Bir dönem ülkemizin uğraştığı anlamsız bir sorunu vardı: başörtüsü sorunu. İnsanların kılık kıyafetinden yola Çıkarak belirli bir sınıfa konulması asla kabul edilemez ancak buradaki asıl meselenin yalnızca başörtüsü olmadığı, belirli bir kesimin yaşam tarzının tamamen eleştirildiği ve kabul görmediği bir dönem yaşadık...

Bakıldığında söz konusu sadece "başörtüsü" idi ama amaç kamu kurumları ve üniversiteler gibi resmi kurumlardan olabildiğince uzaklaştırmak ve eğitim haklarını ellerinden almaktı aslında İnançlı kesimi... Laik devlet anlayışı Çerçevesinde uygulandığı öne sürülen bu tür uygulamalar bakıldığında asla insani olmamakla birlikte aslında akla mantığa da aykırı idi. Öyle ki bu yanlış uygulamalar karşısında ideolojik bakış açısı ne olursa olsun özellikle üniversite öğrencileri  tek yürek olmuş bu yasağa hep birlikte karşı çıkıyorlardı. Çünkü bakıldığında gerçekten de ne akla mantığa uygundu sırf başını örtüyor diye üniversitelere alınmayan öğrencilerin yaşadığı anlamsız şey... Ve eğitimli kişilere hiç bir zaman mantıklı gelmedi bu yasak.  Ülkede yaşanan onca ekonomik problemin yanında birilerinin ilgilendiği tek Atatürk ilkesi Laiklik ilkesi idi. Bizlere okullarda Laiklik din ve vicdan hürriyeti olarak öğretilmişti oysa ki. Ve bakıldığında her insanın yaşam tarzı ve dini inancı konusunda özgür olması ve buna göre yaşaması hiç kimsenin kimseye bu anlamda baskı uygulamayıp, din hürriyetine sahip olması düşünüldüğünde kulağa çok da mantıklı gelmişti. Ama bahsettiğim bu dönemde gördük ki uygulamada bu ilke çok farklı şekilde algılandı ve uygulandı. Dünya üzerindeki tüm insanları ve kendi ülkemizi düşünürsek binlerce inanç sisteminin özgür bir ortamda yaşanması akla da mantığa da öyle uygun ki... Elbette bu görüşte olmayanlar Çıkacaktır. Lakin Geçmiş yüzyıllardan bahsederken şu kavram karşımıza Çıkıyor: Osmanlı Hoşgörüsü. Biz Türkler birçok kıtaya hakim iken uyguladığımız bu politika ile birçok millet ve inançtan kesime aynı mesafede yaklaşmış, fethedilen topraklarda öncelikle hoşgörü anlayışını yerleştirmeyi amaç edinmişiz. Ve birçok milletten ve birçok inançtan olan insana ibadetlerinde serbestlik, yaşam tarzlarında ise özgür bir ortam sağlamışız. Evet biz yüzyıllar öncesinden böyle bir sisteme sahip idik. Ve zamanla bu hoşgörü anlayışının yerini toplum olarak birbirimizi olabildiğince yargılayan, eleştiren, ötekileştiren bir tutum almış durumda. Birbirimizi anlamak, anlaşabilmek için hiç bir zaman hayata aynı bakış açısı ile bakmak durumunda değilken üstelik. 

Şimdilerde saçma bir "başörtüsü sorunu" yok evet ama galiba daha büyük sorunlarımız var... En fazla da "anlaşılma" "birbirimizi anlama" yani empati sorunu. İnanç ya da ideoloji konusu yaşamımızın tamamına etki eden iki unsur olabilir. Ama bunlardan da öte her birimiz birbirine asla benzemeyen ayrı ayrı hayatlar yaşayan, farklı mücadeleleri olan birer insanız... Ve Avrupa Tarihi "Sömürgecilik Tarihi" adı altında tarih sayfalarını doldururken bizim milletimiz "Hoşgörü Politikası" ile anılan bir millet idi. Bizler yaşam şeklimiz, inancımız ve dinimizi güzel özelliklerimiz ile yansıtıp örnek olabilir isek bir anlamı var, başımıza örttüğümüz örtünün de. Yoksa yalnızca başımızı kapatmak bizleri "mükemmel Müslümanlar" yapmıyor... 

Geçmişte bir utanç tablosu olarak yer alan, başörtüsünden tutularak birincisi olduğu bölümün mezuniyet töreninden çıkartılan ve aslında adeta yok sayılan o kızlar bir ideal ve bir inanç uğruna onca zorbalıklara göğüs gererken inandıkları değerlerden, yaşam şekillerinden hiç bir zaman taviz vermediler. Şimdilerde içi boşaltılmış başörtüsü algısı gençlerimize "bir düşünce, bir inanç, bir ideal şekli" sunmuyor. Nicelik arttıkça niteliğin düştüğünü görebiliyoruz ki buna bizlerde dahiliz... Peki böyle mi olmalı idi. Elbette ki hayır. Birbirimizi yargılamadan, inandığımız dinin gereklerini yerine getirerek, bizlere yapılan ayrımcılığı bizler farklı görüşte ki kişilere yaparsak ne farkımız kalır zamanında başörtülülere yaşatılan ayrımcılığın mimarı zorba insanlardan... Ki günümüzde halen bu zihniyette olan birçok insan var ama bizleri birleştiren şey ayrımcılığı körüklemek değil, ne olursa olsun birbirimize saygımızı korumaktır...