Bütün insanlar eşit yaratılmıştır, ırk veya mehzep hiçbir insana üstünlük sağlamaz. İnsanlar arasındaki üstünlüğün gerekçesi, akıllı olmak üzere sahip oldukları yetenekleri yerli yerince kullanma iradesini ortaya koymaları ve ahlâkî erdemlere uygun davranışlarda bulunmalarıdır.
İnsanların ve canlıların ortak ve mecburi ikametgahları olan dünya da uyum içinde, doğal dengeyi bozmadan, doğal yapıya entegre olarak yaşamak zorunluluğu vardır.
Dünyanın kaynakları, insanların ve canlıların doğal yaşama uygun adil, dengeli bir şekilde kullanımına sunulmuştur.
Bu noktadan hareketle insanlık evrimselleşme sürecinde kendini keşfetme yolculuğunun yanı sıra yaşadığı dünyayı, evreni keşfetme yolculuğu da devam etmektedir
Bilinmezlikler, insanda hep merak uyandırmıştır.
Bilinmezlik ve korkuları arasında ki, sorgulamaları hep devam edecektir.
İnsanın yaşamsal yolculuğunda ki en büyük korkusu olan ölümün çaresini bulma arzusu ve isteği hiç bitmeyecektir. Dijital insan, insanlığın ölümsüzlük arayışının siber projesidir.
Sorgulama ve Aklın kullanılması ile ilgili şu iki söz ders niteliğindedir.
Sorgulamayan insan cahildir. Sorgulatmayan ise zalim!..
Akıllı bir insanın, dünyası vücududur. Akıl da vücudun efendisidir.
Akıllı bir insan, dünyada ki doğal yapıyla uyumlu, dengeli bir yaşam içinde olursa varlığını sürdürebileceğini bilir.
18.Yüzyılda sanayinin yükselişiyle, kalkınma kavramı hayatımıza girdi.
Üretim ve tüketim, Dünya nüfusun artmasıyla hızlı bir artış gösterdi.
Yeni teknolojiler, insanların tüketim alışkanlıklarında ve yaşamsal fonksiyonlarında farklı etkiler gösterdi.
Yeni teknolojiler insanların yaşamlarına kolaylık sağlarken, faydaları ve zararları zaman için de görülmeye başlandı.
Bu deneyimler neticesinde, yaşadığımız dünyada ki doğal yapı ve etik insani değerler telafisi olmayan büyük zararlar gördü.
Dünyada ki doğal kaynaklar, sınırsız insan talepleri karşısında aşırı bir tüketimle karşı karşıya kaldı. İnsanlar doğal yaşam yerine, yeni teknolojilerin insanlığa faydalı olacağı düşüncesinden yola çıkarak yaşamı kolaylaştırma yolunu tercih ettiler.
Yeni teknolojik ve bilimsel buluşların, insanlık, doğa için fayda ve zararları yeterince öngörülmeden, tartışılmadan yaşama dahil edildi. Neticesinde bugün yaşadığımız dünyayı ve insanlığı tehdit edecek noktalara ulaşıldı.
Etkili reklam, pazarlama ile aşırı tüketim anlayışı yayıldı.
Üstünlük ve sömürü amaçlı dünya nüfus artışına göz yumanlar.
Dijital ve sanal dünya, yapay zeka, robotik sistemlere yatırım yaparak yeni dünya düzeninde insan yapısında yapmayı düşündüklerini değişiklikleri, farklı bilim dallarını da kullanarak tasarlamaktadırlar.
Laboratuvar da yaptıkları deneysel uygulamalar da insan ırkının, yeni bir insan modeli ile soy değişimine uğramasına neden olacaktır. Bu yöntem elitlerin kendilerini tanrılaştırmak ve dijital faşizimle, insanın oto kontrolünü tamamen ele geçirme çabalarıdır.
Uzlaşı ve işbirliğine dayalı, etik, güvenli, açık sınırlara sahip sanal dünya, insanlığın sanal alemindeki geleceğinde ve dijital dünya ile entegrasyonunda olumlu bir şekilde faydalı olacaktır.
İnsanların hem fiziksel hem de dijital dünyayı kapsadığı bir geleceğe doğru hareket noktasında olumlu bir bakış açısı ve insan odaklı bilimsel bir öngörü gerekmektedir.
Sokrates, genel olarak adaleti bireysel bir erdem olarak ele almaktadır. Doğruluk, iyilik, ahlak ve adaletin yasalara uymakla sağlanabileceğini, ayrıca bilgi ve düşüncenin hem ahlakın hem de adaletin temeli olduğunu söyleyen Sokrates, adaleti iyi olanı kötü olandan ayırma bilgisi olarak tanımlar. O’na göre bu bilgi hukuk duygusu şeklinde, insanların vicdanlarında vardır. İşte insanların vicdanlarında tanrısal bir ses gibi var olan adalet, insanlara neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bildirir. Kişiye düşen adaletli olmak için bu sesi dinlemektir.
Bu durumda, güveni ve adaleti yeniden inşa etmek ve bilgiyi seçkin elit bir azınlığın yerine herkesin kullanımına sunarak insanlığa hizmet etmek gerekmektedir.
Sanal ve dijital dünyanın ayrıca yapay zekanın kullanımı bütün insanlığın malı olacak şekilde kurgulanmalıdır.