Eskişehir Ziraat Odaları İl Koordinasyon ve Odunpazarı Ziraat Başkanı Naci Erdemli Haberes Dergisi’nin 29’uncu sayısına konuk oldu.
Haberes Dergisi ve www.haberes.com.tr. Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’e, Eskişehir çiftçisinin yaşadığı sıkıntıları anlatan Erdemli, Türk Tarımını yönetenlere seslenerek; “Ya yeni bir yol bulunacak ya da yeni bir yol yapılacak! Başka türlü ithal tarım ürünlerine muhtaç olarak yaşayacağız” dedi.
Eskişehir Ziraat Odaları İl Koordinasyon ve Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı olarak üyelerinize yaptığınız hizmetler hakkında bilgi verir misiniz?
Oda olarak çiftçilerimiz için verdiğimiz hizmetlerin başında Çiftçi Kayıt Sistemini (ÇKS) oluşturmak geliyor. Üyemizin odamıza müracaatı ile ekiliş beyanını doldurarak, kendi mahallesindeki muhtar ve azaların onayını da alarak müracaatını kayıt altına almaktayız. O yıl hangi parsele hangi ürünün ekileceği bizim kayıtlarımızda yer almakta. Bunun onayını da odamız aracılığıyla Tarım İlçe Müdürlükleri tarafından yapılmaktadır. Bunun yanı sıra üyelerimizle Tarım İlçe Müdürlükleri arasında iletişimi en etkin şekilde sağlamaktır. Yapılan ve yapılması gereken tarımla ilgili tüm konuları üyelerimizle anında paylaşmak, bilgi edindirmek ve uyarıları duyurmaktır. Zaman zaman toplantılar düzenleyerek üyelerimizin konular hakkındaki duygu ve düşüncelerini bir üst kurum ve kuruluşlarını bildirmektir. Bu konuda gerektiğinde seminerler düzenleyerek üyelerimizin bilgilendirilmesini sağlamaktır. Üst kuruluşumuz Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nden (TZOB) gelen uyarı ve tavsiyeleri üyelerimiz ve diğer odalarla paylaşmakta görevlerimiz arasındadır.
Eskişehir çiftçisi bugün ne durumda?
Eskişehir ve diğer illerdeki çiftçilerimizin en önemli sorunu girdi maliyetlerinin aşırı artmasıdır. Geçtiğimiz yıl ile bu yıldaki artış yüzde 350’ye varan oranlardadır. Geçen yıl Ağustos ayına göre son bir yılda üre gübresi yüzde 187, 20-20-0kompoze gübresi yüzde 178, DAP gübresi yüzde 172, Kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 170, Amonyum sülfat gübresi yüzde 147 oranında arttı. Mazot fiyatı aylık olarak yüzde 9,3, son bir yılda yüzde 266 oranında arttı. Besi yemindeki son bir yıldaki artış oranı yüzde 122 oldu. Tarımda kullandığımız tarımsal elektrik fiyatı da yüzde 99,7 oranında arttı. Zirai ilaç fiyatı da yüzde 200’e varan oranda arttı. Bu aşırı artışlardan dolayı üretici önünü göremiyor. Bu maliyetlerden ötürü yeteri kadar girdilerini karşılayamıyor. Bundan dolayı üretimden uzaklaşıyor. Girdi maliyetlerinin makul fiyatlara çekilmesi bir kısmının da destek olarak ekimden önce verilmesi şarttır. Pahalıya üretilen tarım ürününü tüketicimizde pahalı tüketecektir. Bu yüzden tarımda küçülme devam etmektedir. Bu yıl tarım sektörü Nisan-Haziran aylarını kapsayan 2. Çeyrekte yüzde 2,9 küçüldü. Girdi maliyetlerindeki artış, yetersiz kullanımdan dolayı üretim azaldı. Tarımsal büyümede gerileme devam ediyor.
Elektrik zammı ve dövizdeki yükselme çiftçiyi nasıl etkiledi?
Yapılan zamlar ve dövizdeki yükselme çiftçimizi olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Son günlerde tarımsal üretimdeki elektrik enerjisine gelen zamlarda üretimin azalmasına neden oluyor. Gelen zamlar yüzünden yeteri kadar sulama yapılamıyor. Üretimi etkiliyor. Özellikle her ay gelen elektrik faturası bizleri üretmekten vazgeçirmektedir. Biz üreticiler aylık geliri olan bir grup değiliz. Bizler yılda bir ürün alabiliyoruz. Paramızda hasat dönemlerinde elimize geçiyor. Her ay gelen enerji faturalarını ödemekte aşırı zorlanıyoruz. Özel bankalardan ve kişilerden para bularak faturamızı ödemeye çalışıyoruz. Yani faize çalışıyoruz. Tarımsal sulamada kullandığımız enerji faturalarını hasat dönemine denk gelecek şekilde yıllık olarak ödenmesini bekliyoruz. Banka banka dolaşıp, yüksek faizlerde para bulmak için harcayacağımız zamanı üretmek için harcamalıyız. Umarım bu önerimiz dikkate alınır. Bu arada bu faturalardan kurtulmak için bir önerim olacak. Tarımsal sulamada kullandığımız enerjiyi üreticimizin güneş panelleri ile tarlasında üretmenin yolu açılmalı. Hatta dışarıya bağımlığı azaltmak için üretimdeki fazla enerjiyi şebekeye vererek devlete ve şirkete satışının önü açılmalıdır. Birkaç ay sulamak için yapacağımız yatırımlar üretime yönelik olarak değerlendirilmelidir. Döviz arttıkça enerji artıyor. Enerji arttıkça üretim pahalı oluyor. Bunun yolu kendi enerjimizi üretmektir. Üretim sezonu dışında kalan zamanda elektrik üretimi devam etmelidir. Bu ürün ve döviz olarak geri dönecektir.
Türkiye’de ve Eskişehir’de ürün planlaması yapılıyor mu? Eskişehir tarımında hangi ürün ağırlıklı?
Ülkemizde ve Eskişehir’de ürün planlaması tam olarak yapılmıyor. Hangi ürünü ekeceğini üretici karar veriyor. Bu yıl pahalı olan ürünü bir sonraki yıl hepimiz ektiği için zarar ediyoruz. O ürün ekilmediği zaman pahalı oluyor. Bu kısır döngü devam ediyor. Üretici bir yıl kazanmış gibi görünse de, birkaç yıl üst üste ürünü değerine satamadığından üretmekten vazgeçiyor. Planlı üretim yapılmış olsa üretici ürününü değerinde satacak. Tüketici aşırı fiyat farkından etkilenmeyecek. Aslında havza bazlı üretim modeli olmuş olsa; hangi ürüne ne kadar ihtiyacımız olduğu tespit edilir. Bu model desteklense ne ürün çöpe gider ne de aşırı pahalı olur. Bunu bir türlü beceremedik. Her yeni Bakan geldiğinde yol haritası değişmese ‘hedefe ulaşmamız kolay olacak’ diye düşünüyorum. Avrupa AB ülkelerinde en üz 5 yıllık Amerika’da en az 7 yıllık üretim planlaması var. Bizde de uygulanmaması için hiçbir neden yok. Hangi ürünü ne kadar üretiyoruz. Hangi üründe dışa bağımlıyız. Ona göre destekleme yapılırsa bu aşılır.
Eskişehir çiftçisi yaşadığı afetlerde devletten beklediği desteği aldı mı?
Ülkemizde ve ilimizde de zaman zaman aşırı yağış, sel, dolu, yangın gibi afetler yaşanıyor. Bizlerde Eskişehir’de bunu yaşıyoruz. Çiftçilerimiz yaptığı işten dolayı ürün sigortası yaptırarak bunun önlemini almak durumunda. Devlet Destekli Ürün Sigortası (TARSİM) yapılan arazilerde bu doğal afetlerin tamamı olmasa da bir kısmı maddi zarardan etkilenmiyor. Fakat tam anlamıyla sigorta bunu karşılamıyor. Türlü sebepler bahane edilerek bu yerine getirilmiyor. Bir araçtaki trafik sigortası gibi zararın tamamı karşılanmalıdır. Çok zor şartlarda aşırı pahalı girdilerle yapılan üretimin zararı üretimden çıkmış oluyor. Bunun önüne geçilmelidir. Gelir garantili üretim teşvik edilmeli. TARSİM daha güvenilir ve aktif hale getirilmelidir. Geçtiğimiz yıl kuraklıktan etkilenen çiftçilerimize yapılan incelemeden sonra yüzde 100 zarar gören çiftçimize dekar başına 100 TL, yüzde 30 zarar görenlere dekar başına 30 TL destek verildi. Bu yetersizdir. Ürününün tamamını kaybeden üreticimize verilen destekle ancak 4 litre mazot alınabilir. Tarlasını tekrar ekmek için dekar başına en az 1000 lira destek olmalı.
Eskişehir’de küresel iklim değişikliğinden kaynaklı sulama sıkıntısı yaşanıyor mu?
Küresel ısınma, iklim değişikliği biz üreticileri doğrudan etkilemekte. Ürünümüz tamamıyla doğa şartlarına bağlı. Aşırı sıcak, aşırı yağış, aşırı soğuk hep bizi etkiliyor. Zamansız düşen kırağı ürünün olgunlaşmadan çürümesine neden oluyor. Birkaç ayda yağması gereken bir saatte yağdığı için ürünlerimize faydası olmuyor. Sel olarak tarladaki ürünün yok olmasına neden olmaktadır. Bu tüm dünyanın sorunu. Ama tedbirlerimizi bir an önce almalıyız. Ürün desenini değiştirmek başta olmak üzere bölgesel tedbirler hayata geçirilmelidir. Küresel iklim değişikliği en çok yeraltı sularının çekilmesi ile bölgemizde ve ilimizde olmaktadır. Barajlarımızın kış aylarındaki kar yağışına bağlı olarak doluluk oranları azalmakta. Dolayısıyla su rezervlerinin miktarı düşmektedir. Bizlerde tarlalarımızı sulayabilmek için daha derinlerden çok enerji tüketerek yeryüzüne çıkarttığımız suyu maksimum derecede iyi kullanmalıyız. Su hepimizin. Yüzde 70’ini tarımsal sulamada kullandığımız suyu gelecek nesillere de bırakmalıyız. Bunun yolu damla sulamaya daha fazla destek vermek olmalıdır.
Atatürk’ün Milletin Efendisi olarak gösterdiği Türk çiftçisi hak ettiği değeri görüyor mu?
Türk çiftçisi hak ettiği değeri görmüyor. Biz üreticiler daha iyi şeyleri hak ediyoruz. Gece gündüz zor şartlarda aşırı artan girdi maliyetleri karşısında ezilerek, ithal edilen tarım ürünlerinden alınmayan vergileri de peşin ödeyerek, hak ettiği değeri görmüyor. Üretmeye sevdalı nasırlı elleriyle ürününü yetiştirmenin gururunu yaşayamıyor. Hasat zamanı ithal edilen tarım ürünleri bizleri üretimden, üretmekten, başka ülkenin çiftçisine giden destekten yararlanmamanın ezikliğini yaşıyor. Aslında toprağımıza aşığız. Biz onsuz yaşayamayız. Her ürünü yetiştirip, onun zevkini, sefasını yaşayamıyoruz. Yeteri kadar Türk çiftçisine verilmeyen desteklemelerin yurt dışından ithal edilen ülkelerin çiftçisine gidişini seyretmekten yorulduk. Bizlerde hak ettiğimizi düşündüğümüz değeri tekrar kazanmalıyız. “Çiftçi Milletin Efendisidir” sözünün yerine getirilmesini bekliyoruz.
Gençleri tarımda tutabiliyor muyuz?
Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı tarımda gençlerimizi tutamıyoruz. Gençlerimiz yeterli gelirin olmadığı kırsalda kalmak istemiyor. Ebeveynleri de onların sigortalı bir işte çalıştırmak için destekliyor. Çünkü geliri belli olmayan kırsalda evlenecek, yuva kuracak eş daha bulamıyor. Kırsalda altyapı eksikliğinden (Telefon, internet, kanalizasyon gibi) dolayı da gençleri kırsalda tutamıyoruz. Gençlerimizi üretime dahil edebilmek için köylerimizi şehir yaşam seviyesine getirmeliyiz. Taşımalı sistemden vazgeçilerek, köy okulları tekrar açılmalıdır. Köydeki yaşam çocukluk yıllarından başlamalı. Sonrasında onlar üretime teşvik edilmelidir.
Eskişehir çiftçisine ve Türk tarımını yönetenlere son bir mesajınız var mı?
Son olarak yetkililerimize sesleniyorum. Çiftçimizin kırsalda yaşamasının devamı için acil tedbirlerin bir an önce alınması gerekmektedir. Bunlarda öncelikli olarak desteklemelerin günümüzün koşullarına göre açıklanmalı. 11 Eylül 2022 tarihi itibariyle destek miktarı açıklanmadı. Ürünümüzü ekeceğimiz tarih geldi. Ekim zamanı hangi ürünü ne kadar destek olacağınızı bilmiyoruz. Şeker pancarı fabrikaya teslim tarihi geldi. Fiyatı hala belirlenmedi. Yağlık ayçiçeğinin TMO tarafından alımı için fiyat açıklanmadı. Şu anki avans alım fiyatı 10 TL/Kg civarında. Geçen yılkı alımın ancak yüzde 50 civarında artış görünmesi ürünün değerinin çok altında. 17 TL/Kg olmasını bekliyoruz. TMO tarafından açıklanan mısır fiyatı da aşırı artan girdi maliyetlerinin de çok altında. Bunları yaşayan çiftçimizi kırsalda tutmamız çok zor. Bunun içindir ki; Ya yeni bir yol bulunacak ya da yeni bir yol yapılacak! Başka türlü ithal tarım ürünlerine muhtaç olarak yaşayacağız.