Ekonomik şartlar başta olmak üzere hayatı günden güne zorlaştıran gerçeklikler bir kenara ki her dönemde bu tür zorluklar yaşanmıştır tarihte insan arada da olsa durup doğal olana dair ne varsa hayatına dahil etmeli bazen... Nefes alabilmek, kendini bulabilmek için biraz da.

Modern dünya koşuşturmacasında doğal olana dair kaçırdığımız ne çok şey var aslında. Yaşadığımız evlerin mimari yapısından tutunda sokak, mahalle ve şehirlerimize kadar betonarmeden ibaret, tabiatla bağını kopartmış "yapay" bir dünyada ömür sürüyoruz... Oysa ki  Sadettin Ökten'in sürekli dile getirdiği gibi "her insanın gökyüzüne bakacak vakti olmalı..." Bakıldığında şehir hayatı zihni çalışan, insani yönlerini korumaya gayret gösteren ve huzur arayışında olan insanlar için yorucu olabilmekte zaman zaman. Çünkü şehir hayatı biraz zordur... Ve çoğu insan eskiden köylerde sürülen yaşamları bırakıp şehire göç ederken şimdilerde bu durum tam tersi bir hâl almış durumda. Yıllar içerisinde tecrübe edilen şehir hayatının kaos ve gürültüsünü gördükçe yoruldu insan çünkü ve şimdi biraz soluklanmak istiyor...

Yıllar önce bir üniversite hocamızın "yaşadığımız evler dikey mimari kültürel kodlarımızla uyuşmayan bir durum" demişti. Düşündüğümde öylesine mantıklı gelmişti ki bu. Geçmişte dikey mimarinin yani bazen onlarca katlı olan apartman dairelerinin olmadığı tek kat ya da en fazla iki üç kattan oluşan müstakil evlerde yaşarken dış dünya ile bağımız daha kuvvetli idi. Örnek vermek gerekirse komşuluk ilişkileri daha sıcaktı. Şimdilerde yaşadığımız apartman dairelerinde hemen üst katta yaşayan komşumuzu dâhi tanımayacak, gördüğümüzde nezaketen de olsa selam vermeyecek noktaya geldik. Git gide yozlaşan insan ilişkilerinde elbetteki birçok etken mevcut. Bireyselliğin artması gibi. Ancak bir nedeni de tabiattan uzaklaştıkça kendimize yabancılaştık farkında olmadan... Mesela bu evlerin küçük de olsa bir bahçesi olurdu illa. Yani toprakla bağı sürerdi insanın. Ki toprağın bile insana iyi gelen bir enerjisi vardır. Bahçe biraz da dış dünyaya açılan kapıdır... Ve bakıldığında belki çok basit görünen bu tür nedenler dâhi hayatımıza öylesine etki ediyor ki. Mesela her gün güneşin doğuşunu ve batışını seyretmenin göz sağlığımıza iyi geldiğini hiç duymuş muydunuz? Apartman duvarlarına bakan ve gökyüzünü bize göstermeyen pencereler yaşamımızda ki böyle bir güzellikten mahrum bırakıyor biraz bizi... Hal böyle iken o halde bizlerde göğe bakmak için arada bir başımızı yukarı kaldırmalıyız, yaşam koşuşturmacasından vakit buldukça...