Eskişehir Baro Başkanı Mustafa Elagöz, Haberes Dergisi’nin 52’nci sayısına konuk oldu.

Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’in sorularını yanıtlayan Elagöz; “Bağımsız bir yargı düzeninde toplumda yargıya olan güven dip seviyelere düşmez. Oysa ki; ülkemizde yargıya olan güven bugün itibariyle tarihin en dip seviyesine düşmüştür. Bu güven kaybı bile tek başına yargının bağımsız olmadığının ispatıdır” dedi. 

 Avukatlık mesleğini neden tercih ettiniz? 

 Adaletin hakim olduğu bir düzenin inşasına ülkesini seven bir yurttaş olarak katkı sağlamak birinci sebepti. Onun haricinde Avukatlık mesleği tarihin en eski mesleklerinden olup, toplumda prestij ve itibar mesleğidir. Yine herkesin savunma ve savunulma hakkına inanmam sebebiyle avukatlık mesleğinin de bir savunma mesleği olması sebebi avukatlık mesleğini tercih ettiğimi söyleyebilirim. 

Baronuza kayıtlı kaç avukat var? Bu avukat sayısı Eskişehir nüfusuna göre fazla mı? 

 Şu an itibariyle fiilen görev yapan avukat sayımız 1812‘dir. 1812 sayısı Eskişehir’imiz için çok fazla bir sayıdır. Eskişehir ekonomisinin hacmi, şehrin nüfusu gibi faktörleri bir araya getirdiğimizde bu sayı gerçekten ihtiyacın fazlası bir sayıdır.  

6 yıldır başarıyla Baro Başkanlığı yaptınız. Ekim’de yapılacak kongrede bu görev için aday olmayacağınızı açıkladınız. 6 yıllık süreçte yaptığınız proje ve çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? 

Öncelikle başarılı gördüğünüz için teşekkür ederim. Göreve gelir gelmez  adliye içindeki baro odalarımızın yeniden tefrişatı başta olmak üzere hizmet binamızın fiilen kullanımını sağladık. Fiziki şartların iyileştirilmesi aynı zamanda meslek icrası sırasında konfor alanının da genişlemesini sağlamıştır. Bu fiziki iyileştirmelerin yanında önemli olan meslek adına yapılan faaliyetlerdir. Başta baro bütçesinin iyileştirilmesi olmak üzere kurmuş olduğumuz çok sayıda komisyon vasıtasıyla daha etkin bir baronun varlığını ortaya koyduk. Meslek içi eğitimlere önem vererek meslektaşlarımızın mesleki açıdan gelişmesi için alanında uzman hukukçuların katıldığı yüzlerce meslek içi eğitim çalışması gerçekleştirdik. Her toplumsal olayda en ön sıralarda yer alarak hiç kimsenin ve hiçbir kurumun söyleme cesaretini bulamadığı konularda bizler hukuk sınırları içinde her zaman doğruları konuşmaya, iktidar sahiplerinin hukuksuz uygulamaları karşısında korkmadan ve yılmadan doğruları söylemekten çekinmedik. Ülkemizin kanayan yarası olan kadın cinayetleri karşısında var olan Kadın Hakları Komisyonumuza ilaveten Kadın Hakları Merkezimizi kurduk. Bu merkez 81 Baro içinde Eskişehir Baromuzun da bulunduğu birkaç baroda bulunmaktadır. Bu merkez sayesinde özellikle şiddet tehdidi altındaki kadınlarımıza Baromuzda ücretsiz hukuki yardım sağlaması yapılmaktadır. Bu kadınlarımız açısından önemli bir çalışmadır. Gerek kadın cinayetlerinde, gerek çocuk istismarı davalarında ve gerekse şehrimizi ilgilendiren çevre davalarında da Eskişehir Barosu olarak her daim davalarda taraf olduk. Görev sürem içinde en önemli çalışmalarımızdan birisi de Türkiye Barolar Birliği Yönetiminin değişimine öncülük etmek olmuştur. Mevcut yapının değişmesinde Eskişehir Barosu Başkanı olarak şahsımın ve birlikte çalıştığım yönetim kurulu üyelerimizin çabasıyla birlik başkanının ve yönetiminin değişimi toplumda da değişimin yapılabileceği umudunu artırmıştır. Yine çoklu baro adındaki ucube düzenleme karşısında protesto amacıyla Ankara’ya cübbeli yürüyüşüm ve Ankara’da hukuk ve mesleğim adına verdiğimin mücadele mevcut ve sonraki kuşak meslektaşlarımız için Eskişehir Barosu tarihine altın harflerle yazılacak bir mücadeledir. Kurumlar arası diyaloğun geliştirilmesi, halk ve halkın sorunlarıyla ilgilenen daha proaktif bir baronun ortaya çıkması, yeri geldiğinde diyalog ile sorunların çözüme kavuşturulduğu, yeri geldiğinde en sert şekilde sahada olan, hiçbir meslektaşını yolda bırakmayan ve her daim yanlarında olan  bir yönetim anlayışı ile bir altı yılı geride bırakıyorum. Yaptıklarım ve tüm mücadeleme rağmen başaramadığım hususlarla ilgili olarak vicdanım rahat bir şekilde kendi isteğimle görevi bırakıyorum. Makamlar gelir geçer, önemli olan oturduğunuz makama kattığınız değerdir. Gerek meslektaşlarımın gözünde ve gerekse Eskişehir kamuoyunda bir değer oluşturabildiysem bu benim için en büyük başarıdır. 

Eskişehir Barosunun Türkiye’deki diğer barolar arasında yeri nasıl? 

 Eskişehir Barosu geçmişten bu güne 81 baro içinde her zaman saygınlığı olan ve sözü dinlenen bir baro olmuştur. Diğer Barolarımız nezdinde ve Türkiye Barolar Birliği nezdinde Eskişehir Barosunun yeri her zaman farklıdır. Bunun da en önemli sebebi; Baromuzun kurulduğu 1934 yılından bu yana her zaman hukukun üstünlüğünü savunması, güce biat etmeyen bir anlayışa ve geleneğe sahip olması, Laik, Demokratik ve Sosyal Hukuk Devleti anlayışından asla taviz vermeyen duruşu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere emanet ettiği Cumhuriyetimize sahip çıkma anlayışıyla yoluna devam etmesi ve her daim bu anlayışla yönetilmesiyle alakalıdır. 

Ülkemizde avukatların en büyük sorunu nedir?  

Yargı teşkilatı içinde en zor şartlarda görev yapan biz avukatlarız. Avukatlar Devlete bağlı olarak çalışmaz. Hakim ve savcıdan farklı olarak serbest bir şekilde görev icra ederler. Gelinen aşamadaki en önemli sorun hukukun işlemediği bir ortamda hukuk ve adalet adına verilen mücadelenin her geçen gün zorlaşması, avukatların artık görev icra edemez duruma getirilmesidir. Mesleki anlamdaki bu duruma ek olarak ekonomik sebepler de günümüz Türkiye’sinde Avukatlarımızın en önemli sorunu haline gelmiştir.   

Türkiye’de hukuk nasıl işliyor? Yargı bağımsız mı? 

 Hukuk nedir? Hukuk; Devletin yetkili organları tarafından toplumsal ilişkileri düzenlemek amacıyla konulan, maddi yaptırıma bağlanmış olan ve uyulması zorunlu kuralların oluşturduğu sistem olarak tanımlanabilir. Gelinen aşamada gerek yetkili makam sahipleri, gerek kurumlar ve gerekse bireyler hukuk kurallarına bağlı şekilde hareket etmiyor maalesef. Hukuksuzluğun olağan hale geldiği ve toplumun bu durumu kanıksadığı bir ortamı yaşıyoruz. Hukuk düzeninin sağlıklı işlemediği bir ortamda siz yargı bağımsızlığından bahsedemezsiniz. Türkiye’de yargı bağımsız mı sorunuza gelirsek kesinlikle bağımsız değil. Bu sadece benim şahsi görüşüm değil. Toplumun her kesimi yargının artık bağımsız olmadığı kanaatinde. Bağımsız bir yargı düzeninde toplumda yargıya olan güven dip seviyelere düşmez. Oysa ki; ülkemizde yargıya olan güven bugün itibariyle tarihin en dip seviyesine düşmüştür. Bu güven kaybı bile tek başına yargının bağımsız olmadığının ispatıdır.  Bunun da en önemli sebebi iktidarın yani yürütme erkinin yargıyı kendisine bağlı bir araç olarak görmesi ve bu anlayışından bir türlü vazgeçememesidir. Kısacası ülkemizde bağımsız bir yargının varlığından bahsedemeyiz. Bağımsız yargısı olmayan bir ülkede kimsenin hukuk güvenliği de olmaz olamaz… 

Ülkemizde Kanunların hazırlanması ve yürürlüğe girme sürecine baroların etkisi nedir?  

 Bir hukuk devletinde kanun hazırlama sistematiği vardır. Hazırlanacak kanunlarda ilgililerin görüş ve önerileri dikkate alınır ve yine bu alanda yetkin kişilerden görüş ve öneriler alınır. Maalesef ülkemizde kanun sistematiği ortadan kaldırılmıştır. Meclis çoğunluğu ile iktidar sahipleri istediğini istediği şekilde yasalaştırmakta ve bunu yaparken de kimseden görüş ve öneri alma ihtiyacı duymamaktadır. Avukatlar ve Barolarla ilgili kanuni düzenleme de bile bizlerin görüş ve önerisinin alınmadığı mevcut yapıda haliyle baroların kanuni düzenleme yapılması aşamasındaki rolü  bilerek isteyerek ortadan kaldırılmıştır. Medeni ve hukukun egemen olduğu bir ülkede yasal düzenlemelerde elbette Baroların görüş ve önerileri dikkate alınır. Ancak dediğim gibi bu durum medeni ve hukukun egemen olduğu ülkeler için geçerlidir.  

Ard arda Hukuk Fakültelerinin açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

 Sağlıklı bir durum değil. Her ailede bir hukukçunun olduğu bir ortamı yaşıyoruz. Bu fakültelerin açılması ülkemizdeki adalet sistemini güçlendirmediği gibi aksine adaletin çöküşünün de zeminini hazırlamıştır. Çünkü çoğunda öğretim kadrosu bile olmayan bu fakültelerden mezun olan ve hukuk formasyonuna sahip  olarak yetiştirilmeyen  hukukçuların hakim, savcı ve avukat olarak görev yapması hukuku güçlendirmediği gibi adil olmayan sonuçların doğmasına sebebiyet vermektedir. Bu sistematik ve bilinçli yapılan bir girişim olup, sonuçlarını şu anda toplum olarak görüyor ve yaşıyoruz. Adalet sistemindeki en önemli sorunlarımızdan birisi de elbette kontrolsüz açılan hukuk fakültelerinin varlığıdır. 

Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu bir hukukçu olarak hukuk sistemi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? 

 Kaotik bir ortamdayız. Anayasa Mahkemesi kararlarının gerek yürütme erki olarak iktidar sahiplerince gerekse yasama organı olan TBMM tarafından tanınmadığı bir oramda hukuktan ve hukuk sisteminin varlığından bahsedemezsiniz. Anayasa’nın fiilen askıda olduğu, kural tanımazlığın olağanlaştığı bir ortamda bir devletin varlığından da bahsedemezsiniz. Devleti mafyadan ayıran en temel prensiplerden birisi devletin hukuk düzeni içinde hareket etmesidir. Hukuk düzeninin işletilmediği bir yapıda  devletin de mafyadan da bir farkı kalmaz. Bu nedenle ülkemizde yaşanan her türlü olumsuzluğun temelinde hukuk tanımazlık ve adalet anlayışından uzaklaşmış bir devlet yapısının varlığıdır. Hukuku tahkim ettiğiniz takdirde ne adaletsiz uygulamalar, ne yolsuzluk, ne kural tanımazlık, ne de ekonomik çöküş olur… Çünkü hukuk aynı zamanda bir denetleme mekanizmasıdır. Siz bu mekanizmayı ortadan kaldırdığınız takdirde her türlü kaotik ortamı da yaratmış olursunuz. Şu anda ülkemizde yaşanan tüm olumsuzlukların temelinde hukukun askıya alınmış olması ve her geçen gün hukuk devleti anlayışından uzaklaşılmasıdır.  

Milletvekilliği, belediye Başkanlığı gibi hedefleriniz var mı?  

 Bugüne kadar asla böyle bir düşüncem olmadı. Ama zaman ve şartlar ne gösterir buna şimdiden bir cevap vermek güç. 

Hayatınızda kırılma anı neydi? 

Kendimi devletini ve milletini seven bir yurttaş olarak tanımlayabilirim. Bu bence her yurttaşta olması gereken bir bilinçtir. Ancak özellikle Baro Başkanlığım döneminde kamuoyunda çoklu baro süreci olarak tabir edilen süreçte hukuk adına ve mesleğim adına Ankara’ya yürümem ve Ankara’da devletin bizlere yaklaşımı, kural ve hukuk tanımazlığı, seçilmiş baro başkanlarına karşı insan haklarına aykırı tutum ve davranışlar maalesef devletimize olan bakış açımı ve mevcut sisteme karşı var olan bakışımın daha da uç noktalara taşınmasına sebebiyet verdi. Benim savunduğum ve korumaya çalıştığım devlet bu devlet olamazdı. Elbette devlet ve iktidar aynı şey değildir. Ancak iktidar devleti yöneten organdır. Karşılaştığım ve yaşadığım zulüm farklı düşüncedeki yurttaşlarla daha fazla empati kurabilmemi, farklı düşüncedeki kişileri daha iyi anlayabilme yetimin gelişmesini sağladı. Yaşadığım bu süreç hayata ve mevcut düzene bakış açımın değişmesini sağlaması bakımından  hayatımdaki en önemli kırılma noktası diyebilirim.  

Mustafa Elagöz en çok neye kızar? 

 Disiplinsizliğe ve saygısızlığa çok kızarım. İşini doğru yapmayan ve savsaklayan kişilerde beni çok kızdırır.  Böyle durumlarda ani tepkiler verebilirim.

  Asla yapmam dediğiniz bir şey var mı? 

 Kimsenin arkasından konuşmam. Konuşmam gereken bir şey varsa kişinin yüzüne söylerim.  

Hangi konu açıldığında sıkılırsınız? 

 Ailevi konuları konuşmayı sevmem.  

Zor bir insan mısınız? 

Evet çok zor bir insanım. Benimle birlikte çalışmak ve yaşamak zordur. Bunun sebebi de gerek özel yaşamımda ve gerekse iş yaşamımda titiz bir insan olmamdan kaynaklanır. Ne yaparsanız yapın yaptığınız işi en iyi şekilde yapmalısınız. Mükemmeliyetçi bir yapım var. Bana göre her şey mükemmel olmak zorunda. Bu iş hayatında da özel hayatta da böyle olmalı. Ancak toplumsal yaşamda ve iş yaşamında insan faktörünün olduğu her yerde maalesef bazı şeyler sizin düşündüğünüz gibi ilerlemiyor. Titiz ve mükemmeliyetçi bir anlayışa sahip olmak, karşınızdakinin sizin gibi olmaması beni zor bir insan yapıyor. Bu da benim karakterim. Bu yapımı değiştirebilmek için elimden de  fazla bir şey gelmiyor. Bu durumumdan memnun muyum derseniz kesinlikle memnun değilim. Ama bu saatten sonra da kendimi değiştiremem. 

Kendinizde neyi değiştirmek istersiniz? Veya hangi özelliği eklemek istersiniz? 

 Asında bu sorunuzun cevabını yukarıda açıkladım diyebilirim. Titiz ve mükemmeliyetçi bir karakter yapısı beni çok yoruyor. Hayat enerjimi alıyor. Rahat ve umursamaz bir insan olmak, her şeyi düşünmemek ve hayatı ona göre yaşamak  belki daha keyifli olabilirdi.  

Avukat olmak isteyen gençlere bir mesajınız var mı? 

Sadece sıfat sahibi olmak için avukat olmasınlar. Avukatlık zor zanaattir. Sorumluluk ister, disiplin ister, sabır ister ve farklı düşünme yeteneği ister. Bu özellikleriniz yoksa kesinlikle avukat olmayın derim.