İlk kahvenin nasıl ve ne zaman içildiği kesin olarak bilinmiyor. Ancak kahvenin keşfedilmesiyle ilgili birçok efsane var.

En yaygın hikaye Etiyopyalı çoban Kaldi'nin hikayesidir. MS.800 yıllarında çoban Kaldi hayvanlarını otlatırken keçilerin garip kırmızı meyveler yediklerini ve yedikten sonra canlandıklarını gözlemler. Merakla bu meyvelerden biraz toplar ve tadına bakar. Meyvenin kendisini zinde tuttuğunu farkeder. Sonradan bir keşise bu ilginç meyvelerden bahseder. Meyvelerin nasıl bir etki yarattığını bilmek isteyen keşiş bir miktar meyveyi toz haline getirir ve içecek hale gelebilmesi için üzerine sıcak su ilave eder. Çok geçmeden her nasılsa kahve kavrulur. Uzun duaları boyunca kendilerini uyanık tutabileceğini düşünen keşiş manastıra götürür. Böylece kahve manastırdan manastıra yayılır ve melekler tarafından cennetten insanlara yollanan bir hediye olarak kabul edilir. İşte kahvenin keşfi böyle ilginç bir başlangıçla olmuştur. Uzun bir süre yiyecek olarak özellikle ekmek yapımında kullanılmıştır. Kahvenin Yemen’e geçişiyle birlikte içecek olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Kahve yetiştiriciliğini ilk yapanlar Yemen halkıdır. Osmanlı topraklarına gelişi ise Yavuz Selimin Mısır seferi (1519) sonrasında olmuştur. Yemen valisi Özdemir Paşa Onaltıncı Yüzyılda kahveyi Osmanlı Sarayına getirmiştir. Kanuni Sultan Süleyman ve saray erkanı kahve içeceğini çok beğenmiştir.

Dünyanın ilk kahvehanesi 1554 yılında  bugünkü Tahtakalede iki arap girişimci tarafından açılır. Belirli dönemlerde özellikle IV.ncü Murat döneminde kahvehaneler yasaklansada kahve Osmanlı'da sosyal bir kültür faaliyeti haline gelmiştir. 1683 yılında Viyana kuşatmasıyla Avusturya'ya geçen kahve buradanda Floransa'da ilk defa açılan kahvehane ile Avrupa'da yaygınlaşmasına hızlı bir şekilde devam etmiştir.

Türk topraklarında yetişmemesine rağmen Türk kahvesi adıyla tüm dünyaya nam salan bu kahve kültürümüzün farklı bir ünü vardır.

Osmanlı'dan itibaren ham halindeki yeşil renkli kahve çekirdekleri iyice kavrulur, daha sonra ahşap kaplarda bir süre bekletilerek soğuması sağlanır. Soğuyan kahve çekirdekleri özel yapılmış değirmeninde özenli çekilir veya dibekte dövülerek inceltilir. Toz haline gelen kahve böylelikle pişirme işlemi için hazır hale gelir.  Açıkçası kahvenin kırk yıllık hatırı 600 yıllık tarihi var...

Vazgeçilmez içeceğimiz "Kara İnci" lakaplı Türk kahvesinin de sosyal yaşamda kendine has bir geleneği oluşmuştur.

Tadı damağında kalan enfes aroması, insanı ayıltan kokusu, köpüğü ve sunuş biçimi ile sınırları aşmış, tiryakilik yaratan Türk Kahvesi nefis tadıyla da dünyada kendini kanıtlamıştır.    

2013 yılında UNESCO'nun "Somut Olmayan Kültürel Miras" listesine girdi ve koruma altına alındı.

Espresso ile Türk Kahvesi tüm dünyada en çok tüketilen iki kahvedir.

Türk kahvesi, dost muhabbetlerinin olmazsa olmazı, kız isteme merasiminin başrolü ve insanın tüm yorgunluğunu alan vazgeçilmez bir keyif içeceğidir.

Tadı damağımda kaldı deyimi Türk kahvesine çok yakışır. Çünkü üstündeki köpüğü sayesinde yudumladıktan sonra damağınızda en uzun süre devam eder.

İnce fincanları ve köpüğü sayesinde diğer kahvelere nazaran uzun sure sıcaklığını korur. Telvesi de dibe çöktüğü için diğer kahveler gibi filtre işlemine gerek kalmaz. Türk kahvesinin bu özelliği tekdir.

"Neyse halim çıksın falım!!!" Türk kahvesi dünya üzerinde fal bakılabilen tek kahvedir.

Kahvenin kültürümüzde nasıl yer edindiğini ve ne kadar önemli olduğunu anlamak için  "kahvaltı" kelimesine bakabilirsiniz.

"Kahve Altı" olarak türemiştir ve kahve içimi öncesi bir şeyler atıştırmak anlamındadır.

Türk Kahvesi'nin Faydaları

-  Metobolizmayı hızlandırır. Yağ yakımını kolaylaştırır.

- Uyarıcı Özelliği vardır. Yorgunluğu alır ve enerji verir.

- Baş ağrısını azaltır.

- Kolestrolü düşürür.

- Günde iki fincandan fazla tüketilmemeli.

- Genelde kahvaltı ve öğle yemeklerinden sonra tüketilir ki gün enerjik şekilde geçirilebilsin.                

ZİYADE OLSUN.