyoruz. Belediyecilik anlayışımızı “şehrin şurası ağrıyormuş, pansuman yapalım” anlayışından ayıran, zannediyorum, bu bütüncül ve şehrin değişen şartlara uyum sağlamasını önceleyen yanıdır. Şehrin hastalanmamasını, sağlıklı olmasını düşünüyoruz, ağrıyan yanını tedavi edivereceği zannedilen ilaçlarla şehre müdahale etmeyi değil. Bu anlayışımız devam edecek ama anlaşıldığı gibi önceliklerimiz ve hedeflerimiz son 25 yıldakinden farklı.
Sizce Eskişehir’in en büyük sorunu nedir?
Dünyanın bütün şehirlerinin birçok sorunu var. Trafik, betonlaşma, gelir dağılımının bozukluğu, zannediyorum bütün şehirlerin ortak problemleri. Ayrıca göç de pek çok şehrin başını ağrıtan problemlere yol açıyor. Eskişehir de dünyanın diğer şehirlerini etkileyen şartlardan azade değil. Hızla artan araç sayısı trafik problemini büyütüyor. Zaten bozuk olan gelir dağılımının pandemi sonrasında artan bir hızla bozulması, şehrin iç barışını tehdit edebilecek boyutlara gelebilir. Betonlaşma ve göç konusunda dünyanın ve Türkiye’nin pek çok şehrine göre daha iyi durumdayız.
Bu şartlar altında Eskişehir’in geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Az önce işaret ettiğim gibi, muazzam ölçekte bir değişim baskısı altındayız. Bütün şehirler öyle. Biz, bu baskıya sağlıklı bir cevap verebilecek durumdayız. Dünyanın yeni şartlarına uyum sağlama konusunda, zannediyorum, Türkiye’nin en hazır şehriyiz. Bugün ülkenin parmakla gösterilen bir şehriyiz. Yarın Avrupa’nın dünyanın parmakla gösterilen şehri olacağız. İşimiz gücümüz Eskişehir diyorum, şehrimizin geleceğine inanıyorum.
Bu geleceğe bizi taşıyacak, seçildiğiniz takdirde yapmayı düşündüğünüz projeleri anlatır mısınız?
Projelerimizi bir tanıtım toplantısında tanıtacağız. Burada tek tek anlatmak çok anlamlı değil, yaptığımız toplantı ve açılışlarda kısa kısa değiniyorum projelerimize. Projemiz Eskişehir çünkü. Kendine yeterli, yeşil ve akıllı bir şehir olacak Eskişehir. Sahip olduğu niteliklere, yakın gelecekte kilit önemde olan bu nitelikleri ekleyeceğiz.